- Kategori
- Gündelik Yaşam
Türk'ün Kanı Hızlı Akar!
Evet, aynen başlıkta dediğim gibi. Türk’ün kanı hızlı akar! Hem de ne hız!
Hani hiçbir yerde hiçbir şekilde doğru düzgün sıra olamaz, olduğumuz sıraya uyamayız ya… İşte o, sırf kanımız hızlı aktığı içindir. İsteriz ki, en önde halledelim işimizi. Halledip işimizi, sıvışalım oralardan.
Mümkün olsaydı ve“Dünyada en hızlı, en tehlikeli araç kullanan millet hangisidir?” konulu bir araştırma yapılabilseydi… Kesin açık ara birinci gelirdik. Peki, neden mi? İşte şunlardan:
Yollarda drift atan bizde. Makasa giren bizde. Önündekini Dat! Dat! Dat! taciz eden, canından bezdiren bizde. Dünyanın en efendi insanıyken, her yola çıktığında trafik canavarı kesilen bizde. E, nasıl birinci olmayalım? Tabii ki ilk sıraya yerleşiriz o araştırmada. Aksi mümkün değil çünkü.
Başka ülkelerin vatandaşları genelde yavaş hareket etmekten, hareketsizlik yüzünden aşırı kilo alıp obeziteye yakalanırken… Bizde aşırı kilolu olmanın temel nedeni, hızlı yememizdir.
Yerken ardından atlı kovalamayanımız, parmakla gösterilir! Hep bir aceleyle sofra güreşine tutuluruz. Sanki yerken, “Bakalım hangimiz önce bitirecek?” yarışına girişiriz.
Bebeğine mama yediren annelerimiz bile, peş peşe sokar lokmaları bebenin ağzına. Yemek yedirirken bebesini boğan kadınımız var mıdır?, bilemem ama… Ortalıkta gezinen bunca obez çocuğumuzun ana nedeni, hızlı doyurulmalarında saklıdır. Türk anasının eli de, dili de, kanı da hızlıdır evelallah! Başka türlü erkeğine yetişemez ki! Hızlı kanlı delikanlılara, hızlı kanlı avratlar yakışır! Değil mi anacım?!
Dört Türk bir masaya oturup sohbete koyulsa… Ortamda müsaitse eğer… Gittikçe hızlanır cümleler. Giderek yükselir konuşanların ses tonu. Koyulaştıkça muhabbet… Gürültü artar. Eğer kafalar güzel olup konuşamaz hale gelmediyse grup… Kendi seslerinden kendileri de rahatsız olabilirler. Elimizde değil. Biz her şeyi en hızlı, en panik halde yaparız. Türk’ün kanı hızlı akar. Başka çeşiti genlerimize aykırı. Uslu-uslu yaşamayı, sesiz sakin hayat sürmeyi beceremeyiz. Bugüne bugün, göçebe ruhluyuz, akıncı milletiz! Savaşları bile en hızlı biz kazanırız!
Ama, fakat, lakin... Birçok şeyi kaybedişimiz de, aha işte o aşırı hız merakımızdandır. Nasıl mı mesela? İşte şöyle arkadaşım:
Çok hızlı sever, aşık olur, aynı hızla da sıkılır, bıkarız aşkımızdan… İş azıcık istediğimiz hızda ilerlemese… Soğuyuveririz yaptığımızdan… Bu kadar hız, bizi hataya zorlar sürekli. Birçok yanlışımızı, fark edemeyiz bu yüzden.
Yolları, binaları, köprüleri en hızlı biz inşa ederiz! Ama sonra, bakımdan, revizyondan, tadilattan kaldıramayız başımızı. Hızımızla kazandığımız zamanı, fazlasıyla iade ederiz çoğunlukla. Sabırsızlık, en belirgin özelliğimiz. Asla yenemeyi başaramadığımız…
Ve tüm bunlara rağmen… Kendimizi sorgulamak, hiç aklımıza gelmez nedense:
“Niye bu kadar aceleciyim? Daha sakin, yavaş, kontrollü davranmam, hayrıma olmaz mı? Her işi palas-pandıras, paldır-küldür yapmak zorunda mıyım? Daha aklı başında davranamaz mıyım?” gibi sorular, Fizan kadar uzağımızdadır.
Türk’üz. Hızlı akar kanımız. Başka türlüsüne alışmamışız. Sakinlik bize göre değil. Bunu genimiz söyler. Türk dediğin, hızlı olur. Gerisini boş ver. Mizacımız böyle. Başta şekil bize uymaz. Karakterimiz bozulur!