- Kategori
- Deneme
Göç Kızı… Deneme 14
Bugün sadece Göç Kızı’nın yolculuğu gelip oturdu beynimin kıvrımlarına…
Bir anda gülümsedim veya kısık bir ses çıkararak, güldüm…
Onunla ilgili garip bir anı geldi aklıma…
Ondan rica ettiğim yolculuk boyu benim konuşmalarımdan mümkün olduğu kadar cümlemi not tutmasını, böylece konuşmamım içindeki cümlelerden sonra gülmemizin hoş olacağını düşünmüştüm…
Tutabildiği kadar cümleyi yazdıktan sonra gülmeye başladık…
Cümlelerin birbirine kur yapıyor, yoksa sen bilinçli olarak mı konudan konuya geçiyorsun? Dediğini anladım, ona ne kadar saygı bağı ile bağlı kaldığımı ve bu yolculuk uzadıkça, ondan kopmamın düşünülemez olacağını anladım…
Ve öyle oldu, O hâlâ bende savuşturulamayacak anılarla geçiştirilecek bir zaman kavramı değildi…
Ona ilk defa galiba seni seviyorum şüphesiz derken aramızda kopmaz bir bağ oluştuğunu gördüm…
Belki de yaşamımda gereksiz çok şey vardı benim önemsediğim…
Belki de değeri olmayan birçok şeyi önemsedim…
Ama göç yolu, yaşamımda unutulamayacak bağlarla, bu günlere sarkan üstü çizilemez anlamlar taşıyor şüphesiz…
Ve yaşamımda bir sevgiden ancak bu kadar saygınlıkla kalabilirdi bir insan…
Evet ona sevgimin dışında söylediğim birçok söz, onun sevgisinden korktuğum içindi. Ve bu korkum ona çok zarar verecekti…
Devam eden hayatın, geçmişte kalan bir gününü düşlemekti belki de hatıralarımdan çıkarıp gözlerimin önüne getirdiğim insandı o günden bu anısına hep saygı duyduğum insan…
Kaç kez göz göze bakmışlığım vardı veya el sıkışıp hatır sorduğum insan neden bugün aklıma düştü, neden hatırlanacak sıradanlıktan çıkmış öncelik almış bu insan için düşünce kulvarımı zorluyorum, neden olmasın ki, aklıma düştüğü andan bu güne saygınlığını yitirmemiş bu insana düşünce borcum vardı hem de minnet duygularımla…
Onu tanıdığım yıllarda hayatımdan bezmişken, yarınsızlık düşleri ile düşe kalka nefes alırken yaşamdan, karşıma dikilip, yaşamanın güzelliğini hâlâ fark etmemişsen sen neden nefes alıyorsun ki darmadağınık düşüncelerle, derken cevap vermekte gecikmemiştim…
Acılanmalarım artık limitini aştı, bundan sonrası, nefeslerim bile işkencedir bana derken, içimde uyanan saygı duygularım zorda olsa o çetin yıllardaki işkenceli yaşamımda var oldum…
Tekrar yaşanması mümkün olmayan bir zaman dilimini geçiştirdik gitti…
Sevinçleri ve de acılanmalarıyla geride kalmış bir yaşamın özlemini bu günlerde yaşamak istemek, çok da garipsenecek bir yaşam kesti değildi, tüm hatalarıma rağmen gene de yaşanmak istenmesi o günlere saygının yorgun düşleri ile düşünce boşluğunda dolaşmak oldukça tarifi zor bir zaman yaşanmışlığı idi…
O gün ona karşı onurlu bir duruşum olduğunu söylediğim anda, masamızdaki kahvelerin arasından benim fotoğrafımı çekmişti…
Ve Çektiği fotoğraftan benim duruşuma konuştu, “bu mu hayattan vaz geçtiğin duruş” derken garip bir onurlanma ile geçiştirdik o günlerimizi birlikte…
Bana yardım edebilmek için uzun yolları yıllarca benim için ezdi geçti ve beraberce o sıkıntılı günlerimi aştım…
Bugün onu yıllardır görmediğimi biliyor ve de sebebini de biliyorum, o hep haklıydı ama ben de onun sıkıntılarını arttırmamam için uzun bir zaman sonra vedasız bir gidişle birbirimizden kopuştuk…
Şüphesiz zaman yolculuğunda onunla uzak yaşadık yıllar uzun sürse de ama bendeki yeri hep ilklerin arasında, süre gelen hayatla bugüne…
Bugün onu düşledim, kuş adası yolunda oturduğumuz o fotoğrafla ona teşekkür ediyorum… Onu özlemle içimde hissediyorum, onun için dualar ediyorum aklımdan çıkmayasıya. En güzel cümlesini tekrar ederek, “benden kurtulacağını sanma, dünyanın neresinde otursan, gelir karşındaki evde yaşamaya başlarım, senin kara günün benim hep düşlerim olur “ derken, çektiğin o fotoğrafımla sana saygılarımı iletiyorum, iyi insan…
Gerçek bunlar gerçek, yaşamda çok mutlu olunacak zaman vardır derken bile sana saygım süresiz devam edecektir…
Yine sana selam, uzakların en uzağından en yakınıma gelmek isteyenime…
Ağlaktan…
Mustafa yılmaz