Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '10

 
Kategori
Futbol
 

Türkiye'de başarı sağlayacak futbol modeli

Türkiye'de başarı sağlayacak futbol modeli
 

İngiltere Premier Lig maçlarını takip edenler bilirler, dünyanın bu bir numaralı liginde bambaşka bir futbol oynanıyor. Topun ayakta fazla tutulmadığı, mücadelenin üst düzey olduğu ancak sertlik olmayan, rakipleri ağırlıklı olarak kendi yarı alanında karşılamaya dayalı, hızlı ve akıcı bir futbol sergileniyor. Bu sebeple hem sahadaki futbolcular, hem de maçları takip eden futbolseverler büyük zevk alıyor. Tabi stad zeminleri, atmosferler, taraftarların futbol kültürü ve profesyonellik üst kalitede.

Ülkemize gelince gerçekten futbola çok büyük bir ilgi var. Avrupa' nın Brezilyası olmaya aday, ancak futbol altyapısı gelişmiş ülkelerle kıyaslanamayacak kadar kötü bir futbol sektörümüz var. Bakmayın siz değer olarak Avrupa' da altıncıyız filan diyenlere. Ekonomik olarak da dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz deniyor, ancak bu tablonun inasanımızın sosyo-ekonomik yaşam koşullarına hiçbir olumlu etkisi olmuyor. Fakirin daha da fakir, zenginin de gün geçtikçe zengin olduğu güzel memleketimizin futbol anlayışı da bu doğrultuda. Üç büyükler ile Anadolu takımları arasındaki fark gün geçtikçe açılıyor. Ha sakın Sivasspor ve Bursaspor örneklerini, Kasımpaşa ve İ.B.B gibi mütevazi bütçeli takımların sportif başarılarını örnek gösterip de, fark kapanıyor demeyin. Bu takımlarımızın başarıları sistem üzerine kurulu değil; bir avuç özverili yönetici ve teknik adamın doğru işler yaparak, iyi takımlar oluşturmasına bağlı.

Böylesi bir tabloda, ülkemiz futbolunun Premier Lig düzeyine çıkması kısa vadede mümkün gözükmüyor. Ancak, ülkemizde sportif başarı ağlamak isteyen her kulübün, hem yönetsel olarak hem de özellikle futbol stratejisi olarak Premier Lig' de yer alan kulüplere benzer bir tarzda örgütlenme içine girmesi gerektiği düşüncesindeyim. Bunun birkaç nedeni var.

Öncelikle yıllardır gözlemlediğim bir konu var. Ülkemizde üç büyükler yıllardır Brezilya' lı oyunculara bel bağlamış durumdalar. Anadolu takımları da bu modaya uyuyorlar. Ülkemiz ucuz ve kalitesiz Brezilyalı oyuncu cennetine dönmüş durumda. Özellikle Fenerbahçe takımında Brezilya ekolü bir körlük yaratmış durumda. Başkan ve Yönetim gözlerini tüm dünya futboluna kapatıp, yalnızca Brezilyaya odaklanmış durumdalar. Üstelik de Brezilya futbolu tarihteki en kötü ve sıkıntılı dönemlerini yaşarken. Avrupa' da hiçbir büyük takım kadrosunda 2 Brezilyalı' dan fazla tutmazken, üç büyüklerdeki Brezilyalı sayısı toplamda her sene 10- 15 arası değişiyor.

Tezim şu; özellikle üst düzey Avrupa futbolu için ülkemizdeki Brezilyalılar son derece yetersizler. Dünyanın teknik becerisi en zayıf Brezilyalıları herhalde Türkiye' de iş buluyor. Örnek Vederson, Cristian, Nobre. Anadolu kulüplerinde yetenekli Türk gençlerinin önlerini kapayan daha pek çok santoslar, sezarlar var. Bu kadar kalitesiz Brezilyalı ile sportif başarının gelmeyeceği açık.

İkinci tezim ise şu; Türkiye' de İtalyan, Alman ve Brezilya ekolleri, iddia edildiği gibi başarılı olamaz. İtalyan sistemini oturtmak uzun zaman alacağı için verimli değil. Alman sistemi disiplin ve çalışmayı ön planda tuttuğundan ülkemiz futbolcusuna hitap etmez. Ülkemiz futbolcuları ki buna ülkemize gelip bir süre kalan yabancılar da dahil, disiplinden haz etmiyorlar. Yaratıcılıklarını kısıtlayan sistemlerde başarılı olamıyorlar. Bu sebeple Alman Hocaların çalıştırdığı takımlar lige iyi başlar ve kötü bitirir. Brezilya sistemi ise ülkemiz futboluna hiç uygun değildir. Ayakta top tutma, kısa paslar ve sabırla topu çevirmeye dayanan bu sistem, ülkemizin sert ve presli futbol anlayışı karşısında, hele de bu oyuncu kalitesi ile asla başarı sağlayamaz.

Üçüncü tezim ise şu; ülkemizde başarılı olmak isteyen, yani ilk üçe girmek isteyen bir takımın benimsemesi gereken futbol anlayışı İngiliz sistemidir. Bu sistemde yapılması gereken 4 şey var. Reçete basit. İngiliz futboluna göz atmak yeterli olacak. Temel taktik 4-4-2 olacak. Düz 4-4-2

1. Çift stoperin yani tandemin göbeği sağlam olacak. Bir tane hava toplarına hakim, fizik gücü ve zamanlaması iyi stoper, 1 tane de kademe anlayışı iyi, çabuk ve markajcı stoperin olacak. Bunların her ikisi de (biri değil) topu oyuna iyi sokacak, özellikle de uzun pasları son derece isabetli olacak.

2. Beklerinin savunma yönü çok iyi olacak, hücum yönleri güçlü olmasa da olur. Çok koşacak ve iyi kademe yapacaklar. Sert olacaklar. Kanatlarda oynayan açıklar ise tam tersi sürekli hücumu düşünen, son derece hızlı, içeri kat edebilen ve orta isabeti yüksek oyuncular olmalı. Tam birer kanat adamı olmalılar. Yani orta saha oyuncusundan bozma kanat adamları olmayacaklar.

3. İleride hava topu hakimiyeti yüksek, fizik gücü üst düzey, güçlü ve yıpratıcı bir santrafor olacak.

4. Topu oyuna hem el, hem de ayaklar ile iyi sokabilen, geriden oyun kurabilen bir kaleci.

Takımın geri kalanı, yani orta sahanın ortasındaki iki oyuncu ve ileri ikilideki diğer oyuncu vasatın üzerinde ancak çok koşan, defansif yönü de olan oyuncular olmalılar. Bunun dışında olardan beklenen özel bir şey yok. Örneğin, Emre- Mehmet Topuz tarzı bir ikili son derece yeterli olabilir. Ya da Mehmet Topal- Elano veya Ernst- Fink ikilisi de yeterli. Hücumdaki ikinci forvet ise tercihen ileri geri gidip gelen hareketli bir oyuncu olmalı. Bu oyunculardan tek beklenen maç başı ortalama 10 km koşmaları. Altına düşmemeleri şart.

Hem Bursaspor, hem de Sivasspor İngiliz futboluna yakın bazı taktiklerle ligimizde başarılı oldular. Presi uzun toplarla kırdılar, topu hızla kanatlara aktardılar ve top çevirmekle vakit kaybetmeden, oyunu direkt uzun paslarla rakip sahaya yıktılar. Sivasspor ne zamanki bu oyun sistemi ve bu tarza uygun kadro yapısından uzaklaştı, o zaman kaybetmeye başladı.

Ülkemizde İngiliz sistemini anlayan ve buna uyanarak kadro yapısını bu yönde oluşturan takımların, kendilerinden çok daha büyük bütçeli takımlardan başarılı olacakları açıktır. Ülkemizin bozuk zeminleri, sert futbolu ve rakibi bozmaya dayanan presli oyun sistemine karşı, özellikle FB gibi kısa pas ve topu ayakta tutmaya dayalı oyun sistemlerinin iflas etmeye mahkum olduğunu görmek gerekiyor.

 
Toplam blog
: 575
: 567
Kayıt tarihi
: 10.05.07
 
 

İlgi alanları ekonomi, para politikası, siyaset, edebiyat, futbol, Türk ve Ortadoğu Tarihi, AB ve..