Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '16

     
    Kategori
    Ekonomi - Finans
     

    Türkiye ekonomisine siyaset etkisi ve hükümet politikaları

    23 Nisan 1923 Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi kuruluş tarihi ve konumuzun başı kabul edilecek tarih. Türkiye Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde kurulduğunda 6 ilke kabul edilmiş ve bunlara yönelik politika izleneceğine kanaat getirilmişti. Bunlar "cumhuriyetçilik, halkçılık, devletçilik, milliyetçilik, laiklik ve inkilapçılık". Bunların anlamlarını hepimiz biliyoruzdur diye umuyorum zira bizler birer Türk genci, insanıyız. Bizi ilgilendiren iki önemli ilke var devletçilik ve halkçılık. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra nispeten içe kapanan devletler yabancı yatırımları kabul etmemeye başladı Türkiye'de bunların arasında ancak Türkiye'nin sebebi diğerlerinden biraz farklıydı.

    Ülkede yabancı sermaye demek yabancı etki demek yani siyasette söz hakkı, Mustafa Kemal bunu önlemek için devletçilik politikasını geliştirdi yabancı şirketler ve kuruluşlar devlet tarafından alınıp işletilecek gelirler devlet için kullanılacak peki bu ne yarar sağladı yabancı yatırımı uzaklaştırmanın dışında? Ben size söyleyeyim refah... Devlet alınca bütün işletmeleri çalışacak eleman gerekti kendi halkından birini aldı o kişi para kazandı, devlet üretince bu sefer halkın durumunu bildiği için ucuz sattı halkın parası cebinde kaldı ve başka harcamalar yapmaya başlandı ekonomi kendini toplarken halkçılık ilkeside gerçekleşmiş oldu. Halk baktı ki devlet bizi koruyup kolluyor daha fazla destekledi sonuç ne mi güçlü irade ve istediğini yapan bir devlet. Yıl 1927 Türkiye Cumhuriyeti uçak üretiyor... Düşünsenize savaştan çıkmış devletler hepsi bitik durumda kazanan yok, sanayiler yavaşlamış ama bir devlet uçak üretiyor bu ne demek ekonomi yükseliyor demek. Bu tarihler ülkenin en hızlı büyüdüğü tarihler ancak  10 Kasım 1938 Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK vefaat ediyor. İç ve dış siyasette istikrarını sürdüren fakat Gazi döneminde de çeşitli tavizler vermiş olan Türkiye Cumhuriyeti daha da zor bir duruma girecektir. Milli Şef dönemi. Gazi’nin vefaati, başbakanlıktan çıkarılmış fakat mebusluğu düşmemiş biri olan İsmet İNÖNÜ’nün cumhurreisi olması moralleri düşürdü. Fakat İnönü bu durumu hitabeti ve meşhur gülümsemesiyle halkı tekrar kazanmışır. Bu sırada Almanya’da Nazi Partisi’nin başına Adolf HİTLER gelmiş ve Alman sanayisi her alanda hızla yükselişe geçmiştir. Aynı zamanda (1930) TOMTAŞ Kayseri Uçak Fabrikası yerli üretimleri durdurmuş çeşitli firmaların bölge fabrikası haline gelmiştir. 1. Dünya Savaşı’nın sonlarında durgun sanayi yüzünden uçak üretemeyen fakat alan devletler çok fazlaydı (İngiltere, Fransa, Belçika dahil) bu nedenle TOMTAŞ’tan ülkeye önemli bir gelir sağlanıyordu fakat Almanya’nın daha gelişmiş uçaklar üretmesiyle baltananan ihracat, 1929 Dünya Ekonomik Buhran’ı ve İnönü’nün yanlış ekonomik hamleleri fabrikayı iflasa götürdü. Burdaki yanlış ekonomik faliyetler sanayi ürünlerinin ihracını kriz sonrası kısıtlaması. Kriz tarım ve sanayiyi vurmuştu ancak tarım daha ağır şekilde etkilenmişti. Türkiye Cumhuriyeti de tarıma dayalı ekonomi ile kurtulmaya çalışmıştı. Bu olayların etkisi tüm dünyada etkisini sürdürürken Almanya’nın Polonya’ya saldırması (1939) ve 2. Dünya Savaşı’nın başlaması tüm dünyada şok etkisi yarattı. Daha 1. Savaşın etkisini atlatamamış Türkiye hızla savaşa hazırlanmak için seferberlik ilan etti. Seferberliğin ne olduğunu biliyorsunuzdur, eli silah tutan herkes silah altına alınacak(!) 5 yıl süren seferberlik süresince orduya silah ve mühimmat ithalat ile sağlandı, erkeklerin savaştan uzak olması genç nüfus’u 5 yıl yaşlandırdı, doğal olarakta fabrikalarda çalışacak kimse kalmadı. Durma noktasında ki fabrikalar sürekli yapılan dış alımlar büyük bir borçlanmaya sebep oldu. Özellikle silah ve mühimmat ihraç edilebilecekken dışarıdan alınması ekonomiye vurulan en büyük darbe olmuştu. Ülke dış politikada barışçıl bir yol izlerken iç politikada 1960 ve 1980 darbesine neden olacak fakat şimdilik 1944 davasına yol açacak bir yanlış yaptı. Türkçü-Turancı aydınlar çeşitli iftiralarla hapse atılırken komünist yazar ve sözde aydınlar devletin önemli kademelerine getirildi, komünizm yandaşı propagandalar engellenmedi, köy enstütüleri komünizm yuvası oldu. Gençlerin ayrıştırılması ve iç karışıklıklara sebep olan bu olaylar sinsilesinin yanında köy enstütüleri asıl amacından şaşınca kalifiye eleman ihtiyacı seferberlik dolayısıyla en fazla seviyede olmasına rağmen karşılanamadı. Üst üste gelen olaylara bir yeniside seçimle beraber geldi. 1946’da Demokrat Parti Adnan MENDERES önderliğinde seçimlere katıldı. Komünizm ve SSCB yandaşlığından bıkan halk artık Milli Şef’in vaatlerinin gerçekleşmediğini görerek daha önce başarılı olunamayan çok partili hayata geçişi bu sefer başardı  ve 1946 seçiminde Demokrat Parti iktidara geldi. Demokrat Parti sanayinin durumunu biliyordu gerilemiş fakat hala işleyen bir sanayi. Adnan MENDERES bu sanayiyi toparlamayı ikinci plana aldı yani tarımdan kazanılan sermayeyle sanayi yenilenecek ve iki alanda birden büyüme sağlayacak bir plan yaptı. İlk yıllar tarıma ve köylere büyük önem veren Menderes bu durumda başarılı oldu denebilirdi ki komünizm bir kez daha ülkeyi karıştıracaktı. Komünizme karşı yeni hükümet daha soğuk bakıyordu ve uzak duruyordu bu dönemde ABD’de politikası gereği Türkiye ve diğer doğu Avrupa ülkelerine Marshall Yardımları adı altında çeşitli yardımlar yaptı. Diğer ülkeler bunu kalkınma için kullandı çünkü savaştan çıktıkları için bitiktiler fakat biz savaşa girmemiş hala orta denebilecek bir ekonomiye sahip işleyen bir devlettik. Ekmek elden su gölden diye laf söyleyen atalarımızı yanıltmayan halkımız çalışıp daha fazlasını üretmek yerine gelen yardımları kullanmak ve yatmayı seçti. Alınan yardımlar diğer ülkelerde kalkınmayı sağlarken bizde ye iç yat alışkanlığı doğurdu. Özellikle yardımlarla gelen ürünlerin ucuzluğu yerli malından ziyade onların tercih edilmesine sebep oldu. Bu kadar karaladığıma bakmayın bu sadece sanayi ve kısmende tarım ürenlerinde oldu fakat gelen traktörler tarımda işlerin daha hızlı ilerlemesine yol açtı. Fakat yardımların dezavantajları sürekli devam etti bu seferde taşra halkının geçim kaynağı olan ırgatlık onların işsiz kalmasına sebep oldu bu da ağalık sisteminin tekrar artmasına sebep oldu. Köylerde ağalık sisteminden kaçanlar, işsizlikten kaçanlar bir umut ile şehirlere göç etmeye başladı. Fabrikalarda iş bulan halk sanayinin kalkınmasına büyük bir katkı sağladı fakat sadece bununla kalmadı inşaat sektöründe de bir gelişmeye sebep oldu. Şehire gelen halk aynı zamanda kültür şok’u yaşadı. Bu şokla beraber aydınlanmada devam etti. Halkın aydınlanmayı komünizm olarak görmesi çeşitli eylemlere sebep oldu bu olaylarla beraber 1960 Askeri Darbesi gerçekleşti. Sıkıyönetim ilan edildi. Ekonomiyi derinden etkileyecek çok güzel kararlar alındı. Benim en sevdiğim kararda yerli üretimi olan ürün ithal olarak ülkeye sokulmayacaktır. Kısa bir duraklama yaşatan bu olay sonrası halkada istediklerinin verilmesiyle biraz daha rahatlayan üretim daha fazla gelire yol açtı. Fakat bir sorun vardı en özgürlükçü devrim olan 60 devriminde devlet memurlarıda dahil bütün işçilere grev hakkı tanındı. Bu sıralarda yaşanan Arap ve İsrail savaşları genel bir kriz yol açmış genel olarak üretim yavaşlamış gelirler düşmüştü ve grevler oldukça artmıştı. Bu o kadar fazlaydı ki fabrikalar sparişleri yetiştiremez olmuş ve çok fazla tazminat ödenmeye başlamış ve azalmış olan dış borçlar tekrar artmaya başlamıştı.  Aynı dönemlerde USS Porter öncülüğünde Türkiye’yi ziyaret eden USS NAVY 6. SQ. (6. Filo) sağ ve sol görüşteki gençleri kışkırttı ve Kanlı Pazar olarak anılan ve sağ sol davasının daha da derinleşmesine sebep olan olay oldu. Sağ sol çatışmalarının sokak çatışmalarına dönmeleri ve yine bu zamanlarda hükümetin değişmesi durumu dahada karıştırdı. Süleyman DEMİREL’in ekonomi açısından ikinci en büyük büyüme oranını elde etti. Yapılan projeler özellikle güney doğu’yu kalkındırmasıyla ülkenin tüm bölgelerinin eşit olarak kalkınması için önemli bir adım oldu. Öte yandan, Demirel'in başbakan olduğu, özellikle koalisyon hükümetleri dönemlerinde Türkiye'de ekonomik krizler de yaşandı. 1969-1980 yıllarında yaşanan krizlerde Türk parası art arda devalüe edildi. 1979-1980 yıllarında yaşanan petrol krizi, Türkiye'yi de etkiledi. Enflasyon yükselirken, pek çok temel tüketim maddesi karaborsaya düştü, özellikle benzin, tüp ve bazı gıda maddeleri bulunamıyordu. Hükümet enflasyonu kontrol altına almak, dış kaynak açığını kapatmak ve ekonomiyi yeniden işler hale getirmek için "24 Ocak kararları"nı yürürlüğe koymuş ve kararlarla Türk Lirası yine büyük oranda devalüe edilmişti. 1974 yapılan Kıbrıs Barış Harekaat’ı çeşitli ambargolarada yol açmıştı. Demirel bu dönemi 2000 yılında şöyle anlatıyor:

    “Türkiye bu dönemde ortalama yüzde 5 kalkınma hızını yakaladı. Bu dönemde Türkiye, 189 ülke arasında 16. büyük ekonomi oldu, nüfusu 31 milyondan 65 milyona yükseldi, okuma yazma oranı ise yüzde 48'den yüzde 95'e çıktı. Türkiye bu dönemde, kişi başına düşen milli gelirini 300 dolardan, satın alma gücü paritesine göre 6 bin doların üzerine, elektrik enerjisi üretimini 4 milyon 953 bin kilovatsaatten 130 milyar kilovatsaate, baraj sayısını 20'den 200'e, sulanan topraklarını 15 milyon dekardan 50 milyon dekara, doktor sayısını 11 binden 80 bine, traktör sayısını 54 binden 1 milyona, otomobil üretimini sıfırdan yılda 250 bine, çimento üretimini 3 milyon tondan 40 milyon tona, ihracatını 463 milyon dolardan 30 milyar dolara, dış ticaret hacmini bir milyar dolardan 75 milyar dolara, sanayi mamullerinin ihracat içindeki payını yüzde 19'lardan yüzde 90'lara, şehirlerdeki nüfusunu yüzde 35'lerden yüzde 70'lere, buğday üretimini 8,5 milyon tondan 30 milyon tona, üniversite sayısını ise 7'den, 74'e ulaştırmıştır.

    1965'de ancak 300 köyünde ışık bulunan Türkiye'nin bugün 35 bin köyü ve 75 bin mezrası ulusal şebekeden ışık almaktadır. Türkiye, okulu ülkenin her köşesine götürmüştür. Yolu, suyu, ışığı her yere ulaştırmıştır."

    Bu olaylar yaşanırken gerçekleşen 80 darbesi koalisyonlar bizleri derinden etkilesede Demirel politikaları bunları atlatmamızı sağlamıştır. Fakat bu sırada K*rt İşçi Partisi adlı terör örgütünün kurulması ve çeşitli eylemler yapması Demirel tarafından amaçlanan güney doğunun kalkınmasını sekteye uğrattı ve uğratmaya devam ediyor. 2000 yılından bu yana önemli olarak 2001 krizi, 2003 AK Parti dönemi, 2008 krizi, 2013 Gezi Olayları ve Suriye iç savaşı, 2015 Seçimleri ve terör dışında önemli denebilecek ekonomik olay gerçekleşmedi.  Sırasıyla bunlarıda açıklayayım. 2001 krizi bizde de çok büyük yıkımlara yol açtı. Önemli büyük bankalar, büyük holdingler batmış borsa alt üst olmuştur. Fakat bu kriz ülkemizde ders alınan nadir olaylardandır. Dünya Bankası’nda çalışan Kemal DERVİŞ Türkiye’ye tam yetki ile Ekonomi Bakanlığı’na getirildi. Özellikle bankacılık alanında yapılan yenilikler, getirilen yükümlülükler ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun kurulması gibi önemli hareketler yapıldı. Ve bu sayede 2008’de ki kriz gerçek anlamıyla teğet geçti. 2003’te Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesi ve ekonomiyi kriz psikolojisinden kurtarmaya çalıması ülke için önemli olaylardandır. Halkın iç harcama yapmaması sonucu hükümet sürekli yollar yaparak kendi halkına borçlandı, bu gibi faliyetlerle ekonomiye can verdiler. 2013’te Gezi Olayları’nın patlak vermesi esnaf kesiminde büyük bir sıkıntı yarattı. Ülkenin her yerinde yapılan eylemler yerli ve yabancı turistlerin gelmesini engelledi, halk sokağa çıkamadı derken esnaf satış yapamadı ve 3 ay boyunca satış yapamamanın sonucu olarak büyük miktarda borçlandılar. Bankalara karşı olan borçların artması ve bankaların genel olarak yabancı banka olması dış borçlanmaya sebep oldu. Aynı zamanda doların zaman değerinin dışında artması ve borsanın aşırı hareketliliği aynı zamanda yabancı yatırımcının kaçmasınada neden oldu. 1 yıl önce 2012’de başlayan Suriye İç Savaşı’da bizi mülteci ve sınırlarımıza düşen bombalar, düşürülen RF4-E2020 savaş uçağımız dış politika açısından önemli hamleler yapılmasına çeşitli krizlere girilmesine yol açtı. Mültecilerin akın akın gelmeside harcamalarımızın birden artmasına sebep oldu. 2015 seçimlerinde koalisyon kurulamaması sonucu gidilen seçim tekrarı ve terör olaylarının artması 2016 Temmuz’da ki darbe girişimi ülkede dövizin iyice artmasına borsada belirsizliğe neden oldu. Özellikle geçtiğimiz aylarda Moddy’s’in kredi notumuzu düşürmesi büyük bir ses getirdi. Fakat ekonomimiz 15. Hızlı büyüyen ekonomi olmasının hakkını vererek istikrarını bozmadı. 

    Düzenleme: Bu yazı bir ödev konusudur. Ödev gereğince paylaşılmıştır. Bilgiler cumhuriyet tarihi ve hükümet politikaları araştırılarak düzenlenmiştir. 

     
    Toplam blog
    : 1
    : 289
    Kayıt tarihi
    : 16.11.16
     
     

    Uşak Üni. Bankacılık ve Finans (3. Sınıf), Muğla Sıtkı Koçman Üni. Sivil Hava Ulaştırma İşletmeci..

     
     
     
     
    Toplam blog
    : 1
    : 289
    Kayıt tarihi
    : 16.11.16
     
     

    Uşak Üni. Bankacılık ve Finans (3. Sınıf), Muğla Sıtkı Koçman Üni. Sivil Hava Ulaştırma İşletmeci..