Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Vali ve müdürleri atın, zarar veren eylemcileri bırakın!

Vali ve müdürleri atın, zarar veren eylemcileri bırakın!
 

Bülent Arıç ve açıklaması



Yazmayayım diyorum ama öyle şeyler duyuyor ve görüyorum ki, duramıyorum.

"Seni kim dinler,  kim onaylar" desem de içimden gelen sesi susturamıyorum.

Dün sabah, yandaş(!) bir yazarı okudum, (ki kendisi Ahmet Kekeç'tir)  anlattıklarına inanamadım.

"Aklı başında, tahsili, kültürü, deneyim ve tecrübesiyle öne çıkmış insanlar böyle garip taleplerde bulunamaz Kekeç, resmen uyduruyor" dedim.  Fakat duramadım.

İnternetten, "Taksim Dayanışması Platformu'nun Talepleri" başlığı altında, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a sunulduğu söylenen istekleri bulup indirdim ve okudum. Ardından, Ahmet Kekeç hakkında beynimde oluşturduğum kanaati geri çektim. Yazık ki, yazdıkları doğruymuş!

Eylemdeki yakıcı ve yıkıcı tavırlara rağmen gene de ben, grubun normal sayılabilecek taleplerini dikkate almak, en azından bunlara saygılı olmak gerektiğini düşünüyorum. Mesela:

"Taksim Gezi Parkın'a Topçu Kışlası veya başka bir inşaat yapılmamalı, yani eski haliyle kalmalı, Atatürk Kültür Merkezi yıkılmamalı, yerine opera binası dikilmemeli." Bunlara makul sayılabilecek, üzerinde tartışılıp anlaşmaya varılabilecek istekler gözüyle bakılabilir. (1)

Bildiride, " ... başta İstanbul, Ankara, Hatay Valileri ve Emniyet Müdürleri olmak üzere tüm sorumluların görevden alınmasını, gaz bombası ve benzeri materyallerin kullanılmasının yasaklanmasını" talep etmek te belki, bir adalet arayışı olarak değerlendirilebilir. (2)

Ancak aynı bildiride sıra, " ... direnişe katıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını, haklarında hiçbir soruşturma açılmayacağına ilişkin açıklama yapılmasını" istemeye gelince, işte burada akıl durur. En saf insan bile, "Kardeşim siz ne demek istiyorsunuz?" diye sorar. (3)

Evet gerçekten, Taksim Dayanışması Platformu üyeleri ne demek istiyor? Bu platform ne zaman kurulmuştur, kaç yıldır faaliyettedir, resmi bir hüviyeti var mıdır bilmiyorum. Bu kesimde platformlar, dayanışma grupları o kadar çabuk yeşerip neşv-ü nema buluyor ki, insan şaşırıyor. Bir de bakıyorsun, ortalık platformdan geçilmiyor. Nerdeyse, hadiseden önce platformu oluşuyor.

Dayanışma grubunun diğer taleplerine de bir bakalım, sonra da ne demek istediklerini anlamaya çalışalım.

"Yükselen bu tepkinin içeriğinin; “başta 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, AOÇ ve HES'ler olmak üzere ekolojik değerlerimizin talanına ... ilişkin itirazların ... önündeki tüm engellerin kaldırılması istemleri olduğunu iktidar sahiplerine iletmek istiyoruz." (4)

Görüldüğü üzere platform üyeleri, gösteri yapılan illerdeki vali ve emniyet müdürleriyle diğer sorumluların görevden alınmasını, polisin gaz kullanmamasını buna karşılık, direnişe katılanların derhal serbest bırakılmasını; haklarında soruşturma açılmayacağına dair açıklama yapılmasını istiyor. Yani resmen ve alenen ayrıcalık talep ediyor. Çünkü bu onun mayasında vardır.

Bu, en basit ifadeyle kibirdir, büyükük kompleksidir. Kendinde üstünlük görmek, dokunulmazlık vehmetmektir. Hukuku ve adaleti tanımamak, göz ardı etmektir. Fakat maalesef bu durum, sözkonusu topluluğun (içselleştirdiği ve hakettiğine inandığı) kadim gerçeğidir.

Polisler, valiler cezalandırılsın ama çevreye, taşınır ve taşınmaz mallara milyonlarca lira zarar verenlere dokunulmasın! Dokunulmasın ki, bir dahaki sefere bunlar, aynı şeyleri yapmakta tereddüt etmesin. Doğrusu böylesi taleplerde bulunan insanlarla konuşarak, olumlu ve makul bir sonuca varılabileceğine inananlara şaşıyorum. 

Başbakan'ın söylediği gibi, 21 milyon seçmenin oy verdiği Ak Parti hakkında kapatma davası açıldığında tek bir eylem olmadı. Gene Erdoğan şiir okumaktan, Erbakan ve arkadaşları "kayıp trilyon davası"ndan yargılandığı zamanlarda da mahkeme önlerinde destek gösterileri yapılmadı. Kimse yargıyı etkilemeye, ona gözdağı vermeye kalkmadı. Herkes, hukukun kararını bekledi. Açıkçası, dominant kesimin hep tepeden baktığı gerici ve köylü topluluğu yargıca ve yargı kararlarına içinde şiddet barındıran eylemlerle direnmedi. Yalnızca sözle eleştirerek çağdaş bir örnek oluşturdu.

Bunun tam tersine, Taksim Eylemi'nin organizatörleri ile aynı grupta yer aldığından şüphe etmediğim önderler Ergenekon, Balyoz vs. davaları başladığı günden beri, çeşitli biçimlerde örgütlenmiş alt kadroları ile durmaksızın ortalığı kaynatıyorlar. Her duruşmada kitleleri Silivri'deki mahkemenin önünde toplayıp, gerginlik çıkarıyorlar. Yargılamayı ve davanın seyrini değiştirmeye çalışıyorlar. Çünkü bu kesim istisnalar, başka bir ifadeyle gözden çıkarılanlar veya kullanılanlar dışında kendilerinden birinin yargı önüne çıkarılmasına hiç alışmamışlar. Haklarında dava açılanlar olmuşsa bile bir şekilde aklanmışlar.

Çok öteden beri, imtiyaza sahip olmuşlar ve bu lüksle yaşamaya alışmışlar. Bu yüzden, yargılanmayı, mahkeme önünde hesap vermeyi gurularına yediremiyorlar. Kendilerine ve kendilerinden olanlara dokunulmamasını istemeyi yanlış bulmuyorlar. Bunda bir beis görmüyorlar. Cumhurbaşkanıyla görüşen Baro Başkanı Metin Feyzioğlu da Taksim Dayanışması Platformu üyeleri ile aynı talepleri dile getiriyor. Bir hukuk adamı bile, tarafı sözskonusu olduğunda adaleti gözardı edebiliyor.

Taksim Dayanışması Platformu üyeleri, 3. köprü, 3. havaalanı ve HES (Hidroelektrik Santralleri) yapılmasına da ekolojik dengenin bozulacağı kaygısıyla isteksiz görünüyorlar. Aslında biz, bu görüşün sahiplerine yabancı değiliz. Onları, Vatan ve Millet caddeleriyle, Keban Barajı'ndan beri tanıyoruz.

Yol, köprü, hava limanı karşıtlığında kendileri açısından haklıdırlar. Çünkü bu kesim, geçim sıkıntısından uzak, şehirlerin meşhur semtlerinde yaşar. Buralar, hizmette önceliğe sahiptir. Elektrikleri, suları, gazları kolay kolay kesilmez. Onun için, oturdukları mahallelerin ihtiyacını karşılayacak kadar elektrik, su, doğal gaz mevcutsa bu, onlar için kafidir. Nasıl olsa memlekette, zat-ı şahanelerine yetecek kadar havaalanı, uçak, yol ve köprü de bulunmaktadır. Yani no problemdir! Öyleyse, bu kadar yola, köprüye, baraja ve masrafa ne gerek vardır? Öyle değil mi?

İşte, Taksim Platformu üyelerinin sahip olduğu anlayış böyle bir şeydir. İçinde halk veya millet yoktur, yalnızca "kendileri," vardır. Her şeyi onlar bilir, onlar anlar, onlar yapar, onlar çözerdir. Her şey onlara göre ve onlar tarafındandır ve her türlü öncelik onlarındır. O sebepledir ki, bu zihniyetten toplumu kuşatıcı bir kavrayış çıkarmak mümkün değildir...

Yaklaşık kırk yıl önce, bir insanın içindeki hak duygusunun, çıkarı ve ideolojisiyle paralel hale gelmesinin ancak taş devrine ait bir anlayış olabileceğini düşünürdüm. Bu kanaatim, son yıllarda gördüklerimden ötürü evrime uğramış bulunuyor. Birisi ya da birileriyle davalı olmayayım diye dua ediyorum. Zira, her şeyin şirazesinden çıktığı bu ortamda hakkımı alabileceğimden tam emin olamıyorum.

Son günlerde şehirlerimizin açık alanları, cadde ve sokakları neredeyse şiddete şahitlik eden birer arena haline geldi. Ortama, haklı olanın değil, güçlü olanın (en çok bağıranın, en çok kırıp dökenin, en çok yakıp yıkanın) kazandığı biçiminde bir anlayış hakim oldu. Zira bazıları, "zafer kazandık" diye naralar atıyor.

Madem öyle adil davranalım ve bari dengeyi gözetelim. Yenenler gibi yenilenleri de görünür kılalım. Salalım tarafları meydanlara... karşılaşsınlar ve birbirlerini şöyle bir tartsınlar... güreş tutsunlar, halat çeksinler, birdir bir oynasınlar... kim kazanırsa onun dediği olsun. Böyle tek taraflı olmuyor. Bir taraf sürekli bağırıp çağırıyor, yıkıyor, parçalıyor, dağıtıyor... öbür taraf kuzu kuzu bakıyor!  

Bu gece başbakanı karşılamak için onbinlerce insan Atatürk Havalimanı'na akın etti ve Erdoğan'ı dinledi. Önce biraz endişelendim, hatta korktum. Başbakan'ın teskin edici konuşmasından sonra kitle sükunetle dağılınca rahatladım. Allah ülkemizi gladiyatörlerin gövde gösterisi yaptığı bir arena olmaktan korusun.

(1,2,3,4)- http://haber.mynet.com/iste-taksim-dayanismasinin-talepleri-700697-guncel/  ve diğer gazeteler

 vvvvvvv

 ve gazetelerv

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..