Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Kasım '06

 
Kategori
Tarih
 

Vakt-i zamanında

Vakt-i zamanında
 

1700'lü yıllar ile 1800'lü yıllarda yabancılar tarafından Türklere atfedilen özelliklere bir bakınız.

Bu özelliklere artık kendimizde pek az, beyinlerimizde ender olarak, kitaplarda ise sık sık rastlayabiliyoruz. Yorumsuz iletiyorum. Takdir hepimizin.

Fazilet

Kimsenin malına, mülküne göz dikmezler. Kimsenin namusuna yan bakmazlar. Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezler.

Dürüstlük

Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde asılı bir tavsiye levhası: "Türklerle alışveriş et, yanılmazsın!" der.

İtibar

Hollanda Ticaret Odasının toplantılarında oylar eşit çıkınca, Türklerle alışverişi olan tüccarın oyu iki sayılır, onun dediği olurdu.

Temizlik

Osmanlı askeri teşkilatını Avrupa'ya tanıtmasıyla meşhur COMTE DE MARSIGIL, yere tükürmedikleri için Türkleri şöyle eleştiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarında sakallarında bir hararet olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür."

Çevrecilik

Kurak günlerde ücretle adamlar tutar ve sokaklarındaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için, saçak altlarına kuş sarayları yaparlar. Bunlara öyle çok örnek var ki, saymakla bitmez.

Helal Kazanç

Fransız müellif MOTRAY, 1700'lerdeki Türklerin halini şöyle anlatıyor: "Türk dükkanlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkancılar, arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikametgahıma kadar gelmişlerdir."

Medenilik

İngiliz sefiri SIR JAMES PORTER ise, 1740'ların Türkiye'si için şunları söylüyor: "Gerek İstanbul'da, gerekse imparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiş, hiçbir tereddüde imkan bırakmayacak şekilde ispat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardır."

Dosdoğruluk

Fransız generallerden COMTE DE BONNEVAL ise, şu hükmü veriyor: "Haksızlık, murabahacılık (aşırı kar koyma, tefecilik), inhisarcılık (tekelcilik) ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan, çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır."

Hırsızlık Bilmemek

Fransız müellif DR. BRAYER, 1830'ların İstanbul'unu anlatıyor: "Evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla umumi ahlaka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami 5-6 hırsızlık vakası görülür." UBUCINI, DR. BRAYER'i doğruluyor: "Bu muazzam payitahtta dükkancılar, namaz saatlerinde dükkanlarını açık bırakıp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı halde, senede 4 hırsızlık vakası bile olmaz. Ahalisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise hırsızlık ve cinayet vakaları olmadan gün geçmez."

Nezaket

EDMONDO DE AMICIS isimli İtalyan gezgini, yine 1880'lerin Türklerin anlatıyor: "İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi, nadirattan işitilir. O kadar müsamahakardırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğünüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz."

Cihana Örnek Olmak

Türkiye Seyahatnamesiyle meşhur DU LOIR'un 1650'lerdeki hükmü şöyle: "Hiç şüphesiz ki, ahlak bakımından Türk siyasetiyle medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir."

Hayata Saygı

Bu konuda ELISEE RECUS'u 1880'leri anlatırken dinliyoruz: "Türklerdeki iyilik duygusu, hayvanları dahi kucaklamıştır. Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılır... Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerde ise, bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c.9)

Hayırseverlik

COMTE DE MARSIGLI anlatıyor: "Yazın İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin, yolculara, bedava ayran dağıttıklarına şahit oldum. Fakat şunu da ifade etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teşmil ederler."

Bu tespiti, İslam ve Türk düşmanı Avukat GUER misallendiriyor: "Türk şefkati, hayvanlara bile şamildir. Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar, sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar... Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Türklere bile rastlamak mümkündür... Bir çokları da sırf azad etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar. Bunu yapan bir Türk'e, bir gün, yaptığı işin neye yaradığını sordum. Küçümseyerek baktı ve şu cevabı verdi: 'Allah'ın rızasını tahsile (kazanmaya) yarar.'"

Olsun. Bir kere yapmıştık. Yine yaparız. Bir Türk, eğitilince neler yapabilir yine gösteririz.

 
Toplam blog
: 29
: 1420
Kayıt tarihi
: 18.10.06
 
 

Evli ve 2 çocuk babasıyım. Üniversite terkim. 17 yıldır tekstil sektöründeyim. Ama konuşmak ve yazma..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara