- Kategori
- Siyaset
Türk demokrasisi

Demokrasi bugünlerde herkesin dilinde olan ve özellikle siyasilerin söylemlerinden düşürmediği, zamanında uğrunda çok canların verildiği bir kavramdır. Demokrasinin açılımını iyi bilmek zorundayız, çünkü hayatımızda özellikle geleceğimizde önemli yer tutmaktadır
Demokrasi en kısa tabiriyle “Halkın iktidarı” demek. Yunanca “Demos” (Halk) ve “Kratos” (İktidar) sözcüklerinden oluşan Demokrasi, halkın iktidarı anlamına geliyor. Eski yunanlılar, çağdaşları doğu despotluklarına karşı kendi yönetimlerine bu adı vermişler. Onlara göre demokrasi olabilmesi için kanunların herkes için aynı olması (İsonomia) site işlerine katılmada ve siyasal iktidara katılmada eşitlik olması gerekir.
İşte demokrasinin kısa tarihi böyle, son zamanlarda ağzımızdan sakız gibi düşürmediğimiz demokrasi kavramını bugün “işimize geldiği” noktada kullanmaktayız. Türkiye büyük bir demokrasi sınavdan geçmektedir, bu sınavını da cumhurbaşkanlığı sürecinde vermektedir. 1950’li yıllarda demokrasiyle tanışan Türkiye, 2000’li yıllarda demokrasiyi bünyesine iyice “entegre” etmiş görünüyor, öyle ki kendi iradesiyle oluşturduğu iktidar sayesinde, eşi türbanlı olan, Türkiye Cumhuriyeti'ni avrupaya şikayet etmiş, geçmişinde kayıp trilyon davası olan, dış işleri bakanlığı döneminde gerek Avrupa ile gerekse ABD ile ilişkilerinde teslimiyetçi politika izlemekten çekinmeyen, geçmişte başına geçmeyi düşündüğü Cumhuriyet rejimine karşı sözler söylemekten çekinmemiş bir kişiyi yani Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yapacak kadar, olgunlaşmışa benziyor.
Peki bu demokrasi sadece hiyerarşik yapıyı oluşturmakta mı olgunlaştı Türkiye’de? Bence evet! Çünkü eğer bir iktidar partisi cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda diğer siyasi partilere danışmadan, kendi dayatmasıyla aday gösteriyorsa, demokrasinin gerçekten olgunlaştığı ülkelerde çoktan yürürlükten kalkan, “halkın iktidarının” temsilcilerini halktan imtiyazlı hale getiren “dokunulmazlık yasası” hala yürürlükteyse, ifade özgürlüğünü kısıtlayan (301.madde) hala yürürlükteyse ve seçim dönemlerinde, sadece genel başkanların istediği kişileri seçen ve genel başkanların liderlik sultasını yasalaştıran “siyasi partiler kanunu”nun yürürlükte olması, demokrasinin Türkiye’de hala anlaşılamadığının göstergesidir.
Eğer gerçekten demokratik toplum olmayı istiyorsak, askeri cuntanın getirdiği 1980 anayasasının biran önce demokratik olarak değiştirilmeli ve birey olarak demokrasiye uymayan durumlarda “legal” yollarla haklarımızı korumalıyız. Aksi taktirde ümmetçi bir toplum olmaktan sıyrılamayız ve geleceğimizi başkalarının tayin etmesine engel olamayız.
NAZIM YİĞİT GÜNAY