- Kategori
- Spor
Aziz Yıldırım'ın söyledikleri nefret sebebi olmasın!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 19 Mayıs günü düzenlediği basın toplantısı ya da açıklaması şekil itibarıyla önemliydi.
Şu bir gerçek ki çağımızın en etkili silahı iletişimdir. Açıklıktır; bilgi vermektir.
Anlaşmazlıkları ve yaşanılan önemli sorunları da bu yukarıda saydığımız şeylerin eksikliğinin yarattığı bir başka gerçektir.
Aziz Yıldırım’ın kameralar karşısına geçme kararı ve söylediklerinin önemli bir kısmı Fenerbahçe taraftarının içinde bulunduğu travma halini biraz dağıtmıştır. Olup bitenin sorumluluğunu üzerine alması, yaptığı esprileriyle yıllardır olması gereken şeydi. Hatta biraz daha ileri giderek ortamı iyice gevşetebilirdi. Çünkü sizi sinirlendirenlere karşı verilecek en güzel cevap onların yarattığı ortamdan rahatsız olmadığınızı “dengeli ve orantılı bir şekilde” göstermeniz.
Fenerbahçe taraftarının önemli bir bölümü aslında Aziz Yıldırım Fenerbahçesi’nden çok da şikayetçi değildir. Yılın neredeyse on ayını Fenerbahçe rakiplerine karşı kurduğu üstünlükle geçiriyor. Bu olimpik sporlarda bir yıla dağılmış durumda. Bir Fenerbahçeli gazetesinin spor sayfasını açtığında takımının başarılarını okuyor. Zaten aksi bir durum söz konusu olsaydı; hiçbir güç kendisini o koltukta oturtamazdı.
Kuşkusuz kuruluşunun sembolü olan Mayıs Fenerbahçe’nin futbolda son yıllarda en zor geçen ayı durumuna geldi ve bir türlü de aşılamıyor. Ancak futbolu diğer spor aktivitelerinden ayıran özellik de bu olsa gerek.
Kim bugünden Dünya Kupası’nın kazanacak takımı bilebilir?
Aziz Yıldırım konuşmasının büyük bölümünü aslında çok sağlam temeller üzerine oturtmayı başardı. Ancak olayı “kişiselleştirdiği ya da özel bir takım isimler” üzerinde yoğunlaşmaya başladığı yerde sıkıntı başladı.
Son iki ay içinde Fenerbahçe’nin ismini olur olmaz yerde o kadar çok insan diline alıp, çamur atarken o kalktı Rüştü ismini manşete çıkardı. Oysa bir hukuk adamı olan Şekip Bey, Aziz Yıldırım’a ezeli rakipleri ile polemiğe girmemesi konusunda uyarabilirdi.
Ezeli rekabeti bir anlamda uzlaşmaz çelişki durumundan kurtarmanın yolu da birbirini suçlamamaktan geçmektedir.
Aslında kamuoyu Rüştü olayını da farklı şekilde duymak istedi. Söz bir kere ağızdan çıkınca başkalarına ait oluyor ve bunu değiştiremiyorsunuz. Aziz Yıldırım, bir örnek vermem gerekirse, diyerek girdiği Rüştü konusu neredeyse bütün konuşmasının üzerini örtüverdi. Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin şampiyonluğunu Rüştü engelledi, şeklinde bir açıklama da yapmadı. Ancak cümleler birbirlerinin içine harmanlanarak bambaşka bir söze dönüşüverdi. Çünkü zaten beklenen de istenen de buydu.
Öyle olunca da Aziz Yıldırım kendisini yepyeni bir polemiğin içinde buluverdi. Bir anda o nefret objesinin üzerine cila attı. Karşıtlarının eline koz verdi.
Bodrum’daki yatından konuşmaları izleyen; sanki Fenerbahçe karşıtlığının oluşmasında kendisinin hiç günahı yokmuşçasına açıklamalarda bulunan Ali Şen’in yorumları bu yöndeydi.
Sonra işin içine Beşiktaş camiası giriverdi. Aynı durumda Fenerbahçe olsa daha azını yapar mıydı?
Fenerbahçe’yi yönetenlerin bir çok doğru arasında bir takım “yanlış” detaylara takılması da ilginç.
Bir taraftan tertemiz bir lig oldu diyeceksiniz, diğer taraftan Rüştü telefonlara sarıldı, rakiplerimizi motive etti diyeceksiniz. Bu önemli bir çelişkidir.
Aziz Yıldırım’ın o basın toplantısında yapması gereken en doğru şey, şaibe anonsçularının yüzüne, Bursaspor’un şampiyonluğu ile tamamlanan sonucu vurmak olmalıydı; yeni bir şaibe malzemesi ortaya sürmemeliydi.
Rüştü bir futbolcudur; Aziz Yıldırım Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanıdır. Bu üç isim arasında kurulacak denklikte futbolcunun ismi çok hafif kalmaktadır. Hiçbir terazi böylesi bir ağırlığı tartmaz.
Ancak, bu açıklamaları Fenerbahçe düşmanı olmanın bir nedeni şeklinde yorumlanmasını da akıllı adam işi bulmuyorum. Zaten çoktan anlamını yitirmesi gereken bir duyguyu canlı tutmak için sebep bulma gayretinden başka bir şey değildir.
Özellikle yazan çizen insanlar için.
Ortadaki bu fiili durumu nasıl daha rasyonel bir şekle sokarız diye düşünmek yerine, sorunu beslemeye çalışmanın bir anlamı var mıdır?
Sorunu canlı tutmaya çalışan bir takım yazar çizerin konuşacak şeylerinin tükendiğini, gündemde kalabilmek için sadece bununla besleniyor olduğunu görebilmek, ayırt edebilmek gerekiyor.
Bu düşünce değerler dizimizin değiştirilmesi anlamına geliyor.
Kendimizi kandırmayalım, Ali Şen gider Aziz Yıldırım gelir, o gider yerine başkası gelir nefret bitmez!
Uzay Gökerman