Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '22

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Umut her zaman vardır...

Sınırını aşan için sınır yoktur!
 
*"İnsan mutluluğu üstüne düşünüyorum da böylesi bir dünyada insana bir çıkar yol bulamıyorum. Bu dünya sevgisiz bir dünya. Dünyayı sevmeyenlerin, ağaçları, kuşları, ak bulutları, mavi göğü, akar suları, topal karıncayı, hasta kurbağayı sevmeyenlerin dünyası. İnsanoğlunu sevmeyenlerin dünyası. İnsanın yozlaşma belirtisi, insanın sevgisizliğiyle başlar. İnsanlar çok uzun zamandan bu yana sevgiyi unutmuşlar. Acılı. 
Güzelliği, dostluğu unutmuşlar..."
 
Aslında unutmakla başladı her şey. Unutmanın bir yerde ihanet olabileceğini unutmakla!
Sonra, kurşun kalemle yazılı sandılar bir koca geçmişi, unutmanın silgisini geçirdiler üzerinden defalarca.
Gözler önünde yapılan bu pervasız girişime sessiz kalanların vurdumduymaz bencillikleriydi asıl silinen oysa. Yok ettiklerini sandılar sildikçe, oysa kaderinde yazılıydı onlar bir koca ülkenin.
Silemedikleri...
"Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti"
Silemeyecekleri...
Bir diş gıcırtısıydı artan, giderek.
Bir ya sabır.
Taşı çatlatan...
 
Şimdi bir pişmanlıktır iki yüzlü, en çok kimlerde mi? Başlangıçta bu gidişe alkış tutanlarda, gecikmiş ve hak edilmemiş...
Bir köşe yazısının kalemidir kağıdı lekeleyen. Bir yargıç cübbesi düğmelenmiş, bir avukat dili mühürlenmiş. Bir gına getiren yüz televizyonda, yandaş... 
 
Tevekkül bir duadır şimdi gerçek inananın yüreğinde, ıssız. Geçim, bir bezirgan gözünde yutturmacasına ışıltı, gerçek pazar
tezgahlarında domates fiat etiketi kadar zor. İftarlık Medine Hurması değil, helalinden bir bardak soğuk su.
Huzur mu; bir devlet bankası yönetiminde olan yandaşa bilmem kaçıncı maaş olarak hak diye verilir olmuş...
 
Ayrılmış tarih eski ve yeni diye. Yenisi, Ankara'nın Başkent olduğunu bilemeyecek kadar gerilemiş bir tıbbiye üçüncü sınıf öğrencisinin bilgi dağarcığında. Çok bilmişlerin dudak kıvrımlarına gelmiş oturmuş müztehzi bir küçümsemeyle.
Sanki hiç suçları yokmuşçasına...
Sanki, orada bütün kalın çizgileriyle bir kader utancı gibi dururken Sevr, kendi kamburuna kendi
günahlarını anca sığdıran bir kaçak padişahın, bir ülkenin geleceğine yüklediği günah kamburları yokmuşçasına... 
Lozanın gizli maddeleri olduğunu ileri süren bir zihniyetin, aslında kendi gizli maddeleri yokmuşçasına sanki...
Sessiz kalmak suç ortaklığı değilmiş gibi sanki...
 
Bir çıkar yol mu; bulunur elbet. "Ya bir yol bulacağız, ya bir yol yapacağız"
Sınırını aşana sınır çizilir elbet.
Bir oya bakar.
Sandıkta, satılık olmayan!
Helalinden bir oya...
 
Ne zaman ki "Güneş ufuktan şimdi doğar"
Seyret sen o zaman "ağaçları, kuşları, ak bulutları, mavi göğü, akar suları, topal karıncayı, hasta kurbağayı"
"Güzelliği, dostluğu unutmuşları" seyret...
Seyret dostluğu, güzelliği...
 
Akın Yazıcı
 
 
*Ağacın Çürüğü
Yaşar Kemal
 
Toplam blog
: 190
: 391
Kayıt tarihi
: 07.05.14
 
 

1965 Ankara Üniversitesi Tıp fakültesinden asker hekim olarak mezun oldum. Gülhane Askeri Tıp Aka..