Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

10 Mart '13

 
Kategori
Kültürler
 

Var mı itirazı olan?

Daha birkaç gün önce onların günüydü, kutladık. Nasıl doğduğuna baktığınızda zaten “kadınlara” hayran duymamak imkânsızdır ama özellikle ülkemizde hala kadınların hassasiyetini, onların duygu ruh güzelliğini, hayatımıza kattıkları neşeyi, zevklerini anlamayanlar var.

Keşke yılda bir kez anlamak yerine her an her saat her hafta her ay anlayabilsek, onlara destek olup yanlarında olabilsek…

Kadına kalkan ellerin, şiddeti yeğleyenlerin, onları ikinci sınıf vatandaş yerine koyanların, hayatın içinde geri planda yer gösterenlerin aslında sadece kadınların “hassasiyetini” anlayabilseler ya da adam gibi gözleseler emin olun kul ve köle olurlar…

Bir erkek olarak hastalandığımızı düşünelim, en azından ben bunu kendi babam da ağabeylerimde hatta kendimde gördüm. Babam hastalandığı gün evin içindeki tüm kadınlar seferber olurlardı. Bir isteği olur ya da ihtiyacı olur diye komşulara bile gitmezlerdi. Kendim de çoğu kez gördüm aynı muameleyi, o çıtı pıtı dediğimiz kadınların aslında ne kadar güçlü olduğunu görürüsünüz böyle zamanlarda. Yatağından kaldırmayı bırakın kıpırdatamaz dediğimiz kadınlar öyle rahat öyle dikkatli kaldırırlar ki inanamazsınız. Kocasını sırtında taşıyan çok kadın gördüm hastane koridorlarında…

Hiç dikkat ettiniz mi, ihtiyaçlarını isteklerini karşılarken bile şartlar ne olursa olsun, güler yüzlü olmaktan sevgi ve şefkat göstermekten asla geri kalmazlar. Şahsen ben şımarırım böyle zamanlarda siz şımarmaz mısınız? Hayır, öyle ahım şahım hasta olsanız değil en basit hastalıklarda bile aynı hassasiyeti gösterirler. Ama biz erkekler ne yapıyoruz onlar hastalandığında?

 “Aman hanım bu kadarcık hastalık insanı sarsar mı?” deyip hafife alıyor hatta hastalandı diye kızıyoruz kadınlarımıza, yalan mı?

Diyeceksiniz ki “hastalık ya da kötü günde elbette her insanın erkek olsun kadın olsun herkesin görevidir böyle davranmak bunları yapmak,” diye haklısınız ama kazın ayağı hiç de öyle değil, istisnalar kaideyi bozmaz, çoğumuz onların gösterdiği hassasiyeti gösteremiyoruz…

Yaşamın her aşamasında çok erkeğin görmek istemediği doğal bir davranışmış gibi hatta bazı kesimin onun görevidir diye kestirip attığı hassasiyetleri vardır ki, olağanüstüdür, hayran olmamak elde değil…

Beyler; Hiç dikkat ettiniz mi eşiniz sofraya ekmek getirdiğinde ekmeğin yanık tarafını kendine alır diğer güzel pişmiş tarafını size verir. Yemek az kalmış ya da olmadık sebeplerle yemek az yapılmış ise herkesin tabağına normal ölçülerde yemek koyar kendi tabağına kalanı ki çoğu azıdır, onu koyar. Sorarsanız da “yaparken kokusundan doydum galiba, canım istemiyor” der geçer. İsterseniz bir kendi tabağınızdan onun tabağına aktarmayı söyleyin bakın bakalım kabul ettirebilir misiniz? Ama biz doymazsak onun ya da kızların tabağına hücum ederiz…

Geçen yıl Antalya’daki ikinci büyük ablam Mine Cıldam’ın yanındaydım. Evde kızlar gelinler var, ben ve oğlu Hakan yemek bitti sofrada sohbet ediyoruz, bu arada yemek sonrasında masa başında aile sohbeti gerçekten çok muhteşem olur, bayılırım belirteyim. Ablam meyveleri yıkamış bir sepete koymuş getirdi sofraya. Hepimizin meyvelerini tabaklara koyarken dikkat ettim, meyvelerin en irisini tazesini güzelini sağlamlarını benim ve Hakan’ın tabağına koyuyor, rahmetli eniştem hayatta iken de böyleydi en iyisini önce enişteme verirdi, rahmetli annem de aynısını yapardı. Her şeyin en güzel önce babamıza verilirdi. Hangi canlıda vardır böyle hassasiyet söyleyebilir misiniz?

Şahsen ben bu hassasiyeti gösteremiyorum, meyve sepeti gelir gelmez örneğin içindeki en güzel elmayı alıyorum, şöyle gömleğimin koluna bir güzel sürüp parlattıktan sonra “hart” diye ısırıp yiyorum kimseyi beklemeden, nerede o hassasiyet? (ara ki bulasın)

Şimdi yiğidi öldür hakkını yeme derler, yaşananlar çekilenler ne olursa olsun eşim yemekten sonra kahve içmeyi çok severim, pişirir kahveyi getirir, dikkat ederim kahvenin köpüklüsünü bana verir köpüksüzünü ya da az köpüklüsünü kendi içer, yanında benim çok sevdiğim badem şekerini koymayı hiç ihmal etmez. Basit şeyler belki bunlar ama hepsini yan yana getirdiğiniz de görülmesi, hayran olunması gereken onların muhteşem bu ve benzeri hassasiyetleridir.

Aynı hassasiyetleri özeni biz erkekler asla göstermeyiz hatta umursamayız bile. Aslına bakarsanız bu bizim ayıbımız utancımız, ne var yani aynı hassasiyeti göstersek, başımıza taş mı düşer. Hayır, yapamayız çünkü muhteşem varlıklarımızı kadınların kıymetini bilmez yaptıklarını takdir etmeyiz bir türlü…

Keşke sadece “hassasiyetleri” söz konusu olsa, onları bir erkeklerden ayıran o kadar muhteşem özellikleri var ki saymakla bitmez. Ülkemizde alışılagelmiş ataerkil aile düzeni ve kadının tarih boyunca erkeğin yanında yer alış biçimi nedeniyle onlar gibi olmak davranmak düşünmek biz erkeklerin işine gelmez ve küçümseriz. Nedense her şeye rağmen onları anlamaya çalışmaz, takdir etmeyi teşekkür etmeyi bilmeyiz…

İddiamı yineliyorum, bu dünya da hayatımızın güzelleşmesi, savaşların sona ermesi, mutlulukların doyasıya yaşanması her alanda sevginin egemen olması eli öpülesi “kadınların” elindedir, bu düzeni ancak kadınlar kurabilir koruyabilir. “Var mı itirazı olan?”

İyi pazarlar…

Erdoğan ÖZGENÇ

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..