- Kategori
- Eğitim
Üniversite kavramı ve sınıflandırma

Üniversite ve araştırma kavramının şekillendirilmesi
Bugünler, öğrenciler, aileleri ve tanıdıklarıyla toplumun geniş bir kesimi için üniversite sınavı giriş puanlarının değerlendirilmesi ve tercihlerin şekillendirilmesi dönemi. Tabiki üniversiteleri değerlendirmek ve tercihlere optimal şekilde yerleştirmek önemli.
Üniversite kavramını evrensel ölçekte şekillendiren temel ile günümüz üniversite anlayışını karşılaştırdığımızda üniversitenin klasik bir meta gibi değişim geçirdiğini görüyoruz. Üniversitelerin reklam çılgınlığı ve kampanyaları, bir zamanlar peşinden koşulan üniversiteden peşinde koşulan öğrenciye kayıldığını gösteriyor., Ekonomik gelişim, toplumsal kalıplar, referans alınan değerler, erişebilirlik ve rekabetin artması gibi haller her alanda olduğu gibi Üniversiteyi de etkilemiş. Üniversite ile herhangi bir nesne arasındaki paralelliğe işaret etmek istiyorum. Tabiki eğitimi bir nesneye indirmek sözkonusu olamaz ama gelin bir benzerlik kurmaya çalışalım.
Üniversite: <ı>“Eflatun ve Aristo’nun hiçbir politik ve dini baskı unsuru olmadan öğrencileri ile felsefi tartışma yarattıkları ortamdan esinlenerek günümüze kadar evrensel ölçekte bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar olarak “universitas” üniversite adını almışlardır. Üniversite felsefi tartışma ortamında akıl sürecini duygusal sürecin önüne alarak kişilerin olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliğini sağlayan ortamlardır.” (Kaynak: http://tr.wikipedia.org/)
Bu alıntıdan hareketle üniversitenin temelini oluşturan kavramların altını koyu şekilde çizebiliriz: (1) Politik ve dini baskı olmayan ortam, (2) felsefi tartışmalar, (3) bağımsız ve tüzel kişiliğe sahip kurumlar, (4) akıl sürecini duygusal sürecin önüne alan, (5) olayları görerek ve tartışarak farkına varılabilirliği sağlayan ortam.
Sözkonusu kavramların dünya ve ülkemiz açısından sadece ansiklopedik bilgi mahiyeti taşıdığını, artık bu kavramların yerlerini yenilerine bıraktığını görüyoruz. Saygımız gereği günlük hayatta üniversite için kullanılan kavramları bir kenara bırakıp, referans alınan, insanların kullanmaktan hoşlandığı yeni kavramları sıralayalım: İş hayatına hazırlayan kurumdan tutunda mezunlarının yüzde xx’i hemen iş bulduya kadar uzanan popüler bir içerik.
Bu durum evrensel tanımlamalarla günümüz tanımlaması arasındaki farkı gösteriyor. Her değişimin ya da talebin muhakkak bir karşılığı vardır. Güncel ihtiyaçlara göre üniversitenin şekillenmeside çok doğal. Üniversiteyi olağan bir metaya taşıyan değişimi yansıtabilecek şekilde Devlet ve Vakıf Üniversitelerini ben temelde 6 gruba ayırıyorum.
(A) Öğrenci ve akademisyen kalitesi ile fiziksel olanakları üst düzey (Üniversitelerin sayısal olarak takriben yüzde 4-5’ini oluşturan grup, 2-3 tane Devlet, 2-3 tane Vakıf Üniversitesi),
(B) Her yönüyle orta düzey şartlara sahip (Bazı Devlet Üniversiteleri, az sayıda Vakıf Üniversitesi),
(C) Öğrenci kalitesi orta düzeyde, ancak akademisyen kalitesi ve diğer şartlar itibariyle düşük seviye (Çoğu Devlet Üniversitesi, 3-5 tane Vakıf Üniversitesi),
(D) Öğrenci ve akademisyen seviyesi son derece düşük ancak fiziki şartlar çok iyi (Dikkate çarpan sayıda Vakıf Üniversitesi)
(E) Öğrenci kalitesi düşük ancak akademisyen kalitesi ve fiziki şartlar iyi (Bazı Kamu ve Vakıf Üniversiteleri)
(F) Her unsuruyla düşük seviye (Bazı Kamu Üniversiteleri)
Yukarıdaki sıralama ve içerik esasında bizlere bir şey anlatıyor. Herhangi bir otomobil, cep telefonu, ayakkabı ya da nesne için benzer sıralamalar yapılabilir. Her nesne ve tabiki eğitimde, yaygınlaştıkça, olağan hale geldikçe değerini yitirmeye başlıyor. Üniversite mezunu ya da akademisyenin taşıdığı değerin zaman içinde düştüğü nokta ile otomobilin ya da televizyonun son 30 yılda düştüğü seviye esasında benzer. Nesneler, kitlesel üretimden çeşitliliğe kayarak bir yandan bollaşarak ucuzlaşmış, diğer yandan alt segmentlere bölünmüş ve sahiplik sıradanlaşmış. Üniversite de eğitim kaynaklarının yaygınlaşmasıyla çoğalmış, kolayca erişilebilir hale gelmiş, diploma sahipliği sıradanlaşmış. (Vakıf üniversitelerinin kalite farklılaşmasının fiyat farkına yansımadığı ise ayrı bir yazı konusu)
Sıradanlaşan ve yaygınlaşan eğitimde görüntü ve imajla birlikte taşınan öğrenci ve akademisyen kalitesi öne çıkıyor. Eğitimin iş, aş ve sosyal statü dışında insan zihninin şekillenmesi açısından önemi tartışılmaz. Ortaöğretimden taşınan kalitenin yansıdığı üniversiteler açısından üzücü olan nokta bence ezici çoğunluğunun sıradanlaşması. Yani orta öğretimin bir üstü, yüksek lise statüsünde olması bir anlamda. Ortaöğretime aynı öğretmenlerle bir 4 yıl daha ekleseniz zaten ulaşılabilecek seviye budur. Öğrenci aynı öğrenci, öğretmen ve hoca da aynı şekilde elindeki müfredatı kullanan kişi.
O zaman sistemik çıkmazın dışına çıkılmasını sağlayabilecek ve yüzde 1’e hitap edecek bir durum var. Bu da bireysel çabalarla kendileri ve dar alanda çevreleri için kısır döngülerini kırabilen öğrenci ve akademisyenler. Nesnelerde farklılığı ortaya çıkarmak için nasıl yeni segmentler ortaya atılıyorsa, üniversiteler içinde artık yeni tanımlamalar ortaya atmamız lazım. Her seviyeyi aynı torbaya koymayalım ve aynı etiketle çağırmayalım. Zaten tartışılmakta olan Üniversite ve Araştırma Üniversitesi farkını yasal mevzuata taşıyarak, üniversite adı altında lise ve dershanelerden farkı olmayan kurumları ayrı bir başlıkta toplayalım. Felsefik ve akademik olarak araştıran ve üretenlerle, iş yaşamına hazırlananları ayrı sepetlere koyalım da anlamlı olan, herkesin ihtiyacına seslenen kavramlar ve yapılar üretmiş olalım.