Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Türkü bar, coplar ve ihanet!

Türkü bar, coplar ve ihanet!
 

Google'dan...


Öğrenciler gösteri yapmak istediler, çoğu özgür olduklarını düşünüyordu, muhtemelen, çoğu yabancı dil biliyor, laikliğin, demokrasinin ne anlama geldiğinden haberdardılar, tahminen!

Şikayetlerini dile getirmek istediler, hak görerek, ki haklılardı elbet, bilemedikleri bir konu vardı, en dokunulmaz olana parmak basmışlardı!

Demokrasi, laiklik hak getire, bir konu var ki, dokunduğunuz anda yanarsınız, ama Ergenekon adı altında, ama izinsiz protesto!

Coplanırsınız, içeri alınırsınız!

Bu gençlere tavsiyem, türban takarak protesto yapınız, lütfen, sizler bizler için değerlisiniz!

Yada ordövr olarak PKK ile başlayın söylemlerinize, sonra hafiften devam edersiniz ana sıcak menünüze, protesto şansınızı yükseltirsiniz!

Dokunulmazlık, laiklik ve demokrasi!

Cop ve öğrenci!

Gençler ve vatan!

O gençler şehit olurken ve nedense hiçbir dokunulmazlığı olanın oğlu asker olmaz, şehit olmazken ve salt iktidarı protesto ettikleri gerekçesiyle iktidar dışı genç oğullar, kızlar susturulurken… Cop ve kelepçe ile…

Avrupa, bizi neden ve nasıl alsın?

Genç nesile ne saygımız var, ne dinlemeye tahammülümüz!

Protestoya ise geçit verilmesi imkansız!

Koca medya patronları alırken ağızlarının payını, koca işadamları haşlanırken, gencecik bedenler ve beyinler mi nasiplenmeyecek?

……..

Bir kadın, kocasını aldatmış, ne cesaret evinin üst katındaki boş mekanda!

Kadının başında örtü, tanınmasın diye taktı denilmiş ama, peruk da takabilirdi tanınmamak adına! Saçlarını da boyatabilir, şeklini de değiştirebilirdi!

Neden türban takmış ki acaba?

Türban kurtarır diye mi düşünmüş, türbanlıymış da “Yuh!” lara engel olunsun diye mi tanınmamak adına denmiş?

Bu arada, kocalarını aldatan kadınları fazla da kınamıyorum!

“Malım” düşüncesi hüküm sürdükçe, canım çekti yat, karı yemek yap, temizle, ütüle!

“Sana mı soracağım lan be!”

“Eve gelirim ya da giderim, izin mi isteyeceğim, hesap mı soracaksın lan karı!”

Sonrasında kadınlar, iki saçı okşanacak, üç kelam güzel laf duyacak diye çırpınmakta!

Pusuda yatan erkekler için en kolay av!

İki saç okşa, beş güzel kelam et, hamuru yoğur yoğurabildiğin kadar!

Kanatlandır, uçur ve düşsünler yüreğine, yüreğin yerine nereye konduklarını bilemeden, hoş, üç katlı evin üst katında sevişmek, inip kocaya yemek hazırladıktan sonra başı ağrıyor bahanesiyle yukarı kata çıkmak, ne kadar empati yapmaya çalışsam da pes!

O noktaya nasıl gelinir, bir kadın olarak anlamaya çalışıyorum, problemi paylaştırmadan çözemiyorum!

……

Pek severim türküleri, barları… Yeter ki keyif alayım!

Her türlü canlı müziği severim, dans etmeyi, folklor oynamayı da…

Canlı müziğin insana kattığı bir enerji var, yeter ki amaç endam göstermek olmasın! O zaman ne müziği duyar kulaklar, ne ortamda keyif yakalar!

Münoş, aradı hadi türkü bara gidelim diye! Para problemim var kızım falan derken kanka yetişti imdada, onun da canı çekermiş meğerse!

Ben hepten hazır, az buz kanka ile çeşit çeşit ortamlara akmadık!

Kah gözlerimizden yaşlar geldi gülmekten, slow dans ederken, sevgili sanıyorlardır kesin diyerekten, kah ağladık salya sümük, terk ettiğimiz ya da terk edildiğimiz sevgililerimiz yüzünden!

Paranın gözü kör olsun, ne zamandır bu keyiflere ara verdik!

Hepi topu türkü dinlemeye gittik türkü bara! İçtiğimiz de hepi topu bira!

Ne zamandır ara vermişim, kanka sarılıp öpüyor, nihayet buldun kendini lan! Özlemişim bu hallerini!

Ay ben çocuklar kadar mutlu, ay dur, bir Ege türküsü isteyeyim!

Münoş tedirgin! Habire gözü telefonunda, kaygılı!

Boşandılar bir ara, anlaşamamaktan dolayı, sonrası baskılar, Doğu’ludur kendisi, genç kız olma yolundaki kızları, kocasının aşkı derken, tekrar evlendiler!

Adamın keyfi kahve, Münoş’un türküler, türkülerin canlı söylendiği yerler!

Aslında Münoş her eve lazım tarzında bir güzel kadın! Kadınlığı, cazibe babında, evine, yemeğine harcadığı mesai, az para ile sofra donatma becerisi…

Bir saçıda okşansa ya… Bir “Canım!” denilse…

Ömrünü koyar ortaya, namerdim!

Kocası saatler boyu kahveye gidiyor, Münoş bir vakit gelip, bu arada türkü dinlemeye gitsek mi diyor!

Saat Münoş’a göre geç, bize göre erken, kanka bendensiniz diyor, offf gitmeyeli her şey değişmiş!

Mekanlar, çalanlar falan!

Ben, çocuklar gibi şenim, Münoş ıstıraplarda!

Altı üstü türkü dinlemeye gittik, anlatamaz ki kocasına!

Yalanlar düşündük, Münoş hiçbir şey anlamadı ortamdan, oysa canlı dinlemenin öyle bir pozitif etkisi vardır ki, türü ne olursa olsun, amaç adam/kadın kesmek olmadıktan sonra güm güm vurur melodiler insana!

Bir saat türkü dinlemek için, ömründen belki de altı ay verdi Münoş, altı üstü bir türkü!

Türküler arasında Kürt türküleri de vardı, güzel melodiler, Kürt’lüğünü düşünmedik, melodiydi aslolan o an!

El çırptık, hatta çakmak yaktım ben!

O sırada aklıma geldi gariban öğrenciler!

Sevgili bulmaya çalışan kadın, gözü namusunu yok sayan!

Münoş, yalnızca türkü dinlemek için yüreğini yedi, ne biçim bir adalet ise!

Kocası yüreğini yemedi, bunca zaman kahvede geçirdim diye zaman!

..…..

İhanet!

Türkü Bar!

Ve coplar!

Açmazların açmazında bir yaşam!

Kazanan kim, sormak isterim!

Haa, unutmadan, türkü bara gelen dört kişilik bir grup vardı, biri başı açık, sarıya boyanmış saçları bir kadın, yanında bıyıkları yeni yetme bir adam, pek tanımadığını nereden anladım, bıyıkları yeni yeten genç bir türküde dayanamayıp kalktığında, kadın alkışlamadı! Kalkmaya da meyil etmedi ki, sevgili olsa, dost olsa yalnız bırakılamaz o ortamda!

Diğer kızımızın başı türbanlıydı, yanındaki genci önce oğlu sandım, yanımdaki kankaya bakışları, hadi yanlış anladık diyelim, oğlu sandığım genç ile muhabbetlerini gördüğümde, vallaha şaşırdım kaldım!

Hediye paketi gibi dedim kanka Tayfun’a, açarken şehvet çoğalıyor, zannımca!

Kürt müziklerine alkış tutmuştuk, melodi babında, kültür paylaşımı ve laiklik adına orada!

Kürt kız ve oğlanlar pek güzel oynamışlardı, folklor olarak baktığımızda…

Coplanan gençler de oynuyordur folklor, muhtemelen, Kürt şarkılarından hoşlanıyor, alkış da tutuyorlardı, sanırım türkü barlarda. Ta ki fikirlerini beyan etme konusunda coplarla karşılaşana kadar!

Bir mozaik var, oluşturmak bir beceridir, devamını sağlamak ise özel insanlara bahşedilmiştir!

Örnek: Atatürk gibi!...


Gülgün Karaoğlu
Ekim,25/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..