Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '10

 
Kategori
Felsefe
 

Ustalar Meclisinde

Ustalar Meclisinde
 

ehh... ustalarla aşık atmaya kalkarsan olacağı bu... öyle kaplan postu giymekle kaplan olunmuyor...


Ustalar Meclisinde...

Bir gül gördüm tomurcuklanmış goncası
Yaprakları elbirliği etmiş, sarmalamakta onu
Bülbüller pervane misali döner etrafında
Dikenler kıskanç olmuş iğnelemekte bülbülü.

diye mutlu mutlu söylenirken kendi kendime;
Hayyam usta sormadan edemedi, görünce avare halimi...

“O yakut dudakları, kızıl kızıl yanan nerde?
O güzelim kokusu, cana can katan nerde?”

bilirim sormaktan amacının, yarama tuz basmak olduğunu.

Gözüm Mevlana’ya takıldı, gecikmedi yetişmekte imdadıma bir kıssa anlatarak.
Halife Leyla'ya sordu:
" O, sen misin? Mecnun senden dolayı mı perişan oldu, kendini kaybetti?
Sen diğer güzellerden üstün değilsin ki ! "
Leyla dedi:" Sus… Zira sen Mecnun değilsin "

Destek buldum ya kendime,
Sanki konuya davet edilmişim gibi başladım döktürmeye;

"Leyla’ya değerini biçen mecnundur .
Gönül düştü mü, gören göz mecnun olur .
Leyla'nın ağırlığı, ancak, Mecnun'un terazisinde tartılır.
Sen hele bir de mecnunun gözüyle gör,
Gönül mecnun oldu mu, her gördüğü Leyla olur ..."

Her Leyla'yı; "yakut dudakları kızıl kızıl yanan"mış gibi gördüğümü sanan Hayyam usta,
mutluluğumu çok görmüş olacak ki gecikmedi;

“Gün doğarken sabah horozları niçin
Acı acı bağrışırlar, bilir misin?
Tan yerini gösterip derler ki sana
Bir gecen geçti gidiyor; sen nerdesin?”

Sen Leylaydı, Mecnundu diye söylenirken,
Geçen ömrün ziyandandır, farkında mısın? demekten;

Harap halimi gören Tebrîzi de koştu imdadıma,
Son vermek için, sözleri inci gibi dizme telaşıma.

“Hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur
Ne varsa harap bir kalpte var!
Sen sen ol, kelimelere fazla takılma
Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. “

Tamam öyle.. öyle de sen gel bunu bir de O'na anlat.
Hayyam usta bu, gerektiğinde pek de zerafet aramaz lafını söylemekte.

“Eşek nereden bilecek ki zevkî sefayı,
Sor bakalım hiç çekmiş mi kafayı?”

Aman Usta merhamet et, azıcık ağır olmuyor mu? diye
Başladım söylenmeye, belki yumuşatırım ümidiyle...

"Hüzün düşer de gönle, hüzne boğmaz mı
Ateş düşer de câna, can yanmaz mı
Hasret kaldım bir yudum suya
Yağmur yağar da gönül suya kanmaz mı…"
diye sordum...

Bizi izleyen Mevlana acımış olacak ki halime, katılma gereği gördü meclise ve O'da sordu.

“Hep bir çember, dolanıp durduğumuz!
Ne önümüz belli, ne sonumuz.
Kim varsa bilen, çıksın söylesin:
Nerden geldik? Ne olacak halimiz”
....

Bana sormadılar ki "gelmek istermisin dünyaya", diye savunurum ümidiyle kendimi;

"İsyanım perdeye… benden habersiz açıldı ama
Hiç değilse bari benden habersiz kapanmasa ... " dedim.

... demesine dedim... ama sormadan da edemedim kendime;

Dünya yıkıldı da altında mı kaldın,
Sen her gördüğünü kırmızı elma mı sandın?

İyi ki perden sana sormadan açılmış,
Sanki sorulsaydı, yok ben istemem kalsın mı? diyecektin.
İyi ki açılmış perdem diye sevineceğime ,
Armudun sapıydı, üzümün çöpüydü diye sızlanıp durursun,
dediğimi gören Mevlana;

"Sen bilmez misin ki o kabzımallar
Armudu sapıyla, üzümü çöpüyle tartarlar"
dedi.

Aman Üstat hiç değilse onların ki işe yarar... ya benimki..

Hayyam usta görünce sendelemiş halimi
gecikmedi indirmekte son darbeyi,

"Deniz, deniz olduğu için dalgalanır,
Çöpe sor, zanneder hep onun içindir dalgalar."


Çöp yerine konup yaylayı serin tutmamı öğütlesem de gönlüme,
Söylenmeden edemedim kendi kendime;

Büyük olaylar kolay unutulsa bile,
Sevgiliyle geçen küçük an'lar unutulmazmış. diye

Mevlana karıştı söze, hem de desteklercesine Hayyamı;

“Her canlının ölümü tadacağı, muhakkak
Ama, bazılarının hayatı tadacağını öğrendim” dedi.

Ustalar!... bir de şunu dinleyin dedim, son bir çırpınışla,
sanki yaranabilecek mişim gibi Hayyama.

"Mecnundan nârı almış gibiyim
Câna düşen ateşe yanmış gibiyim
Aşığın ömrü meyle neyle geçer
Hayyam söyler, ben ağlar gibiyim "

Desem de deyişimin rüşvet koktuğunu gören Hayyam usta hiç oralı olmadı,
Beni yattığım yerde rahat bırak,
sen kendi haline bak.… dedi ve ekledi;

“Bir kalp ki onun sevmesi, aldanması yok.
Tutkunluğu yok, bir güzele yanması yok.
Bin kez yazık olsun sevisiz bir yüreğe,
Aşksız geçecek günlerin faydası yok”

Ümitlerim kırıldı.. pes ettim ve çaresizce sordum..
Sanki çaresizliğim, çaremmiş gibi...
Ustalar... ya bu… bir de bunu dinleseniz... ne olur.. dedim ve söyledim..

Sevgili, beyaz bir yaprağım, önünde ben
Elinde kalemi, hüküm sahibi olansa sen…
Ya karalama defteri olur gönlüm elinde
Ya da, güller açan sözler yazılır üzerime…

.... ve pes ettim..
Ses vermediler… acaba.... ümitlensem mi? !...

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..