Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Haziran '18

 
Kategori
Deneme
 

Uzakların En Yakını Neresidir?

Uzakların En Yakını Neresidir?
 

Çandarlıdan bir an...


Vakit oldukça geç zaman diliminde, gecenin sonuna yakın gece, gece yarısı sonrası, zamanlarındaki sınırsız düşüncelerle, tüm olmazların ardından sıyrılıp kendime iç huzuru sağlayacak bir yerdeyim…

Ve aracın motor sesinden uzak bir kampingin boş bir odasındayım…

Çok eskilerden kalma, gece yarısı sonrasının yaşamına açık bir otel odası ve ben sadece kendime ait düşlerle çoğunda gülümseme, az biraz da kaybettiklerime dair haklılık düşüncelerinin içindeyim…

Neden ve niçin bu kadar kendime acımasız zamanların içimde varlık savaşı vardı…

Yaşamımın en önemli olanın davranışlarının ardından gülümseyebiliyorsam ki çok az anının ardından gülümsedim ki bu an da bunlardan biri…

Senin şehrinde deniz var mıdır diye soru mu olurdu bu kadar mantık dışına düşmüşken,       

“Elbette var,” dedi “var tabi, bizim eve bir saatlik zamanda ulaşılıyor” deyince gülümsedim…

Yıllara yayılan bir gülüş bu, asla ve asla unutulamaz, bir gülüş, bugün bile aklıma düşünce yine gülümsedim… Ve anılar, içindeki zincir konuşmaları tek tek düşlerken, zamanın bu kadar yıllarla ölçülen anılarına düştüm sanki…

 Şimdi o çok uzakta, uzakların da en uzağında, ben en yakın ruhsal yakınlıkta yılları onun düşleri ve ununla nefes alıyorum şüphesiz…

Kaç yıl oldu bilmiyorum ama o yaşamımın içinde hâlâ benimle birlikte varlığını sürüyor…

Gecenin bu saati ki hep bu saatlerde onun mesaj sesinin içimde alarm duyguları yaratan…

Ne güzel onurlu ve bilinçli yapısı ile bana meydan okuyan, cümlelerinin içindeki kendine güvenirlikle yazdığı her cümleden duyduğum onur ve gururdu benim için…

Gecelerin sesi ve umudu olan bir duruşla hükmediyordu tüm düşüncelerime…

Biliyorum tüm gizemlerime rağmen, bir gün beni bulacaksın derken kayıp zamanların içinde varlığını hep en derin düşüncelerimde hissederken onu, düşünce mutluluğumda saklarken, kendimi zamana sakladım hep…

O zamanın içindeki yolculuğunda idi, kendine göre bir dünyası ve dünyadaki yerinde hep ben vardım şüphesiz… Çünkü benle beraber de o vardı…

Ansızın gelen mesajları ile yaşam haberini almak, oldukça sevindirici ve güzel yaşam zamanlarımdı… Kendimi en zor şartlarda yaşıyor zannederken…

Kendi kendime karanlıklarımda en ufak ışık dahi olsa en güvendiğim sendin. Diyordum kendi kendime…

Nasıl ve nedeni olmayan bir inanıştı şüphesiz…

Yıllar uzayıp birbiri peşi sıra sürprizlerle geçerken, arada kalan saygı bağı sonsuza ulaştı şüphesiz…

Gecenin bu anlarında mail adresime bakmak isteyişimin tek nedeni ondan bu saatte de olsa mesaj gelmiş midir ki düşünceme karşı koyamayışımdı….

Şimdi “O” uzakların en uzağında, denizlerin de ötesinde olsa da ben ona tek bir yıldıza bakarken, sadece “seni yine özledim, şüphesiz” diyorum…

Seni yine özledim şüphesiz cümlesinin ardında ne kadar da uzun süren bir rahatlık duygusu varmış….

Gecenin bu saati de olsa sen düşlerimin arasında bir kahve içmenin de sonsuza uzayacak anısını yaşıyorum…

Uzun zamandır senin gizline yazmak istedim ama ne yazmam gerekti bilmiyorum, sadece özde özlenen bir düş kurma bunlar şüphesiz yarını bir olmayan hele yarından sonrası hiç yok…

İçimdeki bu düşler öyle gizemli idi ki, nereye ve ne kadar birkaç cümle gönderebilirdim?

Sadece bilmesi istediğim, birçok kereler olduğu gibi bu defa da düşlerimi zorladım…

Sessiz seslerle uluşmak mı istedim, bilinmez ama bugüne kadar binlerce defa kendime seslendiğim böyle sessizliklerde, sanırım bu gece olduğu gibi yine seninle birçok gecede var olmanın düş kurmalarını iletmek istedim, kendi ruhumla sana…

Umuyorum ve inanıyorum ki yarınki mesajlarımdan biri sen anlamına ulaşacak…

Zaman çok şeyi kaybetmeye muktedir, ama seni yok saydıramadı bana…

Varsın ve nefes senin sanki, kendi nefesime karışıyor, bulunduğum ortamda…

Düşünceler ve niyete bağlı masumiyet üçlüsünün yaşam içindeki uygulanışlarıydı bu günkü hatırlanışlara yön veren…

Benim için vardın, yaşamının uzayan bu kısmında. 

Bendeki düşlerimde vardın, yılların ötesine uzaman zaman diliminde…

Sanki benle beraberdin bugüne değin sarkan nefes almalarımda…

Ve sen yaşamımın en önemli zamanlarındaki mevcudiyetinle o günlere göre koruyuculuğumu üslenmiş bu günler ve daha sonraları içinde varlığımı içinde saklarken, bendeki yerin hep en unutulmazlarımın ortasında idi…

Ve ben yaşamın hüsranları ile baş etmeye çalışırken düşlerimde canlandırdığım sen varlığı ile bu günlere sarkan nefes almalarıma ulaştım…

Uzaksın hem de uzakların en uzağının da ötelerindesin derken bile aradaki mesafe ölçüsünü düşlemenin ötesindeki bana en yakınımdaki yerin neresidir diye hep düşünürüm, yıllar yılı?

Bugüne değin hiç düşünmedim ve de hayal edemediğim yakınlığın neresidir diye düş kurdum şu an ve dedim ki gözümün ulaştığı en yakınım göz diplerimdesin…

Ve düşlüyorum ki sen de benim seni düşlediğim bu zamanların içinde defalarca beni düşlerken uyuya kaldın… İnanır mısın bu cümlenin doğruluğunu bilmek bana çok büyük bir onur verecektir şüphesiz bu düşlerde?

Aslında sorular desteleri arasındaki demek isteneni bulmam zorluğum vardı, içinde saygının ve de sevginin limitini taşımalıydı…

Nerede fazla yazmış isem orada durmam, nereye eksik kalmışsam tamlamalıydım aslında bu düşün en gerçek yanı…

Yıllar nasıl çözülürdü, nasıl yıllarda kalan eksik cümleler bulunabilirdi?

Nerede doyumsuzluk, nerede düşleri aşmak ve nerede anlatılamayanlar gizlenecekti…

Ben biliyorum ki bu soruları en iyi sen tamlayacaktın, bir zamanlar İzmir’e gelmek istediğini bana en büyük özlemle anlattığın gibi hep eksik kaldık yaşamda hep eksildik zamana…

 

Mustafa yılmaz

11—06--2018

 

 

 

 
Toplam blog
: 53
: 110
Kayıt tarihi
: 21.10.11
 
 

Hayat mı hırçındı yoksa yazı mı? ..