- Kategori
- Sinema
Türk sinemasının en iyilerinden.
Milliyet Gazetesinin haftalık dergisi -yanlış hatırlamıyorsam - "HEY" dergisinde yazardı Erman Şener. Ona gidecek ve danışacaktım, ondan fikir alacaktım. Bu işi yapan iyi yönetmenlerle nasıl buluşabilirim.. Erman Şener çok iyi karşılamıştı ve demişti ki bana " Kartal Tibet, Atıf Yılmaz , Zeki Ökten... Onlarla kontak kurmayı deneyebilirsin. Eminim seni dinleyeceklerdir." ve onların sıklıkla gittiği Beyoğlu'nda bir bar ismi söylemişti. "Papirüs'tü yanılmıyorum.. Yeşilçam sokakta oldukça elit bir mekan. İçeri girebilecek cesareti buluncaya kadar. Ahududu sokak, Balo Sokak arasında epey volta atmıştım. Sonunda kendimi kapıda buldum "Üye olmayan giremez" yazısını görmezden gelerek " Kartal Bey'le randevum vardı" dedim. Kapıdaki görevli yana doru çekilerek "İçerideler, buyrun dedi. Hemen içeri girdim. Küçük boyutta film fotolarıyla süslenmiş duvarlara ve oldukça şık aydınlatmaya takıldı gözüm. Hafif bir müzik çalıyordu. Uzun bir koltukta barın önünde oturuyordu Kartal Tibet. Kendimi tanıttım ve meramımı anlattım. Son derece nazik bir kişi. Çok cesaret verici konuşarak, tedavisi için hastaneye yatacağını ve yeni filmine ne zaman başlayacağını bilemeyeceğini belirtmişti. kendisini hala saygıyla anar ve "Geçmiş Olsun " için o zamanlar neden hasataneye gidemediğimi hatırlar üzülürüm.
İkinci görmeyi denediğim ama maalesef göremediğim kişi Ömer Kavur'du. En son "Göl" filmini çekmişti o sıralar.. Bu filmin senaryosunu romanlarından hayran olduğum, ve yine bir Ömer Kavru filmi olan "Kırık Bir Aşk Hikayesi" filminin de senaryosunu yazmış olan Selim İleri yazmıştı. Ömer Bey ofisinde yoktu ve rastlantıya bakın ki onu bekleyen bir kişi daha vardı salonda. Selim İleri.. Atilla İlhan, Adalet Ağaoğlu ve kendisinin en çok beğendiğim yazarlar olduğunu söyledim kendisine. Ömer Kavur'u görememiştim ama onun da çok beğendiği Selim İleri'yi tanıma şansım olmuştu.
Çok ilginçtir Atıf Yılmaz'la nerede konuştuğumu hatırlamıyorum. Ömer beyle birlikte kurmuş oldukları -yanlış hatırlamıyorsam- "Alfa Film" ofisi olabilir... Atıf Bey de çok cesaret verici bir konuşma yapmıştı bana ve demişti ki, "Önümüzdeki haftalarda Bodrum'da bir filme başlıyorum. (Müjde Ar'ın oynadığı Dul Bir Kadın filmiydi) ama yapımcı ben olmadığım için gel bizimle sette bulun diyemiyorum. Yapımcılar maliyeti artıracak herşeye temkinli yaklaşırlar, onlara da bunu anlatmak zordur, bizim yapımcısı olduğumuz bir film olsaydı memnuniyetle sizi davet edebilirdim" demişti. Evet son derece mantıklı bir açıklamaydı ve benim için de son derece cesaret verici bir yaklaşımdı. Demekki şartlar uygun olursa bir yönetmenin setinde bulunabilecektim.
Yeni Melek Sinemasının yanında film oyuncularının oturduğu bir kahve vardı o zamanlar -ve tabi o zamanlar bir de Yeni Melek Sineması vardı. Bence İstanbul'un en güzel sinemasıydı.- o kahvenin karşısındaki Han'ın duvarına yaslanmış yanındaki birkaç kişiyle güleryüzlü bir sohbet kurmuştu.. İşte. İşte aradığım kişi. Tanıyordum onu. "Faize Hücum" adlı başyapıtını yeni çekmişti. O günlerde Milliyet Sanat Dergisi vardı ( hala devam ediyor olması harika) ve Zeynep Oral, onunla bir ropörtaj yapmıştı. -basından adeta kaçardı- Derginin o sayfasındaki siyah beyaz fotoğrafı belirdi gözümün önünde şu anda, bu yazıyı yazarken, tıpkı duvara yaslanmış, tatlı küçük kahkahalarıyla sohbet ederken gördüğümde belirdiği gibi.. Zeki Ökten..
Kendimi tanıtıp meramımı anlattım. Setinde bulunmak istediğimi söyledim. "Bir hafta içinde "Pehlivan" filmini çekmeye başlayacaklardı. Tarık Akan, Şeref Gür ve kendisi yapımcıydı. "Gelebilirsin" dedi. Kırklareli'nin Vize ilçesinde çekeceklerdi filmi ve Tarık Akan oynayacaktı. Bu benim için ne demekti anlatamam. Ne kadar çok istemiştim, beğendiğim bir yönetmenin setinde bulunmayı.. İşte gerçekleşiyordu... Zeki Ökten'in setinde film bitene kadar bulunma şansım oldu. Zeki Bey, zaman zaman mizansenler hakkında fikrimi sordu. Fırsat buldukça vizörden bakmamı sağladı. Sette niteliksiz, sadece sinemayı seven bir meraklı olan beni bile hatırlayan ve ne için orada bulunduğumu çok iyi anlayan, buna cevap veren çok değerli, bir yönetmen, çok iyi bir insandı. Daha sonraki yazılarımda tekrar konuya dönmek isterim.
Zeki Ökten'i kaybedince buraya aktardığım aktaramadığım bir dolu hatıra aklıma geldi ve sizinle paylaşmak istedim.
Yıl 1989 Zeki Ökten'i tekrar buldum. O sırada "Yoksul" filmini çekmeye hazırlanıyordu. Rahmetli Kemal Sunal'ın oynadığı.. Kısa bir konuşma geçti aramızda. O sırada yanımıza genç bir adam yaklaştı. Zeki Ökten tanıştırdı. Zeki Demirkubuz, asistanım.. Zeki Demirkubuz'un da tüm filmlerini izledim. En son Antalya Film festivalinde " Kıskanmak" filmini izledim ve kendisi de Alin Taşçıyan'ın sunuşundan sonra sinemasıyla ilgili nitelikli bir konuşma yaptı. Onu izlerken de Zeki Ökten'in tanıştırdığı anki görüntüsü geldi gözümün önüne..
Zeki Ökten'e bir saygı duruşu olsun için bunları sizlerle paylaşmak istedim.
Ben kim miyim.. Bir sinema meraklısı. Bugün de.. Pehlivan filminde Tarık Akan ve Erol Günaydın'la bir sekansta 15 saniye görünmüş (öğretmen) ve jenerikte ismi yapım sorumlusu yardımcısı diye peliküle düşmüş bir sinema meraklısı.
Tarık Akan, Meral Orhonsay, Erol Günaydın, Leyla Özalp, Fehmi Yaşar ve Hüseyin Özşahin ve Güler Ökten'e sevgi ve saygılarımla...