- Kategori
- Güncel
Üstten yoğun kar, alttan şiddetli deprem

8 Ocak 1013 Salı günü İstanbul için tuhaf bir gündü.
Yoğun kar beklendiğinden okullar tatil edilmişti. Gerçekten de iyi yağıyordu kar. Sokaklar kardan adam yapacak seviyede bir kar birikintisine ulaşmış, ana arterler haricinde ara yollarda motorlu araç da gözükmez olmuştu. Yağış aralıksız yoğun olarak sürüyordu.
Güzel manzaralar vardı. Kar, ne kadar zorluk çıkarırsa çıkarsın İstanbul’a ayrı bir güzellik katıyordu.
Sonra?.. Salı sallanır diye boşuna söylememişler galiba!.
Evde, önce ufak ufak, sonra da hızlı bir şekilde sallandık. Biraz uzun geldi saniyeler.
Deprem oluyordu. TV ler hemen ‘’İstanbul’da deprem’’ yazmaya başladılar. Onlar İstanbul’dan yayın yaptıkları için, eh birde kafanın bir tarafında Marmara Depremi beklentisi olunca, İstanbul’da da hissedilen her depremin İstanbul’da olduğunu sanmaları normal.
1999 Gölcük merkezli BÜYÜK Marmara depreminde kıyamet kopmuştu adeta. O depremden birkaç dakika sonra sokağa indiğimizde yanımdaki ufak radyomdan ilk önce yine İstanbul depremi olduğunu duynuştum. Haberler geldikçe sonra Tuzla dediler, sonra Avcılar, sonra Adapazarı. Sonra İzmit ve Gölcük olduğu anlaşıldı.
İstanbul’da çok fazla hissedilen ve bu şehirde de yıkıcı olan 1999 daki o büyük deprem ile bugünkü Ege’de Bozcaada’nın 100 mil açığında olduğu söylenen bu depremin İstanbul’a etkisi çok farklı tabii ama ne var ki 6.2 büyüklüğündeki bu depremin de etkileme alanı oldukça geniş. İstanbul, İzmir, Edirne, Kütahya hatta Atina bu depremi fazlasıyla hissetmiş.
Akşam bir TV kanalında içlerinde Şener Üşümezsoy ile Oğuz Gündoğdu’nun da bulunduğu tanıdık deprem bilimcileri ile 2 deprem bilimcisi bu depremi ve Marmara depremini tartıştılar. Bu bilim adamlarının görüş ve düşünceleri birbirine taban tabana zıt..
Anlayacağınız, tehlikenin ne zaman, nerden gelip, nereyi vuracağı belli değil.
İnsanların da fert olarak tek tek yapacağı bir şey yok. Sallanmaya başladığınızda, hayatınız nerede olduğunuza veya o sarsıntıya yakalandığınız binanın sağlamlığına bağlı. Her şey 1 dakikada olup bitiyor. İşte o zaman ''deprem çldürmez, çürük bina öldürür'' sözü, deprem gerçeği kadar gerçek olrak çıkıyor karşınıza.
Maltepe-Küçükyalı arasında gece gündüz kepçeler, kamyonlar çalışıyor. Zaten dolgu olan sahil yolunun önü önemli bir mesafesinde tekrar deniz dolduruluyor. Çok büyük bir dolgu projesi olduğu söyleniyor. Gereklidir belki. Bitince güzel olur mutlaka ama hem İstanbul depremi beklenirken, hem de denizln Adalar’a doğru bu kadar geniş ölçüde doldurulması çelişkili geliyor insana!.
Gölcük Kavaklı'daki deprem öncesi yapılan dolgu alanları bugün hala denizin içindeyken, o dolgu alanındaki lunaparkın dönme dolabının üst tarafı metrelerce uzaklıktan bir ibret belgesi gibi ''bir zamanlar ben de karadaydım'' diye bağırıyorsa üstelik!.
Bir İstanbul’’lu olarak yıllar içinde, ufak, büyük bir sürü deprem yaşamıştık fakat yoğun kar yağarken olanına rastlamamıştık. O da oldu. Deprem gerçeği kendini her fırsatta hatırlatıyor.
Bu kez, üstten yoğun kar, alttan şiddetli deprem.
Hani kar yağdığı zaman kainatın en görkemli doğa olaylarından birine, o güzelim kar’a ‘’beya z kabus’’ diyenlere , öyle yazanlara inat ‘’hiçbir şey benim yerimi alamaz, esas kabus’’ benim dercesine salladı deprem.
Neyse ki, ölü, yaralı yok, zarar yok, ziyan yok.
Cümle aleme geçmiş olsun, Allah beterinden saklasın.