Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Üçleme

Üçleme
 

ajans.files.wordpress.com/2007/05/kayik.jpg



Tükürür gibi konuşuyor. Hastalıklı bir vücudun öksürmesi gibi saçılıyor ağzından tüm kelimeler. Ve beyaz bir mendile bulaşan kan lekeleri gibi kulaklarımda büyüdükçe büyüyor. Araya girip yatıştırmaya çalışmak niyetim ama o buna izin vermediği gibi kelimeleriyle can acıtmaya, yakmaya devam ediyor inatla. Öfkesi ucu çoktan bitmiş bir kalem gibi; boş bir sayfaya bastırıp duruyor sürekli. Yazmıyor ama izini bırakıyor batıra batıra. Derken kendi sesinden kendi yorulmuşcasına başladığı gibi aniden susup, ardına bile bakmadan, çekip gidiyor. Geride paramparça kelimeler kalıyor oraya buraya dağılmış. Canı acımış ve can acıtmış kelimeler. Sesizce eğilip, birer birer topluyorum hepsini ve zaman denilen kayığa koyup yolluyorum aklımın derinliklerine...

...

Yaşadığı hayalkırıklığının tarifi yok. O da bunu anlamış olmalı ki anlatmak yerine kafasını kaldırmadan sessizce ağlıyor. Gözyaşları damlıyor sürekli önündeki kağıdın üzerine. Kağıtda bir kayık resmi. Gitmek. Deniz. Dönüş. Mavi...Neden çizmiş olabileceğini düşünürken birden başını kaldırıyor ve bana dikiyor gözlerini. Tarifi olmayan bir acıdan bahsetmemi bekliyor benden, sözlerimin acısını geçirmese bile en azından bir mendil gibi gözyaşlarını silmesini istiyor biliyorum. Ama benim sesim çıkmıyor, çıkamıyor işte. Anlamını bilmediğim bir acının üzerine kendimin bile inanmadığı yalan avunmalara sığınamıyorum bir türlü ve kimse de sığınsın istemiyorum. Bilmiyorum doğru kelimeleri. Nasıl söylemeli ki bunu o’na...Nasıl anlatmalı ki üzüldüğümü...Neden sonra ümidi kesmiş olacak ki artık benden, yavaşça kalkıp gidiyor tek bir söz bile etmeden. Ardında koyu, ağır bir acı bırakıyor. Masada bıraktığı kalemi alıp tarih düşüyorum çizdiği resmin hemen yanına. Bütün bir acıyı yükleyip de kağıttan bir kayığa, bu son olsun diye diliyorum içimden...

...

Kağıt bir mendilmişcesine buruşturup atıveriyor sanki bir çırpıda her şeyi. Hayatı, insanları, aşkı, sevgiyi en önemlisi de kendini. Her günü hiç içine girmeden üstünkörü yaşıyor, değmeden, değdirmeden yüreğine tek bir kelimeyi bile, geçip gidiyor zamanın içinden. Zaman onun içinden hiç yokmuşcasına geçip gidiyor. Mutlu mu diye merak ediyorum ama sormak gelmiyor içimden. Adımlarımız sessizce birbirine eşlik ediyor sahil yolunda, yavaşca yürüyoruz. Aynı anda aynı şeyi görmüş gibi duruyoruz birden. Kıyıya çekilmiş, yer yer boyaları dökülmüş bir kayık. Kenarında sanki bitmek üzere olan bir kalemle yazılmış gibi silik, büyük harflerle adı yazıyor: HAYAL. Birden dönüp bana, ‘ne gerek var ki’ diyor, ‘döndüğün yer yine kara olacaksa hiç bilmediğin bir denize açılmana ne gerek var. Bilmediğin fırtınalara tutulmana, olmadık sağanaklarda ıslanmana, sadece küçük ve geçici birkaç mutluluk için yabancısı olduğun topraklara girmeye, buna yeltenmeye ne gerek var. Hayaller çocuklar içindir, büyükler için değil...’Söyleyebilecek o kadar çok şey varken konuşmak gelmiyor içimden, çünkü kelimelerimin yüreğine değmeyeceğini, kulaklarından bir ıslıkmışcasına geçip gideceğini biliyorum. Karşılıklı susmaya devam ediyoruz aynı zamanın içinde ve adımlarımız aynı sessizlikte birbirine eşlik etmeye devam ediyor.

...

Tuhaf diye düşünüyorum kendi kendime kaldığım an, üzerime yapışıp kalmış tüm bu sessizliğin ağırlığında, gerçekten tuhaf. Hayat içimde dalgalı deniz bugünlerde, suskunluğumsa sanki can simidim. Ve ben tüm bu kalabalığın içersinde boğulmadan yüzmeye çalışıyorum...



*Diren Nesin arkadaşımın bir sohbet sırasında ‘içinde kayık, kalem ve mendil geçen bir paragraf yazalım’ sözünden yola çıkılıp yazdıkça yazılmıştır.

**Diren’in birbirinden güzel şiirleri için http://dirennesin.blogcu.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

 
Toplam blog
: 246
: 980
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

30’ lu yaşların ağırlığında geçiyor artık yaşam ama teğet geçerek, ama kurcalayıp didikleyerek...İst..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara