Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'de sosyalistlerin çıkmaz sokağı; eski rejime tutunmak

Türkiye'de sosyalistlerin çıkmaz sokağı; eski rejime tutunmak
 

Bir önceki yazımda Birgün Gazetesinin referandum sonrası yaptığı değerlendirmeye değinmiştim. Konuya Birgün Gazetesinin referandum sonrası haber tercihleri üzerinden devam etmek istiyorum. Buradan Türkiye’de sosyalist siyasetin krizine değinmeye çalışacağım. Çünkü sola dair tüm suçu CHP’ye atmak gibi bir hatayı sık sık yapıyoruz. Oysa solun, sosyalist kanadının krizi de, bugün hiç de küçümsenecek düzeyde değil. Hatta bu iki krizin iç içe geçtiği bile söyleyebiliriz.

Birgün Gazetesinin referandumdaki %58 - %42 dağılımına dair yaptığı tespit ilginçti. Ama benim daha çok dikkatimi çeken şey, gazetenin 14 Eylül gazetesinde verdiği bir haberin gazetenin 1. Sayfasında kapladığı alandı. Haber başlığı şuydu; “AKP’yi izlemeye devam”. Alt başlık şöyle devam ediyordu; “Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya; “Hukuka aykırı eylemleri İzlemeyi sürdüreceğiz”

Türkiye’de gazeteler, özellikle de siyasi bir kimliği olan ve toplumsal bir kesimin sözcülüğünü yerine getiren gazeteler haber yapar ve bunu sunarken, olmasını istedikleri, gündeme gelmesi için çalıştıkları haberleri öne çeker, ülke gündemine sokmaya çalışırlar. Bu, çok garipsenecek ve ilke olarak karşı çıkılacak bir yöntem değildir. Örneğin Birgün Gazetesinin merkez medyada çok fazla yer bulmayan işçilere, emekçilere dair gündemleri, haberleri ön plana çekmesi, bu alanda elde edilen kazanımların altını çizmesi, sahip olduğu siyasi arka planının bir gereği ve doğrusudur.

Ancak elbette bu tarzın yanlış kullanımları da vardır. Bunun en klasikleşen örneği Cumhuriyet Gazetesinin “Genç subaylar rahatsız” manşetidir. Burada, gazete olmasını istediği bir etkinliği, olması istediği şekli ile gündeme almak, bir şey yapması gerekenlere yapılması gerekeni hatırlatmak ve bu yönde zorlamak, diğer aktörleri bu işin olabileceği konusunda tedirgin etmek ve ülkeyi bu eksene sokmak için uğraşmıştır.

Birgün Gazetesinin 14 Eylül tarihli ilk sayfasındaki “AKP’yi izlemeye devam” haberi, “Genç subaylar rahatsız” manşeti tarzında bir haberdir. Bu haberin en garip yönü, Cumhuriyet, Hürriyet, Sözcü gibi Savcı Yalçınkaya’nın bu tarz çıkışını dört gözle beklemesi gereken gazetelerin bile, bu haberi Birgün Gazetesinin verdiği boyutta ve dolayısı ile o heyecanla vermemiş olmasıydı. Daha da ötesi, Savcı Yalçınkaya’nın bu ifadesinin bu kısmına, Birgün Gazetesi dışında hiçbir gazete değinmedi. Hürriyet, Cumhuriyet ve Sözcü Gazeteleri bile, Savcının AKP’yi izlemeye devam edeceği (ki savcı AKP'yi izlemeye devam edeceğini söylememiş, hukukdışı ihlalleri takip edeceğini söylemiş ama Birgün Gazetesi leb demeden leblebiyi anlama becerisini göstermiş) ifadelerine değil, sadece “Anayasa değişse bile hukuk devletini ve yargıç bağımsızlığını koruma azmindeyiz” ifadelerine yer verdiler. Aynı günün gazeteleri içinde bir tek Birgün gazetesi, Yargıtay Başsavcısının AKP’yi takip etme ve nihayetinde yargılama azminde olduğunu belirttiği ifadesini ön plana çıkarmıştı.

Birgün Gazetesinin bu haberi ön plana çıkarıp, savcının ifadelerinin farklı yönlerine de değinerek, okurlarına bir müjde vermek istediğini düşünüyorum. Haberde bu ifadeleri olumsuzlayan bir ibare olmadığına göre, büyük ihtimalle savcıyı bu konuda cesaretlendirmek istemiş de olabilir.

Birgün gibi sosyalist bir siyasetin sözcüsü olan bir gazetenin, eski rejimin tüm muhalifleri susturmak amaçlı kullandığı "parti kapatma" yöntemini hatırlatma gereği duyması ve yargılama mantığı, kendisinden farklı düşünen her sesi susturmak olan bir savcıyı bu kadar ön plana çıkarması beni oldukça şaşırttı. Daha da şaşkına çeviren şey, savcının rejimi korumaya çalışan kahraman havasında verdiği beyanları, o havayı koruyup, destekleyerek sunması oldu. Bu şaşkınlığımın gerekçesi, bu ülkede otoriter, bürokratik rejim tarafından partisi en çok kapatılan siyasi kesimin sosyalistler olması. Sosyalistlerin fazlası ile zarar gördüğü, hiçbir demokratik yanı olmayan bu yönteme Birgün Gazetesinin bu siyasi konjonktürde sarılması, benim için ilkesiz ve antidemokratik bir siyasetin göstergesi. Ancak biraz düşününce bu şaşkınlığımın son derece yersiz olduğunu anladım, çünkü bu ülkede sosyalistlerin geldiği aşama bu.

Türkiye’nin sosyalistleri, parlamenter mücadeleyi samimi ve dürüst bir şekilde önlerine koyamıyorlar. Sosyalistlerin siyaset algısı, Birgün Gazetesinin referandum değerlendirmesinde olduğu gibi, dünyayı ve Türkiye’yi 1970’li yılların kalıpları ile değerlendirmenin dışına çıkamıyor. Hala az gelişmiş ve yarı sömürge bir ülkede, toplumun milli unsurları ile milli demokratik devrim peşinde koşan bir siyasi düşünsel alt yapı ile hareket ediyorlar.

ÖDP, EMEP, TKP ve Halkevlerinin temsil ettiği sosyalist blok, tüm kitleselleşme hedeflerini, ülkedeki Kemalist unsurların radikalleşmesine ve bu yolla sosyalist ya da milli demokratik cepheye dahil olmalarına bağlamış durumdalar. Onlar için ülkenin muhafazakâr kesimleri, ancak sosyalist ya da milli demokratik bir devrim sonucunda ele geçirilecek olan devletin toplum biçimlendirme politikaları ile doğru yola sevk edilebilecek bir yığını ifade ediyor. Bu mantıktan dolayı, bugün Türkiye’nin sosyalist hareketlerinin önemli bir kısmı, derin devletle, onun baskı ve zor politikaları ile, onun adaletsiz hukuk sistemi ile olan sorunları yok saymakla kalmıyor, bu yöntemlerin destekçisi oluyor. Böyle olmasa Birgün Gazetesi, referandumun ertesi günü Savcı Yalçınkaya’nın beyanlarını çarpıtarak, abartarak siyasetin gündemine yerleştirmek ister miydi?

Oysa bugün Türkiye, 3. Dünya ülkesi sınırlarından, burjuva demokrasisine geçme aşamasında oldukça mesafe katetti. Elbette bir ülkede burjuvazinin gelişmesi, yönetimde ağırlığını hissettirmesi sosyalistlerin hedefleri arasında yer almaz. Ama tarihsel materyalizme hakim olan bir sosyalist, yarı feodal, oligarşik bir rejimin çözülüp, yerine nispi düzeyde de olsa demokratik bir burjuva rejimi inşa edilmesi sürecinde, eski rejimin yanında yer almaz. Oysa bugün Türkiye’deki sosyalist çizgi bu gelişmeyi kavrayabilmiş değil ve bu nedenle ne toplumu anlayabiliyor ne de siyasetini yeni sürece göre revize edebiliyor. Bugün bir sosyalistin siyasi tercihlerini de, eski rejimin kendisini var etme çabası için ürettiği korkular belirliyor. Bunun nedeni de, Türkiye'de sosyalistlerle, yok olmaya yüz tutan rejimin sahiplerinin aynı mahallenin sakinleri, hatta birbirleri ile akraba olmaları.

Sosyalistlerin yeni sürece adapte olması için ciddi bir mantalite değişikliğine, bugünü, toplumu ve insanı anlama çabasına ihtiyacı var.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..