- Kategori
- Anılar
Üç kök çınar...

Gözleri uzaklara dalıp duruyordu…
Niye böylesin Koca Çınar dedim.
Beklediğin, yolunu gözlediğin biri mi var?
Aman be Çınar yaprağı dedi…
Bilir mi ki beklediğimi uzaklardaki,
Gelir mi ki gözlerim dalıyor diye,
Duyar mı ki yüreğimin sesini?
Gözlerindeki yaşlar bentsiz kalmış sular gibi iniverdi…
Bak dedi bak, masanın yanındaki takvimi göstererek…
Hazirana kaç gün kaldı, 3 Haziran’a kaç gün kaldı bak…
Bak dedi bak, iki yıl bitiyor Çınar Anneni toprağa dikeli…
Gözlerim hep uzaklarda zaten o gitti gideli…
Ne kendi geldi, ne tutabiliyorum elini…
Sus dedim…Sus ağlama Koca Çınar…
Ağlama diyene bak deyip, gözlerimdeki yaşları sildi..
Hadi dedi, bana bamya yemeği yap bugün…
Ne kadar çok severdi annen…Ama lütfen evimde pişir.
Şöyle mis gibi bir koku yayılsın evin içine..
Sanki O mutfakta bamya pişiriyormuş gibi…
Bende yanında pirincin taşına bakıyım…
Hani iki yıl önce, O hiç gitmemiş gibi…
İyi bak derdi iyi bak, gözüne yakın gözlüğünü tak…
Pirincin içindeki beyaz taşlardan kork derdi, siyahlar zaten ortada…
Şimdi çok iyi anlıyorum ne demek istediğini…
Dost görünenlerden kork derdi,
Yüreğini gizleyenlerden kork derdi…
Hadi Çınar Yaprağı, güzel bir bamya yemeği yap…
Oturup birer tabak yiyelim…Yemek masamızda…
Eski günlerdeki gibi…
Sanki gitmemiş gibi, üç kök Çınar gibi…
Bamya, pirinç pilavı ve unutulmaz anıları,
Koca Çınar, Çınar Yaprağı, Çınar anne,
Yan yana, omuz omuzaydı mutfak masasında yine…
Nur içinde yat, Çınar Anne…
Lillo