Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Temmuz '07

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Uyanış

Uyanış
 

Yavaş yavaş uyuştuğunu hissediyordu vücudunun. Yaşam damarlarından çekiliyordu sanki. Göz kapakları açık olduğu halde, herşey netliğini yitirmeye başlamıştı. Yavaş yavaş uzaklaşan sesler, endişeli bir haykırış gibi çınlamaya başlamıştı kulaklarında. Kapıldığı çok güçlü bir akım, sanki onu karanlık bir tünele doğru çekiyordu. Üstündeki bütün ağırlıkların atıldığını ve içinin boşaltıldığını hissediyordu. Karanlığın tam ortasındaydı ve inanılmaz bir hızla önünden giden parlak ışığın peşinden gidiyordu. Korkularının aksine, daha evvel hiç tatmadığı bir huzur dalgasının ortasında bulmuştu kendini.

Bir anda inanılmaz bir şokla, yuvarlanarak peşinden gittiği ışığın içinde kızını görüverdi. Ona ulaşmak istemenin büyük arzusuyla, ışığın içine girdiğini hissetti. Tüm yaşamını çok net görebiliyordu artık. Dev bir havuzun içinde, onlarla içiçeydi ruhu. Onları izleyip seslerini ve üzüntülerini algılayabiliyordu. Yakınları onu kaybettikleri için ağlaşıyorlardı. Artık kızının gözyaşlarına çok yakındı. Cam bir fanusun içindeymişcesine herşeyi görebilip onlara varlığının sesini duyuramanın acısı içinde yuvarlanıyordu boşlukta. İçine sevgi aktığını ve ruhunun bu sevgi atmosferinde, hiç tatmadığı bir mutluluk içinde olduğunu hissetti.

Bir an bir rüya gördüğünü sanarak silkinmek istedi yaşamındaki gibi. Her çırpınış denemesi, onun hafif ruhunu daha yükseklere fırlatıp yakınlarından uzaklaştırıyordu. Böyle bir alev içinde kalmamıştı ruhu şimdiye kadar. Son bir kez olsun kızına dokunmak ve onu koklamak için yalvarıyordu Allahına. Cehennem ateşi dedikleri bu olmalıydı herhalde. Son bir çaba ile tekrar silkinmek istedi uyanmak için. Bu son umutsuz deneme onu bambaşka bir kıyıya fırlatmıştı. Bembeyaz bir ülkenin kapısında onu bekleyen melekler, çocuğunu ve yakınlarını zaman zaman göreceği bilgisini verdiler konuşmadan. Kapıdan içeri uçarak süzüldüğünde ise daha evvelden kaybettiği yakınlarının beklediğini gördü şaşkınlıkla. Ruhları sarmaş dolaş olmuştu. Onları bulduğuna çok sevinmişti. Çünkü bu ona bir gün kızının da bu kapıdan içeri gireceği müjdesini veriyordu.

Ruhunu kaplayan mutluluğun ve huzurun inanılmaz atmosferinde, biraz evvel girdiği bembeyaz kapıdan, büyük kanatlı ve rengi bembeyaz kuşların dışarı doğru uçtuklarını gördü. Daha sonra düşünce ve bilgi yemeğinde, onların izin alarak yakınlarını görmeye giden kuş kıyafeti giymiş insanlar olduğunun bilgisini aldı büyük bir coşkuyla. Artık korkusu, başını döndüren bir evrenin penceresinden bakmanın, baş döndüren hayranlığına dönüşmüştü Tanrının ülkesinde. Bir an evvel ruhunun tekamül dersine girip, yakınlarını ziyaret için dersine çalışacağı ışığın içine doğru yol almaya başlamıştı bile.

METİN ÖZKAYA
 
Toplam blog
: 116
: 3217
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

İstanbul' da doğdum. Antikacı, saray restoratörü ve eksperim. Antika konusunda 50’ye yakın belgesel ..