- Kategori
- Siyaset
Uyusun da büyüsün ninni…

En ufacık bir şüphe durumunda bile sabah ezanı ile birlikte evleri basan, insanları yaka paça içeri tıkan adaletimiz konu deniz feneri olunca nedense yerinden kıpırdamamak, insanlara sıkıntı vermemek için bildiği ve yeni öğrendiği tüm olanakları deniyor. Adalet bakanı, neden Deniz feneri davası konusunda bakanlık sürekli engellemede bulunuyor mealindeki bir soruya, “Türk adli makamlarının, Almanya’daki soruşturma dosyalarından örnekler istediğini, Alman makamlarının da çok miktarda evrak olduğu, bunun fotokopi bedelinin 100 bin avro civarında tutacağını tespit ettiğini anlattı. Ergin, Alman makamlarının, bu bedelin ödenmesini ya da savcıların gelerek incelemelerde bulunmasını, ihtiyaç duydukları, gerekli gördükleri evrakı almaları yönünde seçimli bir öneride bulunduğunu belirtti. Almanya’nın bu önerisini, aynı anda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaştırdıklarını ifade eden Ergin, “Ankara Başsavcılığı da savcıların gönderilmesi seçeneğinin daha uygun olacağını bildirdi. Biz de o talebi Alman makamlarına ilettik. Alman makamlarından davet, randevu bekliyoruz. Savcıların gönderilmemesi gibi bir şey söz konusu değildir dedim. Alman makamlarının randevu verdiği tarihte savcılarımız gidecek” diye konuştu. Bakan Ergin, randevu verilmesiyle birlikte birden fazla savcının Almanya’ya gideceğini ifade etti.” Harika değil mi?
**************
Hukukta tüm dünyanın ittifak ettiği ve uyduğu kurallar vardır. Birileri ile bir anlaşma yaparsanız, noterde veya bir bilirkişi önünde imzalarsanız, bu anlaşmanın şartlarını yerine getirmek zorundasınızdır. Ola ki bu anlaşmayı tehdit vesaire sebeplerden dolayı mecburen imzalamamışsanız. O zamanda gider hakkınızı mahkemede ararsınız.
Peki, biz ne yapıyoruz? AB emredince derhal ne isterlerse imzalıyoruz, bakıyoruz. Halkımız ses çıkarmazsa emirler yerine getiriliyor. Yok, ses çıkarırsa olmayacak biçimde geri adım atıyoruz. Muhataplar bunu bildiklerinden gülüp geçiyor, günü gelince de atılan imzaların gereğinin yapılmasını istiyor.
AB ile müzakerelerde bu güne kadar 13 başlık açılmış, bir tanesi kapanmış. Diğerleri olduğu gibi duruyor. Bu gidişle de sonsuza kadar duracak. Kapanmama nedenlerinin başında Kıbrıs ve Rumlar var. Ne yazık ki adamlar haklı. Siz koşulsuz üçüncü ülkelere liman ve hava alanlarını açacağım diye imza atarsanız, bu gün Kıbrıs Rum devletini tanımış ve limanlarınızı onlara da açacağınızı taahhüt etmiş olursunuz. O bakımdan bu gün bu sebepten dolayı ilerlemeyen görüşmelerin sorumlusu büyük ölçüde siz olursunuz. Sayın başbakan bu konuda verdiği demeçte AB ye oldukça sert çıkıyor. Ancak hiç kusura bakmasın ki bu çıkışın iç biat edenleri rahatlatmaktan başka bir işe yaramayacağını artık herkes biliyor.
***************
İleri demokrasiye ulaşamamış bir ülkede olsa skandal olacak ve hükümeti sarsacak bir olayı ileri demokrasimiz sayesinde vukuatsız atlatmışız. Olay özetle, Görevi kötüye kullananları aklama kanunu görüşülürken “Genel Kurul’daki milletvekili sayısının, karar yeter sayısı için gerekli asgari 139 kabul oyu açısından kritik noktada olduğunu gören AK Parti yönetimi, önceden hazırlanmış pusula yöntemiyle işi sağlama yoluna gitti. Meclis’te bulunduğu ancak oylama sırasında Genel Kurul’da olmadığı fark edilen milletvekillerinin önceden imzalayarak hazırladıkları pusulalar devreye konularak uluslarası sözleşmeler ortalama 190-195 oy aralığıyla Meclis’ten geçirildi. Genel Kurul’daki oylamalarda “pusula” operasyonunu “görevi kötüye kullanma” suçunu işleyen kamu bürokratları açısından “af” niteliği taşıyan yasa teklifiyle gündeme gelen AK Parti K.Maraş Milletvekili Veysi Kaynak yürüttü. Kaynak, oylamalar sırasında sık sık kavasları çağırarak, çantasının altında sakladığı tomar tomar oy pusulalarından “yeterli” miktarını vererek, salonda bulunmayan arkadaşlarının “oylamaya katkı sunmalarına!” yardımcı oldu. Pusula operasyonunda AK Partili Ahmet Aydın da, Kaynak’a yardımcı oldu.” Kendisine neden bu yolsuzluğu yaptığı sorulunca önce inkâr etti, kamera kayıtları var denince, onları inceleyim dediJ
************
Vergi, SGK primi ve diğer borçlarından kurtulmak için hükümetin yeniden yapılandırma planına bel bağlayan milyonlarca vatandaşa Erdoğan tarih verdi: Planı en geç arefe günü açıklayacağız.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, vergi ve prim borçlarının yeniden yapılandırılması konusunda çalışmanın tamamlanmak üzere olduğunu belirterek, “Hedefimiz en geç arefe günü bunu açıklamak” dedi.
Bu konuda insanları üçe ayırabiliriz. 1) Gerçekten imkânsız kalıp borçlarını ödeyemeyenler. 2) İmkânı olduğu halde krizi bahane edip ödemeyenler. 3) Kuzu kuzu veya mecburiyetten ödeyenler. Burada hükümet birinci kesimi rahatlatmak adına, ikinci kesim tarafından kullanılıyor, üçüncü kesime ise haksızlık yapıyor. Neresinden bakılırsa bakılsın tutarlı bir tarafı olmayan böyle bir karar birde mübarek bayramın arifesine denk getirilip gerekli mesajlar veriliyor. Tam bir şark kurnazlığı örneği.
Bu tür durumları o kadar sık yaşıyoruz ki, artık bu anormallikleri normal olarak görmeye başladık. Tabii bütün bunları gören eloğlu bizi içine kabul etmek istemeyecektir. Ama çıkarı gereği de kapı önünde bekletecektir. Hükümetimizin de bunu böyle algıladığından eminim ancak onlarda içerde halkı uyutmak için ninni söylemek zorundalar. Onlarada hak veriyorum
Tıpış tıpış yürüsün ninni…
11/11/2010