Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mart '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Uyumsuzluk özlemi

Uyumsuzluk özlemi
 

        Yorgun bir yolcu gibi ağır ağır dayanması zor yükler altında ilerlerken bu hayatta, bambaşka bir atmosfer, bambaşka bir gıdadır benim için Sait Faik. Çocukluk yıllarımda ilk kez hikâyeleriyle tanıştığım zamanları hatırlıyorum da, sersemlemiş sarhoş olmuştum adeta bu aylaklığa, bu insan sevgisine, bu yaşamak keyfine…

        Sonraları hiç kopmadım Sait Faik’ten senede bir kez dahi olsa bir hikâyesiyle kendimi iskelelere, limanlara, martılara, adalara koyuverdim. Yine böyle bir zamanda o hikâyelerinden taşan insanlara karışmak arzusuna kapılarak kendimi bir kahveye atıp, örtüsü kirden metalimsi parıltılara bürünmüş, sallanan ahşap bir masada bir hikâye yazmamış mıydım; domino taşlarından, yağmurdan ve karnından bahar taşan bir genç kız üstüne…  

         Sait Faik’in gücü hayallerini değil yaşadıklarını yazmasından ve bunu yaparken yaşadıklarını bir hayal olacak kadar masum, çocuksu ve pazarlıksız anlatmasındandı. Kim onu okurken, sıcacık bir semaver çayının gırtlaktan inerken dalga dalga içimizi ısıttığı o tatlı hissi duymaz ki yeniden...

         Belki yolda gördüğümüzde garip bulacağımız, belki serseri, belki avare bulacağımız bu adam, hiçbir hayat hırsının peşine düşmemiş, yarın alacağı domatesi, ekmeği düşünmemiş veya servet edinmenin sancılarını duymamış bu adam, sadece yaşamakta bulmuş hayatın anlamını…

         Yaşamak ki, gerçekten yaşamak… Havayı koklamak mesela gözlerini kapatıp, türlü türlü insanların ter kokularından hikâyelerini duymaya çalışarak… Bir martıyı izlemek belki saatlerce, belki martı gözden kaybolana veya bir yere konana kadar… Veya insanları seyretmek ama öylece bakmak için değil, görmek için. Görmek için ruhlarından, hikâyelerinden yansıyan ışık huzmelerini bedenlerinde…

         Geçen gün işten aceleyle eve dönüyordum. Önüme düşmüş yorgun ve kaygılı başım bir an yukarıya dönünce mavinin koyulaşıp, kızıla çaldığı gökyüzünde sürüyle, çığlık çığlık dans ederek, artık siyah lekelere dönmüş kuşların yuvalarına uçtuklarını gördüm. Birkaç saniye durup onları izledim, bu sürünen mahlûkların telaşına inat. Fakat sonra etrafıma bakındım aceleyle, beni gören, bana bakan birisi var mı diye. Utanmıştım. Sanki ayıptı bu yaptığım. Sanki komik duruma düşecek insanlar tarafından ayıplanıp, küçümsenecektim. Bu telaşın içerisinde soluklanmak, bu kaotik uyumun içerisinde uyumsuzluk özlemi duymak bir günahtı sanki.

          Şimdi soruyorum size en son ne zaman gökyüzünde evine uçan bir kuş sürüsü gördünüz? Gördüyseniz kaç saniye izlediniz? Utandınız mı benim gibi izlerken? İşte Sait Faik bu basireti göstererek, yaşamı, yaşamayı bildi; uyumsuzluk basiretini… İstediğin gibi olma, mutlu olduğun gibi yaşama ve uymamın bir anlam ifade etmediği hatta sıradanlaştırıp, duyarsızlaştırdığı bir toplumda, uyumsuzluk özlemi çekenlere inat uyumsuz olma basiretini…

 
Toplam blog
: 50
: 445
Kayıt tarihi
: 19.05.12
 
 

1983 yılında doğdum. Hayatın yoğunluğundan fırsat buldukça yazarak rahatlamaya çalışıyorum. Yazma..