Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '06

 
Kategori
Mesleki Eğitim
 

Üniversiteler aslında ne işe yarar!

Üniversiteler aslında ne işe yarar!
 

Kendi sayfamdaki bir yazımda devletin ideolojik kontrol aygıtlarından bahsetmiş ve bunlar arasında okulları ve Üniversiteleri, hapishaneleri, sendikaları, kilise, parti, kışla, aile ve medyayı saymıştım. Arkadaşlardan aldığım telefon ve maillerinden Üniversiteler konusunu daha ayrıntılı ele almam istendi. Söz konusu yazıda sistemin “başıbozuk”, “anarşist”, “kontrol edilemez” kalabalıklardan her zaman korktuğunu ve kalabalıkları kontrol altına almak üzere yukarıda ifade edilen pek çok aygıttan yararlandığını tarihi perspektiften aktarmıştım. Ve toplumsal kontrol konusuyla ilgili olarak “okullar ve Üniversiteler devletin hazırladığı müfredatlara göre eğitim yapmakla, sisteme uyumlaştırılmış birey yetiştirme fabrikaları olarak işlev görür” demiştim.


Gerçekten tarihi gelişimi içinde de bu böyle bir gelişme izlemiştir. Örneğin Avrupa’da, önce dini ağırlıklı eğitimleriyle, kiliselerin toplumu kontrol etmesinin aracı olan okullar, burjuvazinin güçlenmesi ile birlikte kabuk değiştirmiş, sanayi devriminin gereksindiği insan modelinin yaratıldığı alanlar haline gelmiştir.


Burjuvazi, sadece teknik eleman yetiştirmek için değil, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte yaşanan sorunları aşmak ve çözüm yolları bulmak üzere Üniversiteler kurmuştur. Üniversitelerde burjuvazinin desteğiyle kurulmuş pek çok bölüm, “yeni toplumun” tasarımında rol almıştır. Sosyoloji bölümleri, toplumu analiz etmiş, yeni sistemi benimsemelerinin yollarını araştırmıştır. Psikoloji bölümleri insan psikolojisini inceleyerek “bir insan neden isyan eder veya neden itaat eder” sorularına cevap aramış ve böylelikle burjuvazinin uygun politikalar geliştirmesine hizmet etmiştir. Bu alanlarda yapılan araştırmalar sürekli desteklenmiş ve elde edilen bilgiler, ileride sömürge yapacakları başka halkları yönetmede kullanılmıştır. Başka halkların kültürlerini inceleyen diğer disiplinlerin kuruluşu da gecikmemiş ve Avrupa da Üniversite, hizmet verdiği sömürgeci devletinin kanatları altında gelişmiştir.


Amerika’da ki pek çok üniversite, devletin ve özellikle Savunma Bakanlığı ve Pentagon’un verdiği projeleri araştırmakla görevlidir. 1950’li yıllarda Anadolu’da dolaşıp halkın rüyaların derleyen ABD’li araştırmacılara, bazı duyarlı çevrelerin tepki göstermesi o zamanki hükümet ve Üniversite çevresi tarafından garipsenmişti. Oysa karşı çıkanlar, bu araştırmanın masum olmadığını, rüyalarla birlikte aslında Türk halkının bilinçaltı korkularının, hüzünlerinin derlendiğini, bunun ileride halkımıza psikolojik bir silah olarak dönebileceğini vurguluyorlardı. Gerçekten de aldığı yüklü araştırma fonlarıyla, ABD’deki pek çok Üniversite, Amerika’nın “Yeni Dünya Düzeni” projesini gerçekleştirmesine katkı vermek üzere, dünya ülkeleri içerisinde çeşitli araştırmalar yapar. Araştırmacılar, araştırılan ülkenin siyasi yapısından kültürüne, etnik yapısından ekonomisine, zayıf noktalarından güçlü olduğu alanlara kadar pek çok alanda çalışma yaparak, devletine stratejik hizmet sunar.


Türkiye’de Üniversitelerin, özellikle Sosyal Bilimlerin gelişememesinin açıklaması da budur. Bizde devlet ve burjuvazi kendi Üniversitesinden böyle bir araştırma talebinde bulunmuş değildir. İhtiyacı olmadığından değil, bilginin üretimini Batıya bırakma anlayışından kaynaklanan bu durum, Üniversiteleri güdük bırakmış, hasbelkader üretilen yerli bilgi de küçümsenerek raflarda çürütülmüştür. Geleceği bugünden kurgulamak gereğine inancını yitirmiş bir bürokrasi ve devletten beslenen, dışa bağımlı bir burjuvaziyle Üniversite kavramının gelişmesine imkân görünmemektedir. Daha yeni yeni strateji dergilerimiz piyasaya çıkmıştır, ki bunların bazıları yine Avrupa ve ABD desteklidir.


Senin Üniversitelerin yapmazsa, geleceğini başkalarının tasarlamasına engel olamazsın.


Örneğin “kürt sorunu” ifadesi yasaklı olmayıp, yıllar öncesinden bağımsız Üniversitelerin araştırmasına ve proje üretimine konu yapılsaydı, bugün çok farklı bir manzara olmaz mıydı?

 
Toplam blog
: 34
: 4474
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Kendimi bildim bileli hiç saf su içmedim... ÇAY benim abu hayat suyum... İnce belli bardakalar çabuk..