Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '08

 
Kategori
Blog
 

Üç tane (!) Mustafa Mumcu, Eşrefpaşa Hastanesi

Üç tane (!) Mustafa Mumcu, Eşrefpaşa Hastanesi
 

Mustafa Mumcu, 18.09.2008


"Arayan bulur" derler. Bende buldum ama zor buldum. İzmir Eşrefpasa Hastanesinin telefon numarasını internetten bulmak kolaydı.

Evvelki akşam hastaneye telefon ettim. Bir iki dakika içersinde kendisine bağlanacağımı sanmıştım.

Resepsiyon hastanenin kartvizitidir.

Kartın cinsi, dizaynı, takdim edilişi kartın kişiden alınış estetiği kadar önemlidir. Kişiler hakkında önemli ipuçları verir.

Telefonu açtığımda "efendim" dedi yavaş bir ses tonuyla. Hastanenin adını (!) söylemedi.

**

Modernize edilmiş donanımlı hastanenin resepsiyonundan aslinda örnek olabilecek rutin tanıtım anonsunu duymak gurur veridi ülkem adına.

Telefonla aranılan kurum- kuruluş- dükkan- mağaza- doktor muayenehanesi- hastane v.b.  neresi olursa olsun aranılan kişinin, kuruluşun adı söylenmelidir-tanıtılmalıdır. Telefonlaşma kuraldır bu. Iletişimi kolaylaştır kuruluşun reklamıdır ayni zamanda.

Telefondaki personele adıyla hitap etmek istedim. Adını sordum fakat söylemedi...

"Ah onlar küçük şeyler! Ülkemizde daha önemli eksiklerimiz sorunlarımız var" diye argümanlar getirilebilinir. Küçük şeyler önemsenirse büyük işlerde başarılı olmak daha kolaydır derim bende.

Personeli değil onu denetleyen personel amirini kınıyorum...

"Balık baştan kokar" derler. Amirinin bu konuda yeterli donanımı olsaydı veya varsaönemseseydi, elbette kurallardan taviz verdirmezdi.

Yaşadığım ülke elbette hiç kusursuz değil ama örnek alınacak çok şeyler var.

Her meslek grubu kendi çapında değerli ve önemlidir. Değersiz veya hor görülen meslek olmaz. Meslekler kücümsenmemelidir. Yapılan iş özenle yapılırsa başarıyla birlikte keyif de artar.
İş disiplini bilgi ve motivasyonla ilgilidir. Kendine, çalışanına, işine önem veren amir iş disiplini ve kurallarından taviz vermemelidir verdirmemelidir.

Yapılan her iş- her görev ciddiyet disiplin, konsantrasyon, özveri gerektirir.

***

Evimizin karşısında ev inşaatı var. Mühendisinden toprak kürekleyen işçisine kadar herkes işine konsantre olmuş özenle disiplinli, derli toplu çalıştıklarını gözlemliyorum. Herkes kendi işi ile bütünleşmis adeta. Taşla, toprakla uğraşırken bile estetik var hareketlerinde. Laubalilik, bağırmak çağırmak yok. Hiç rastlamadım.

Disiplinli çalışmalarını hayranlıkla izliyorum. İşi sevdirtiyorlar adeta.

Neredeyse yanlarına gidip banada bir iş verin diyesim geliyor :) Şaka tabi ama işi sevdirmek özendirmek önemli.

Oysa inşaat işcisi, hamallık v.b. uğrasıları kücümseyen zihniyetler vardır. O uğraşılar da bir meslektir.
İş iştir.  Mutlaka üniversite eğitimi almak gerekmiyor. Onlara da ihtiyaç var. Her taş yerinde ağırdır.

Nasıl bir iş olduğu önemli değildir nasıl önemseyerek ve severek yapıldığı önemlidir.

Yapılan işi sevebilmek sevdirebilmek başarının yarısıdır!



Her meslek grubunun müşteri psikolojisi farklıdır. Saygılı olmak tüm iletişimler için geçerlidir. Müşteri hizmetlerinde ilk hedef müşteriyi memnun etmek olmalıdır.


Bu yaşadığım olaydan sonra Mustafa Mumcu'nun kadın versiyonu olduğuma inandım. Türkiye'de yaşayacak olsam buradaki iş ciddiyetini, disiplini, sistem ve kuralları bende  ararım diye düşünüyorum.

***


-Pardon kimle görüşüyorum?

-Eşrefpaşa Hastanesi

Adımı ve nereden aradığımı görüşmek istediğim kişinin adını, Mustafa Mumcu ile konuşmamın mümkün olup olamayacağını sordum.

Bir süre sonra:

-Hastanemizde o isimde hastamız yok efendim!

-Ama nasıl olur? edindiğim bilgilere göre kendisi bu hastanede kardiyoloji bölümünde yatıyor olmalı...


....

Bağlandım.

Aldığım cevap:

-Burada o isimde hastamız yok!

Hastanede Mustafa Mumcu bulunamıyor inanılacak şey değil!

-Belki genel sağlık bölümünde olabilir dedi.

-Peki, oraya bağlarmısınız?

-Bağlayamam buradan mümkün değil!

Anlaşılan teknik imkan yetersiz.

-Aradığınız numarayı tekrar arayın istediğiniz bölüme oradan bağlarlar!

Uffff !! olacak şey değil.

Resepsiyonu aradım tekrar:

-Beni falanca bölüme bağlarmısınız?

Bağladı:

-Bende olan listede Mustafa Mumcu yok!

Sinirlerim iyice tepeme çıktı.


-Hiç Mustafa ismi yok mu listenizde?

Var dese sevineceğim.

Hangi "Mustafa" oda bilinmez tabi.

-Nasıl olur anlamıyorum! Uçmadı ya bu adam!


-Yok olsa söylerdim! Inanmıyorsanız size listede olan isimlerin hepsini okuyayım!

Okumanıza gerek yok!...

Ozaman benim dediğimi yapın diye

anlatmaya başlarken;

-tamam anlatmanıza gerek yok; ne söyleyeceğinizi biliyorum teşekkür ederim!

-Lafımı kesmesenize ne biliyonuz...?

-Santralı arayıp önerdiğiniz bölüme bağlatmam gerektiğini biliyorum!



Al yeni baştan.

Başladı anlatmaya...

Saygımdan dinledim.

-Anladım... tamam!...teşekkür ederim hoşcakalın!

........


Kişiye ait özel bilgiler kişinin izni olmadan üçüncü kişiye verilemez yasaktır.

Iyi niyetli ve dürüst olduğunu ispat etmek istiyorken hastanede kayıtlı özel bilgileri üçüncü kişiye vermenin sakıncalarını bilmediği - bu konuda kendisine de talimat verilmediği anlaşılıyor.

***

Resepsiyonu aradım.

Üç dört kez uzun uzun çaldırdım. Sanki telefon kapatılıyordu her defasında. Cevap verilmiyordu.

Canım sıkılmış sinirlerim iyice bozulmuş kalbim hızlı hızlı çarpıyordu.

Nihayet açıldı.

Ben henüz derdimi anlatmadan

-Aradiğiniz kişinin nerede olduğunu öğrendim arkada bitişik binadaymiş

gibi bir şey söyledi.

Sesi yavaştı sözcüklerini pek seçemediğim için pek anlayamadım.

Önemli değildi zaten. Madem orada oraya bağlanmalıydım...

Bunu daha önceden araştıramazmıydın dedim içimden


***

Oradaki genç kızımızla yeni bir diyalog başlattık.

-Hangi Mustafa Mumcu?

-Nasıl yani?

-Dün geldi Mustafa Mumcu adlı bir hastamız var!

-O olamaz. Benim aradığım Mustafa Mumcu sanıyorum bir hafta önce geldi!

-Mustafa Mumcu beyin annesinin adını söylermisiniz?

-Annesinin adı mı ?? ben nereden bileyim Mustafa Mumcu'nun annesinin adını;

kendisiyle yakın bir tanışıklığımız yok!

-Annesinin adını neden bilmek zorundasınız anlayamadım?

-Listemde kayıtlı üç tane Mustafa Mumcu varda!

Şasırdım. Inanılacak gibi değil ama gerçek.

Bu durumda anne adını sormakta haklı galiba diye düşündüm.

 

Burada bizde; adresi, doğum tarihi ve doğum yerinin dikkate alıdığı aklıma geldi.

-Doğum tarihi kayıtli değil mi listenizde? 

-Kayıtlı!

-Hangi tarihler var?

"........."

İkisi de tutmadı.

-Diğeri ?

-45

-Tamam o olabilir eğer gün ve ay tutarsa tabi. Sanırım Mayıs  ya da Haziran olmalı!

 -Evet, 06 Haziran 1945

Ohh !!

dedim içimden; nihayet...

Iyi ki doğum tarihini blog sayfasından biliyordum.

Gün, ay ve yıl tıpatıp aynısı. Tombala çeker gibi oldu. Çinko yapmış gibi sevindim.

Bu cici kızımızın arkadaşına; 

Mustafa Mumcu buraya gelebilir mi?

diye sorduğunu duydum.

Gelebilirmiş.

-Bir dakika bekleyin kendisine haber vereyim!


Başarılı operasyon gibi iyi sonla bitti. Abartısız yirmi dakika uğrası ve sinir harbinden sonra Mustafa Mumcu'ya nihayet ulaşabildim.

***

Sinirli halimi yatıştırmaya kendimi sakinleşmeye çalışıyorken bağlandım.

Kendisine ulaşmak için geçirdiğim strestenmi yoksa geçmis olsun dileklerimlemi başlayacağıma o heyecanın etkisiyle henüz karar veremeden sesini duyunca;  kendisine zor ulaştığımdan bahsediyorken vaz geçtim ve; özür dileyerek geçmis olsun nasılsınız? diye sorabildim. Umarım kusura bakmamışdır.

Rahatsızlığina çok üzülmüştüm. Kendisine sürekli pozitif enerji gönderiyor dua ediyordum. Ama sesini duymadan içim huzur bulmuyordu.

Çünkü Arif Öğütcü’ beyin Mustafa Mumcu beyle ilgili blog yazısı bana biraz olumsuz yansıdığı için tedirgin olmuştum. Kendisini aramam sürpriz olacaktı dolayısıyle sevineceğini düşündüm.

Yanlış benzetmiyorsam eski İstanbul gençlerinin konuşma tarzı "Özdemir Erdoğan" adlı sanatçımızın şivesini anımsattı bana. Ve genç bir ses tonu vardı. Çok az konuştuk.

"Mine hanım çok yazmasın size!"

diyerek teşekkür etti aradığım için.

Hastaneden ve doktorlardan memnun olduğunu söyledi. Mustafa bey gibi eleştirmen bir insanin çabuk iyileşmesi için önemli kriterlerdi.

Konuşmasından ve sesinden moralinin ve sağlığının daha iyi olduğunu anladım.

Seven blogcu dostlarının yolladığı pozitif enerjilerinin yanısıra ilaç tedavileri de olumlu sonuçlar veriyordu.


Eski İstanbul gençleri taşralı gençlerden daha uyanıklardı. O yıllardan kalan cinliği, esprili tarzının yazı yorum ve cevaplarına yansıdığını sesini duyduktan sonra daha iyi anladım.


Şaka karışık eleştirilerine alınmayıp birlikte gülümsemeli. Kırmak için eleştirmediği kesin.

Yumuşak sevecen bir yüreği var. O tarzıyla içindeki cin cocuğu yaşatarak yaşamı sevmesine yaşama gücü alarak 

zihinsel gücünü koruduğuna inanıyorum.

Başkalarına yazdığı yorum ve cevapları okurken gülümsüyor bazen çok gülüyorum. O küçük yorum kutucuklarında bile değerli görüş düşünce ve bilgilerini espri karışık çok güzel ifade ve analiz ederek yazıyor.

Kendisinden öğrenceğimiz çok şeyler olmalı. Iyi ki Mustafa Mumcu gibi esprili, deneyimli değerli bir insan var aramızda.

En kısa zamanda sağlığına kavuşmasını ve aramıza dönmesini tekrar blog yazmasını en içten duygularımla diliyorum.

Evine döndüğünde düzenli olmak şartıyla hafif beden egzersizleri, yürüyüşler yaparak sağlığına yatırım yapmayı bundan böyle ihmal etmemesini temenni ediyorum.

Sevdiği dostları ile beraber iletişim halinde olması moralini, sağlığını olumlu etkileyecektir düşüncesindeyim.

Sevgiler, saygılar

Mine

18.10.2008



Not-1 Mustafa Mumcu beyin sayfasından fotografını kopyalayıp bu sayfaya koymak istemiştim fakat maalesef kopyalanmadığı için simgemi koydum.

Not-2  Sevgili Adem Çalışkan yukarıdaki notu okuyunca sevgili Mustafa Mumcu'nun yukarıdaki fotoğrafını yollamış. Duyarlılığı için kendisine buradan çok teşekkür ediyorum.

 

Mustafa Mumcu'nun blog sayfası: http://blog.milliyet.com.tr/mustafamumcu

 
Toplam blog
: 139
: 4264
Kayıt tarihi
: 27.07.06
 
 

Yurt dışında yaşıyorum. Spor, yürüyüş vb. bedensel aktiviteleri düzenli uyguluyor - vegan tarzı besl..