Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türbe ve yatırlardan medet ummak

Türbe ve yatırlardan medet ummak, acaba ne kadar doğrudur?

Bugün Ramazan ayının son günü. Bu gün de boş geçmesin diye, bu ay içinda din konusunda yazdığım konulara bir "son söz" olsun diye aşağıdaki bloğu yazdım.

Eğer, Beşiktaş'taki "Bardakçı Baba" gibi, yenileri eklenmemişse, 2001 yılındaki rakamlara göre Türkiye'de 263 türbe bulunmakta ve yine aynı yılın rakamlarına göre bu türbeleri 19 milyon kişi ziyaret etmektedir. Bu sayı içinde, aşağıda konu edeceğim "yatır" ziyaretçileri de var mı bilemiyorum. Yoksa bile, halkımızın yarısına yakın bir kısmının türbe ve yatırlardan medet umması, üzerinde fazlaca düşünülmesi gereken bir husustur sanırım.

Türkçe sözlüklerde, Türbe; "genellikle, ünlü bir kimse için yaptırılan ve içinde o kimsenin mezarı bulunan yapı" olarak belirtilmektedir. (II. Mahmut'un, III. Mustafa'nın, Eyüp Sultan'ın Türbesi gibi)

Yukarıda verdiğim rakamlar, bu gibi türbelerle ilgilidir.

Bir de, çoğu halk tarafından kulaktan kulağa aktarılarak günümüze kadar gelen "yatır" ya da "evliya" ya da "ermiş" olarak adlandırılan ve öldükten sonra mucizeler, kerametler gösteren, insanlara yardım ettiğine inanılan kimselerin mezarları var. Bunların bazıları da, zaman içinde türbe şekline dönüştürülmüştür. Bunlar hakkında çok değişik hikayeler anlatılır ve hepsine de inanılır.

Örneğin, içinde bu tür bir mezar bulunan bir binanın etrafını dolaşarak, akıldan geçirilen bir isteğin gerçekleşeceğini sanmak; bir başka mezarın düz duvarlarına küçük taşlar yapıştırmaya çalışmak ve yapıştığında akıldan geçen isteğin olacağına inanmak; içinde mezar bulunan bir binada mezarın yanında bir geçe geçirerek tıbbın başaramadığı sakatlıkların ve hastalıkların iyileşeceğini düşünmek; bir yatırın mezar taşına cüzdan, ev anahtarı sürerek para ve ev sahibi olunacağına inanmak, acaba ne kadar akla yakın ve mantıklı bir tavırdır?

Bütün İslam bilginlerinin ve tasavvuf büyüklerinin, bu tür inançları batıl ve hurafe saymalarına; Dıyanet İşleri Başkanlılı'nın, bu tür türbe ve yatırlardan "medet ummanın" doğru olmadığını açıklamasına rağmen bu türbe ve yatırlara gösterilen bu yoğun ilgi nedendir?

Tüm bunlar neden yapılır? Halkımızı bu şekil inançlara yönlendiren kimlerdir?

Bunlar, akla yer vermeyen bağnaz bir düşüncenin eseri değil midir? Yüzyıllar öncesininden günümüze kadar uzanan, bir kısım halkımızın düşünce ve davranışlarına egemen olan, aklın ve bilimin gerçeklerine bu kadar ters düşen bu bağnaz ve boş inançları günümüze taşıyan kimlerdir?

Bunlara ilave olarak, türbeler önünde iplik makarası boşaltan kızların kısmetlerinin açılacağına; bir kelime Kuran okuyana cennette 40.000 huri verileceğine; yağmur yağması için bir atın kafası kesilip üzerine Arapça yazılar yazılarak bir kuyuya atılması ile yağmur yağacağına; şeyh efendi ile evlenen bir kızın, kesinlikle cehennem ateşinde yanmayacağına; Hac'tan getirilen deve etinin, çocuğu olmayanlara yedirilmesi ile çocuk olacağına inanılıyorsa, lütfen dine gönül gözü ile değil de biraz da akıl yolu ile bakmak gerekmez mi?

Türk toplumunun gelişmekte ve çağdaşlaşmakta olduğunu söyleyenlerin ya da sananların, bu konular üzerinde, halkımızın aydınlatması gerektiğini acaba düşünmezler mi?

Bütün bunların nedeni, "akla yer vermeyen, bağnaz bir din anlayışının ve yaşam felsefesi"nin bir kısım halkın düşünce ve davranışlarına egemen olması; sosyal yaşamını, bu batıl ve boş inanç ilkeleri ve kuralları çerçevesinde şekillendirmesi değil midir?

Not: Bloglarımı okuyan; soru soran, yorum getiren, katkı yapan ve okumayan tüm blog arkadaşlarımın Şeker Bayramını ya da Ramazan bayramını ve ya da Başbakanımızın yeni getirdiği adla Fıtır(fıtr)(oruç bozmak) bayramını kutlar, sağlıklı ve güzel bir bayram geçirmelerini dilerim. Saygılarım ve selamlarımla.

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..