Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye'de yeni "Kemalizm"

Türkiye'de yeni "Kemalizm"
 

Türkiye’de yeni bir “Kemalist” dönem başlıyor.

Bu yeni Kemalizm’in eskisinden oldukça farkları olacağını şimdiden kestirmek mümkün gözüküyor. Eski Kemalizm; Mustafa Kemal sonrası; İnönü dönemine ait değerler dizisini ifade ediyordu ve cumhuriyeti kuran parti CHP’nin günümüze kadar gelen tutunduğu paradigmasıydı; Deniz Baykal’ın kişiliğinde tam anlamıyla kristalleşmişti.

Deniz Baykal’ın, bir “Mayıs” günü ortaya çıkan ve tam da kurultay öncesine denk gelen kaset olayı ile tamamlanan genel başkanlığı sonrasında, henüz birkaç gün önceve yine bir “Mayıs” günü başlayan ve bugün kurultayda bütün delegelerin tam desteğini alarak Genel Başkanlığa seçileceği garanti olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kişiliğinde sembolleşen bir “Kemalizm”den söz ettiğimiz anlaşılıyordur sanırım.

Kılıçdaroğlu adaylığını ilan ettikten sonra bütün Türkiye’de öyle bir heyecan kasırgası esti ki içine kıyıda köşede ne kadar küskün, farklı düşünen adam varsa hepsini etkisi aldı ve Ankara’da kongrenin yapıldığı salona çekiverdi.

Kılıçdaroğlu’na karşı öylesine ”derin” ve özlem dolu bir sevgi vardı; ki etrafını saran insan seli onu ayaklarını yerden keserek çok değerli bir hazineye sahip çıkarcasına elleri üzerinde taşıyordu.

Yeni güzeldir; her zaman heyecan verir de… Hemen herkesin merak ettiği şey şuydu; Kılıçdaroğlu neyin simgesidir, taşıdığı misyon nedir?

İşte Kılıçdaroğlu’na yeni “Kemalizm” ideolojisi yakıştırmasını uygun gördüğümüz konuşmasına bu heyecan ve merak duygusu içinde başladı.

Konuşması sırasında yaptığı bütün satırbaşları, sıraladığı maddeler ve gündemi ülkemizin II. İnönü döneminden, yani 1991 yılından bu yana unuttuğu, ancak büyük hasret duyduğu “sosyal demokrasi” vurgusu, tonu, düşüncesi taşıyordu.

Liberalizmin yarattığı o her tarafı saran, iş bitiricilik, iş bilirlik, borsa, piyasa, finans, endeks kavramlarının yoğunluğu ile insanların nefes almasını güçleştiren ağır kapitalizmin üretim ilişkileri arasında neredeyse tamamen unuttuğumuz sosyal adalet, sosyal devlet olgusunu yeniden hatırlatan bir konuşma yaptı.

Uzun zaman sonra insanların bir sosyal demokrat hükümetin iktidara gelebileceğine yönelik umut ve güven verdi.

En önemlisi de bu “güven” duygusuydu.

Bu Sayın Başbakanı fazlasıyla telaşlandırmış olacak, dün nereye giderse gitsin aklı fikri CHP’de ve Kılıçdaroğlu’ndaydı. İki lafından biri değil; her lafında kapı ona açılıyordu.

Kılıçdaroğlu kısa sürede “sosyal demokrasi” adına bu kadar satırbaşları toplamış olamaz. Bu zaten bir birikimin ürünü olsa gerektir. Bu birikimin önünü tıkayan “set” ortadan kalkar kalkmaz bir anda çağlamasından anlaşılmaktadır.

Kılıçdaroğlu’nun işi kolay değil. Burada yüklendiği misyon çok önemlidir ve sosyal demokrasi “tek adamlık” iş değildir. Sadece ekiple de olmaz. Kendisinin de ifade ettiği gibi tabana yaymak gerekir.

Satırbaşı olarak verdiği yeni “Kemalizm” ideolojisinin her maddesinin altı özenle ve derinlikli olarak doldurulmalıdır.

Seçimlere bir sene kala Türkiye’nin seçim havası çok değişmiştir.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..