Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Şubat '10

 
Kategori
Turizm
 

Turisti evlendirip, kınalar yakacağız...

Turisti evlendirip, kınalar yakacağız...
 

Geçen yıl Antalyada 11 bin turisti evlendirdik. Bu yıl talep patlaması olacak. Antalya, başı çekiyor


Turizmde; allı, morlu, fıstıki, zeytuni, limoni denedik renkleri, yıllar yılı. Yelkenler açtık, tanıdık ülkelere. Güya turizmi patlattık, çatlattık. Yerinden kıpırdamadı mubarek. Memleketimizin güzel misafir severliliği, kafi gelmiyor artık. Başka şeyler yapmak lâzım.

Düşündük.”Yapsak yapsak ne yapsak?” dedik. Hamamdaki adam gibi “Evreka evreka!” diye bağırarak ortaya çıktık: “ Evlilik turizmi’nde” karar kıldık. Bu sezon evlenecek çiftler ülkemize gelecekler. Paket paket proğram seçecekler. Beğen beğen al. Kına geceli mi, damat traşlı mı, hamam sefalı mı istersiniz?

İncikciler, boncukcular iş bulacak. Takılar satılacak o kentlerde, hediyelik eşyalar… Hamamı takunyası, havlusu, peştamalları satılacak. Ufak acentelere iş çıkacak. Falcılar sıraya girecek. Açacaklar bakla falından: " A be sen ne güzelsin, ağzından öpülesin. At bi on kâat da encamını sülüyeyim!" diyecekler. Hey evlenecekler, işiniz iş.

Başka çare yok. Bu evlilik turizmine sıkı sarılmalı. Şimdiye kadar kültür turizmi dedik, golf turizmi, seks turizmi, tesettür, kültür turizmi derken, şimdi de “Evlilik” turizmi.

Oh, tam bize göre bu iş. Gelsin kınalar… Gelsin davul zurnalar. Damat Türk kızı mı alıyor? Sünnetçimiz bile hazır. Damat kapalı çarşı tarafından mı? Kolayı var. En âla haşemalar, tesettürlü havuzlar bizde. Okunmuş sular, tütsüler, kurşun dökmeler bizde. Şenlik ki, ne şenlik. Evlere şenlik.

Antalya için “ Evliliğin başkenti” diyorlar. “Buldan bezi” nin başkenti Buldan gibi. Geçen yıl bu kentte, 4 bini yabancı, toplam 11 bin çift evlendirilmiş. Fethiye’de 338 yabancı turist evlendi. Anaları, danaları ile geldiler. Otellerde yer kalmadıydı.

Bu işi, Yunanlılar, Santorini Adasında iyi yapıyorlar. Çiftler kendiliğinden burada evleniyor. Balayına gelenler var. Nasıl kıvırıyorlar bu işi? Gidip çırak girmek lâzım yanlarına, öğrenmek lâzım. Bizimkiler, gözünü dört açmalı. Kültürümüz zengin. Bizim kına gecelerimiz var. Yakılan ağıtları var. Damat traşlarımız var. Gerdeğe girerken sırtlara inen balyoz gibi yumruklarımız var. Bir kına yakarız ki alimallah, ömür boyu aşk ateşi yerine geçer. Muhayyerdir. Aslı bizdedir. Sahtelerine aldırmayın deriz. Ama, ama baksanıza, süvarimiz, Üsküdar diye yola çıkmış, çoktan Santorini’ye varmış. Onları sollamak lâzım. Ama nasıl?

Bir kere hamamlarımızı bir güzel ısıtırız. Gelin ve damatları göbek taşına oturturuz.. Keseciler, yumuşatıcılarımız el pençe divan. Onları, kitabına uygun peştamal ve havlularla sarar sarmalar, Katmantu’daki keşişler gibi halvet odalarına alırız. İsteyene nargile yakar veririz. Aha bu Türk kahvesi, aha bu Türk lokumu diye takdim ederiz. Fazla da vermeyiz, akşama işleri var, mideleri bozulursa, proğram da kökten bozulur sonra ha!

Biz en son Kuşadası’nda 5 yıldızlı bir otelde Türk hamamına girdik. Girmemizle çıkmamız bir oldu. Zira içeride kadınlar doluydu. Tek erkek bendim. Onların da Türk kadını olduklarını öğrendim. Turist sanmıştım. Hamamcı “karışık alıyoruz” dedi de, öylesi geri döndürdü beni.. Hayatımda, kadınlarla topluca banyo yapmış oldum ilk. Küçüklüğümde anam hamama götürürdü bizi. Bir zaman sonra, hamamcı anama çıkışmıştı “ Babasını da getirseydin bari” diye.

Evlendirilecek yabancıları, seneye de balayı için kazanmak lâzım. Dikkatli olmalıyız., “ah ne evlendik, ah ne eğlendik” demeliler etraflarına ki, duyanların da ağız suları, Düden Şelâlesi gibi aksın.

Otellerde Türk geceleri olur. Dansöz herkesi soyar, piste yatırır, kendisinin taklit edilmesini ister. Sulu sulu şeyler. Bunları terk etmeliyiz. Şimdi gündemde evlilik var. Dillere destan olmalı gerdeğimiz, ikramımız, hediyemiz, her bi şeyimiz. Koskoca bir organizasyon. Bir sürü zengin insanlar, anaları, danaları ile oteli kapatacaklar. Salonun ortasında damat traşı olacak. Yakınları da “Bizim neyimiz eksik, aşk olsun. Onlara var da, “bize yok mi?” diyerek sıraya girecekler. Hamam sefalarına onlar da katılacaklar. Onlar da kınalar yakınacaklar.Onlar da; yanık yanık, kına gecesinin manilerini, hep birlikte söyleyeceklerdir.

Duz gabını, duzsuz goyan, /Anasını gızsız goyan / Büyük evi ıssız goyan / Anam beni gelin mi ettin / Hani bu gızın anası / Önünde mumlar yanası / Çağırın gelsin, anası danası / Kızı gelin oldu görsün / Dağda keserler meşeyi / Hani bu kızın döşeği / Gelinim gınan gutlu ossun / Orda dirliğin bol olsun/ Baba gadanı alayım / Sakalına tel olayım / Gapında köle olayım / Verme beni gurbet ele / Düzdüler gelin başını / Gelin kınası kutlu olsun / Hani gelinin kınası / Çağırın gelsin anası . İşte, hüzün ve mutluluk bir arada yaşanır, bilerek, isteyerek. Neden sıkı insanlarızdır? Anlatmış oluruz.

Çiftlerin yakınları, gerdek kapısı önüne kadar gelip, damadın sırtına inen okkalı yumrukların sesini dinleyecekler. Onlar da bu tezgahtan geçmek isteyecekler, “bize de vurun, bizim başımız kel mi?”” diyecekler. Aldırmayın onlara siz. Onlara bu yumruğun, ne manaya geldiğini anlatmak zor olacak tabi. Onlara “ Buraya kadar deyip, sizi şöyle alalım “ diyerek işi kısa keseceğiz.

Şimdi gerdek odası. İçerde ne konuşulur? Kulak verelim. Şansımıza, Ege'li bir çift düşmüş:

-“Eee, n’apıcez şindi?”

-“Yatıcaz”

- “ııı ıhhh, evlenmeden olmaz!”

-“ Hoppalaaaa! İyi misin sen? Evlendik ya!”

-“ Eve gitmek istiyom, annemi istiyom!”

“ Sen karım oldun, niye böyle yapıyon gı?!”

-“ Bak, gösteririm ama, elletmem!

-“ Haydaaaa!”

-"Uzaktan bakçesin öle!"

-"Vay beeeee!"

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara