Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '19

 
Kategori
Dilbilim
 

Türkçenin Yapısı

Türkçe, Ural-Altay dil ailesinden sondan ekli bitişken dildir. Türkçe geniş bir alana yayılmış; köklü bir dildir. Bu benim anadilim bir denizdir; derinliğiyle, gözün erişemeyeceği genişliğiyle, sınırsız gücü, güzellikleriyle… Dibinde gün görmemiş inciler yatar; üstünde binbir rengin çalkantısı var.[1] Yüzyıllardan bu yana Türk devletlerinde, boylarında kullanılan Türkçe; kültürel, sosyal, tarihsel değişmeler sonucu ses ve yapı değişikliğine uğramıştır. Dünyanın her tarafında konuşulan Türkçe bu kurala uygundur; ancak köy, kent, bölgeler, ülkeler, kıtalar arasında konuşulan Türkçeler arasında farklılıklar vardır. Türkçe, çağlar aşan değişik topraklarda yeni lehçeler, diller doğuran güçlü, engin bir dildir.[2]

  Örneğin,’g’sesi, Karadenizlinin ağzında cye dönüşür: Celdüm, cittum… Konya, Kayseri yöresi sözcük başlarındaki kyi çoğu kez’g ‘olarak çıkarır: Gonya, Gayseri, gardaş, galin… Rumeli, Selanik ve Bulgaristan Türkleri,a ve b seslerini sözcüklerin başına getirirler. Sözcüklerin başındaki hleri atar,ö’leri de üye dönüştürürler. Er gün aber yollarım Asana. A be süledim yapasın bu işi… Gardaşımla barabar yaylıya (yaylaya) gideceğdiğ (gidecektik). Uyuyuf (uyuyup) gelmişim. (A.Göktepe,Kars ağzı)

__Hele Mehmet Usta, bizim küçüğe cici bir yemeni veresin daha…

__ He verek gardaş…(Gaziantep ağzı).

El ediyi el ediyi kaşların gel gel ediy

Senin o güzel bakışın beni burda deli ediy. (Arguvan ağzı)

Ağız, dilde ses değişmelerinin başladığı küçük ayrılıklardır. Şivelerde hem ses, hem şekil değişikliği bulunur. Anadilde; ses, şekil, sözcükler bakımından birtakım farklılıkların oluşmasına şive denir. Dünyaya yayılmış olan Türkçenin birçok şivesi vardır: Türkiye Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Kırım Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Kazak Türkçesi, Uygur Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Irak Türkçesi, Özbek Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Tatar Türkçesi. Günümüzde lehçe (diyalekt) terimiyle şive terimi konusunda, üniversiteler arasında görüşler farklılaşmaktadır. Türk Dil Kurumu, yayınlarında önceleri Türk lehçeleri adını benimserken sonraları Türk dilleri deyimini kullanmıştır. Ankara Üniversitesi, Türk dilleri için lehçe terimini kullanır. İstanbul Üniversitesi yalnız Çuvaşça veYakutça ’yı lehçe sayar.” Türkçeden bilinmeyen zamanda ayrılmış olan Çuvaşça ve Yakutça Türkçenin lehçeleri; anlaşılabilirlik oranının sıfır olduğunu, Türk dilleri ailesi içinde başlı başına bir grup oluşturduklarını belirtir (Tekin,1994,s.18-27). Kırgızca, Kazakça, Özbekçe, Azeri ve Osmanlı Türkçesi vb. Türkçenin şiveleri” (Ergin,1990,s.9).

Lehçe  (diyalekt) bölgeleri aşan konuşma farlılığıdır. Sözdiziminde benzerlik görülür; ancak ses, şekil, sözcükler bakımından köklü ayrımlar vardır. Anadilde; köklü ses, şekil, sözcük ayırımlarının oluşmasına lehçedenir. Yakutçadan ve Çuvaşçadanörnek tümceler:

     Türkiye Türkçesi                               Yakutça                     

 Nasılsınız?                                       Haydah oloroğut.

Sen çok hızlı konuşuyorsun.            En olus türgennik sangarağın.

     

 Türkiye Türkçesi                                 Çuvaşça

 Dilin kemiği yok.                                  Çilhen şımmi suh. (Tekin,1994,s.26,27)

Dilin temeli, sözcüklerdir... Dilimizin gücü, Türkçe köklerden, Türkçe eklerle birçok yeni türev yaratma özelliğinden kaynaklanır.

Türetmeler:1.Soneksel türetim,2.Öneksel türetim,3.Bileşim karşıtı türetim,4.Yanlış kullanılmış türetim,5.Gerileyici türetim.

1.Soneksel türetim: Sözcük köklerine yapım ekleri getirilerek yapılan türetimdir:ev ‘den, evci, evcil, evcilleştirmek, evcimen, evli, evlenmek, evlendirmek; göz’den[3] gözcü,   gözcülük, gözde, göze, gözlem, gözlemek, gözetim gözetlemek, gözleme, gözlemlemek; kömürleşmek, kömürlü, kömürlük; odunEski Türkçede: otung (Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü,s 144); Orta Türkçede:otung, Divanü Lugati’t Türk’te <>ötung( < öt=""> ateş’) +(u)n; < hötun)="">Talat Tekin)odun’dan oduncu, odunluk, odunculuk, odunlaşmak, odunsu; gök’ten[4] gövermek, göverti, güvercin; doğa, görenek, sayaç, tümleç, özgü, yapıcı, açık, gündem, türdeş, tutucu, adak, dönek, dizi,gibi yeni türevler oluşturulmaktadır.

2.Öneksel türetim: Yalın sözcüğün başına gelerek yeni bir sözcüksel birim oluşturur. ”Önek”sözcüğünde bile bir “öneksel” türetim vardır. ”Ön”ön ekiyle türemiş sözcükler: öncelik, öngörmek, öninceleme, önsezi, önsöz, önyargı...

Türkçemizde;”eş, üst, art, alt, çok, düz, ana, iç, iki, öz, son, yeni, yan, dış, ben, karşı, geri, öte, tıpkı, baş, kızıl ”önek olarak kabul edilir.(Aksan,2000,s.28)Örnek: eşadlı, eşanlam, eşcinsel, eşdeğer, eşgüdüm, eşkenar; üstçene, üstderi, üstsubay, üsteğmen; altçene, altgeçit, altyapı, altyazı; artalan, art gönderim, artzamanlı; çok amaçlı, çokanlamlı, çok boyutlu, çok dilli, çokeşli, çoktanrılı; düz değişmece, düz tümce, düzyazı; anadil, anakara, anakent, anamal, anaokulu, anapara, ana terim, anavatan, anayasa; içek, içgöç, içgüdü, içiletişim, içtüzük, içyağı, içzar; ikianlamlı, ikicanlı, iki dilli, ikiyüzlü; özalgı, özdeyiş, özgüven, özsu, özyapı, özyaşamöyküsü, öz yünetim; sonbahar, sonek, sonses, sonsöz; yenibahar, Yeniçağ, yeniçeri, yenidünya, Yenimahalle, Yenipazar, yeni türetim, yeniyetme; yan anlam, yantümce, yanödeme; dışalım, dışişleri, dışkulak, dışyarıçap, dışyüz, dışzar; karşı oy, karşısav, Karşıyaka; geri adım, geri besleme, geri bildiri, geribildirim, geri iletim, geri kalmışlık; başbakan, başdanışman, baş denetmen, başgardiyan, başhekim; kızılağaç, Kızılbaş, Kızılderili, Kızılay, Kızılhaç, kızılötesi, Kızıltepe...

3.Bileşim karşıtı türetim: Bileşimle birlikte başka özelliklerin de bir arada kullanıldığı türetim. Kimi sözcükler, hem önek hem de sonek alarak yeni bir sözcük oluşturabilir.

Örneğin: “Açıölçer” sözcüğünde bu durum görülür.”Açı” başa gelen bir sözcüktür. “Ölç-” ölçmek eyleminin köküdür. Bu köke eklenen “-ar” ise, eylem kök ya da gövdelerine getirilen geniş zaman eki ve ad ya da sıfat görevinde sözcükler türetir.(Hatiboğlu,1981,s.133)

4.Yanlış kullanılmış türetim: Ekleşmenin olmadığı türetimdir. Sözcük yeni bir anlam kazanmıştır. Sözcükte biçimsel bir değişim yoktur.”Geyik” bir hayvandır. Gençler arasında “geyik yapmak” diye moda bir kullanım vardır. Bu yanlış kullanılmış türetmeye bir örnektir.

 5.Gerilemeci türetim: Asıl sözcüğün kökünden bir hece, sözcük ya da ekin atılmasıyla oluşturulan sözcüktür.Örneğin “öncelik”sözcüğünden “öncel”oluşturmak böylesi bir durumu belirtir.”Kanka”da bir kısaltma ve gerilemeci türetim sayılabilir.(V.Doğan Günay, Sözcük Bilmine Giriş, ,İstanbul: Multilingual ,2007)
Dilimizde kullanılan sözcüklerin kökünü saptamak için eski kullanımlarını bilmek gerekir.Bugün dilimizde komşu[5]olarak kullandığımız sözcük,eskiden konşikarşılıklı olarak bir yere yerleşmek anlamına gelen konuşmak ’tan gelmektedir.Türkçede konmak sözünün konak,konuk ,gibi türevleri vardır.
Öksüz sözcüğünün kökü, bugün kullanılmayan eski ög”ana”nın türevidir; ög-süz“anasız” Öksüz, eski bir türevdir. Cibinlikise yeni bir türevdir. Türkçe cibin<çibin“sinek, sivrisinek”="" sözünün="" bir="" türevidir.="" cibin-lik="">
Ermenice olduğu ileri sürülen örnek yalnız kültür dilimizde kullanılmakla kalmamış;Tatarca Başkurtçagibi birçok diyalektiğimizde de yaygınlık kazanmıştır.Eski körnek biçiminin körmek (görmek) kökünden geldiği tahmin ediliyor. Çağdaş diyalektlerde örnek olarak kullanılan körim de körmek kökünün türevidir. Körmek> görmek biçiminin başındaki –k>günsüzü düşmüştür. Kelebek>kebelek, kepelek kullanılan söz, daha çok epelek-öbelekbiçimini almıştır.
İmece-imecisözcüğünün Türk diyalektlerinde yardım anlamında üme sözcüğünden gelmektedir. Güzel  sözü gözkökünden –l ekiyle türemiştir.”Gözlegörülmeye değer”anlamında   gözel –güzel  olmuştur.

çaba < orta="">: çap-a,

ekşi= Eski Türkçede,Orta Türkçede: ekşig/ekşik; Divanü Lugati’t Türk’te açıg/k-ı-> açkı-> eşki-ekşi-

odun=Eski Türkçede: otung (Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü,s 144); Orta Türkçede:otung, Divanü Lugati’t Türk’te <>ötung( < öt=""> ateş’) +(u)n; < hötun)="">Talat Tekin)

orta= Eski Türkçede :urtu (Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü,s.266) Uygur Türkçesinde: orta,ortu,ortun <>Orta Türkçede: ortu/otra,otru,utru; Divanü Lugati’t Türk’te or ‘ merkez ,yer,taht’ + t +a ‘ yön eki’

öküz=Eski Türkçede: öküz ( Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü,s.149) <>ök(~g)ü [ >i ~ e]+z;  Orta Türkçede :ud <> Ana Türkçede: pöker;  Sümercede ,gud

sarı= Eski Türkçede ve Orta Türkçede: sarığ( Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü,197); Divanü  Lugati’t Türk’te <>sarığ [ <> Çağataycada: sari,sarığ

toprak=Eski Türkçe ve Orta Türkçede: toprak ( Eski Uygur  Türkçesi Sözlüğü,247 ;Divanü Lugati’t Türk) ~topra-‘ kurumak’[ ~topraş-‘kuruyup tozlaşmak’ topuğan ‘ ayak basıldığında tozıyan yumuşak toprak’(toprağan<><> ] <  top(u)r=""> [ towra- (< towur="">towuz > töz; Eski Kıpçakça: toprak; Çağatayca: tobrak (Tuncer Gülensoy,Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü)

 

Kaynakça

1.Tuncer Gülensoy,Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü)

2.Vecihe Hatipoğlu,Türkçenin Ekleri

3.Türk Dili 1.Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

4.Doğan Aksan,Türkçenin Gücü

___________Türkçenin Söz Varlığı



 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..