Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Haziran '13

 
Kategori
Güncel
 

Taksim'de sekiz ağaç ve yirmi milyon zarar

Taksim'de sekiz ağaç ve yirmi milyon zarar
 

internethavadis.com


Gerilim artıyor.

İstanbul Ankara derken diğer illerde de olaylar tırmandırılmaya çalışılıyor.

Taksim Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesi veya kesilmek istenmesi sebebiyle başlayan eylemler devam ediyor.  Yetkililerin açıklamasına göre sökülmesi gereken ağaç sayısı sadece sekiz. Protestocuların meydana getirdiği zarar ise sekizyüz ağaçla karşılanamayacak kadar yüksek. Önceki gün itibariyle yirmi milyon!

Çok net ve açık söyleyeyim. Ben bu mantığı anlayamıyorum. Sekiz ağacı koruma uğruna 88 i polis, 42 si özel olmak üzere 130 binek aracını, 49 belediye otobüsünü kullanım dışı bırakarak, inşaat makinelerini, çevreyi, işyerlerini tarumar ederek demokratik hak kullanmayı meşru bir çerçeveye oturtamıyorum.

Gösterileri, sanki normal ve masum bir eylemmiş gibi sunmayı, sağa sola acımasızca saldıranların verdikleri zararı görmezden gelmeyi sağlıklı bir ruh halinin yansıması olarak göremiyorum. Evet polis acımasız davrandı. Gereğinden fazla biber gazı kullandı. Tamam, burayı anladık ta eylemciler hiç mi yanlış yapmadı.

Her eylem sonrasında, milyonlarca lira tutarında zarar meydana geliyor ve bunun faturasını devlet  ödüyor. Yani göstericiler yıkıyor, hükümet yapıyor. Daha ne zamana kadar, bu yap boz oyunu devam edecek...? Muhtemelen iktidarda bir sarsıntı meydana getirene, belki de seçime razı edene kadar. Asker, "yönetime el koyana kadar!" desem artık o, çok uzak bir ihtimal hatta imkansız gibi görünüyor. Sonrası mı?

Sonrası seçim... Ak Parti gene iktidar. Ardından gene kavga, gene kıyamet! Bu gerilimli, çatışmalı havayı sürdürmenin kime faydası oluyor bilemiyorum. Halbuki bu kadar insan, ortalığı yakıp yıkmaya değil de seçmeni iknaya yönlendirilse belki malum zihniyeti iktidar olma yolu bile açılabilir. Ancak onun ülke yönetme, sorumluluk alma gibi bir niyetinin olduğundan emin değilim.

Ergenekon tutukluları son haftadaki eylemlerden memnun kalmışlar ve bunu, "halkın kendilerine destek verdiği" şeklinde yorumlamışlar. Anlaşılıyor ki, eğer onlar dışarıda olsaydı protestolar daha anlamlı olacaktı. Komutanların sert beyanları medyada manşete çıkınca, iktidarı tank ve top korkusu saracak, yelkenler inecek, iyi saatte olsunların yolu biraz aralanacaktı.

Zaman, şartlar ve dünya değişiyor, teknoloji hızla gelişiyor. Altmış yıl öncesinin hayat biçimi gözle görülür biçimde farklılaştı. Yeni yollar köprüler yapıldı. Devasa binalar, fabrikalar, tesisler inşa edildi. Ülkemiz öncesine göre ciddi atılımlar gösterdi. Ama malum zihniyet asla değişmedi. Tek tip ve değişmez taktiklerle hala varlığını koruyor ve kaybettiklerini geri almaya çalışıyor.

Bunun için de çevreye duyarlılığı olan halkı, gençleri; özellikle öğrencileri ve bunların arasına bir biçimde yerleşmiş/yerleştirilmiş provakatörleri kullanıyor. Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların kesileceği ve yerine daha projesi bile olmayan bir alışveriş merkezi yapılacağı yalanıyla masum kitleler ayağa kaldırılıyor. Bunlar eyleme iştirak etmekle farkında olmadan, kalabalığa karışmış üç beş militanın ortalığı kasıp kavurmasına alet oluyor. Ayrıca arka plandaki zihniyetin amacına hizmet ediyor. Yeşili koruma eylemine katılan insanların bir kısmı organizatörlerin asıl niyetini bilmiyor, diğer bir kısmı ise zaten onlarla aynı ideolojiyi paylaşıyor. Bir şekilde eyleme dahil olan normal insanlar, tahrip edilenlerin milli servet olduğunu, oluşan zararın vergi yoluyla yine kendi ceplerinden çıkacağını nedense pek düşünmek istemiyor.

Bu zihniyet, millete tepeden baktığı, onun değerlerine göre ters köşede durduğu için yıllardır seçim kazanamıyor. İktidar olmanın yolunun halkın onayını almaktan geçtiğini bildiği halde onlarla yakınlaşmaya çalışmıyor. Anladığım kadarıyla onun halkla ve halkın problemleriyle iligili bir sıkıntısı bulunmuyor. Büyük ihtimalle hükümet etmek te istemiyor. Yalnızca gücünü ve iradesini idarede yeniden hakim kılmaya çabalıyor. "Kim yönetirse yönetsin ama daima benim borum ötsün!" niyetini hayata geçirmeye çalışıyor. Bunu gerçekleştirmek için de sonu şiddete varan gösterilerden, askerden medet umuyor.

Yolmuş, köprüymüş, gelişme ve kalkınmaymış, halkmış, milletin refahıymış onu hiç mi hiç ilgilendirimiyor. O sadece, kaybettiği veya kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu vehmettiği dolaylı iktidarını ilelebet garanti altına almanın savaşını veriyor. Bu eylemlerin ardındaki zihniyet şimdiye kadar yol, baraj, liman, köprü inşasına, maden aranmasına, tesis yapılmasına mani olmak için mutlaka bir sebep bulmuştur. Hemen her zaman, her türlü müsbet teşebbüsün karşısında bitmiş ve bütün gücüyle engellemeye çalışmıştır. Onu, ilgilendiren yalnızca kendinin ve neslinin refahıdır.

Tek isteği, resmi ve özel kurumlardaki etkisinin sürmesi, buralardaki koltukların kendisinden sonra oğluna, kızına damadına veya gelinine kalmasıdır!  Akşamları sadece çalışanlarının girebildiği kurumuna ait sosyal tesislere gidip, üçte bir fiyatına birinci sınıf hizmet alıp yemek yiyebilmesi, rakısını içebilmesidir. Bu kavganın arkasındakilerin asıl amacı işte budur. Yoksa hangi akıllı insan, sekiz ağaç için devletin başına yirmi milyonluk zarar açmayı göze alabilir ki?!

İnsan, sıradan eylemlere pek fazla ilgi duymaz. Fakat o, kurgulanmış veya uydurulmuş haber ve resimlerle tahrik edildiğinde militan bile olabilir. Taksim Gezi Parkı eyleminde de bu taktik etkili biçimde kullanılmış, polisin gerçek mermi attığı, köpeğe bile biber gazı sıktığı yazılıp çizilmiştir. Yalandan kim ölmüş.

1960 yılında da böyle olmuştu. Öğrenciler, "arkadaşlarının kıyma makinalarında parçalandığı!" yalanıyla gaza getirilmiş meydanlara sürülmüştü. Günlerce süren nümayişlerle zamanın hükümeti, acze ve şaşkınlığa düşürülmüş, karşıt cephe kurmaya zorlanmıştı. Tıpkı 1960 yılında olduğu gibi bugün de aynı yöntem uygulanarak bir iç çatışma meydana getirmenin yolu açılmaya çalışılıyor. Başbakan, "siz yüzbin toplarsanız, ber birmilyonu bulurum" dedi ama geçmişte yaşananları bildiği için bu oyuna gelmeyeceğini de ifade etti.
   
Medyanın bir kesimi ile bazı yazan ve konuşan akil kimseler bu eylemlerin demokratik hak (gösteri) olduğunu söylüyor ve polisi suçluyor. Onun, gereğinden fazla biber gazı kullandığını ve göstericilere aşırı şiddet uyguladığını söylüyor. Gösterilerin, demokratik bir hak olduğunu insanların da bu haklarını kullandıklarını söylüyor. Eğer demokrasi buysa, yani aklına estiğinde huzura limon sıkmak, çevreye milyonlarla ifade edilen hasar vermekse ben böyle bir demokrasiyi ve böyle bir demokratik hakkı istemiyorum.

Devletin, özel kurum ve kuruluşların çevre dokusuna gerçekten zarar verecek girişimlerinin protesto edilmesine katılıyorum. Bunun meşru, demokratik ve hukuki yollarla bertaraf edilmesine sonuna kadar iştirak ediyorum. Ama mala ve cana yönelik eylemleri asla onaylamıyorum. 

 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..