Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

Var mısınız?

Var mısınız?
 

KKTC'yi dünyaya anlatmak


1950’li yıllar;

Japonya’da küçük bir imalathanede 10-15 işçi basit elektrikli aletler monte ediyorlardı.

Patron, o günkü gazeteyi açtığında, manşette, ABD Sanayi bakanının açıklamasını görüyordu:

“Japon malları kalitesiz !”

İşyeri sahibi çok bozuluyor buna, işçilere “işi bırakın, toplanın” diyor.

Herkesi toplayıp, karşılarına geçiyor ve gazeteyi gösteriyor.

“ Arkadaşlar ülkemizi bombaladılar, şehirlerimizi yüzbinlerce Japon’u yok ettiler, sakat bıraktılar, şimdi de “Japon malları kalitesiz” diyorlar. Var mısınız?

Tüm dünyaya Japon Mallarının kaliteli olduğunu ispatlayalım.

İşçiler bağırıyor: “İspatlayacağız”

“Gidin o zaman kapının, girişine yazın: Tüm dünyaya Japon mallarının kaliteli olduğunu ispatlayacağız” diye.

İşçiler ertesi sabah kapıya yazarlar.“Tüm dünyaya Japon mallarının kaliteli olduğunu ispatlayacağız“

O imalathanenin adı SONY, patronunun adı da AKİO MARİTA’dır.

İspatladı mı dünyaya, Japon mallarının kaliteli olduğunu?

Başarıya giden yolu, “motivasyon oluşturup katılım sağlayarak” yönetmektir diye tanımlayan ve kısa adı ile MOKS diye adlandıran, Ahmet İzgören hocam, sistemi geleceğe taşımayı hedeflemek için de bu Japon örneği vererek anlatıyordu.

“Siz geleceği yönetemezseniz, gelecek sizi yönetir. Gelecek yönetimini de söyle ifade eder: Strateji yönetimi, sistem yönetimi ve değişim yönetimi. Ama mutlaka iletişim yönetimine de odaklanmalısınız” diyor. Bugün bu örneği vererek köşeme neden taşıdım?

Ülkesine aşık ve sürekli KKTC için kafa yoran ve ülkesinin en iyi şekilde yönetilmesini, varlığımızın tüm dünyada kabul edilmesini, özellikle de sistemin çalıştırılması için neler yapmamız gerektiği yönünde, gözlemleri ve araştırmaları ile katkı koymaya çalışan vatandaşlardan sadece bir tanesiyim.

Yaşadığımız olaylardan ve gözlemlediklerimden öğrendiğim bir şey var ve kesin olarak ihtiyacımız olduğuna inandığım şey: “Başarının sırrının değişimden geçtiğidir.”

Ve öğrendim ki bu iş hızla olmaz. Yavaş ve planlı bir çalışmayla olur. Ve değişime giden yol, “ilkeli inanç”, “ilkeli birliktelik” ve ”ilkeli hareket” ister. Sahte görüş, sahte davranış ve sahte nutuklarla bu iş olmaz. Halkın içine “korku kültürü” yerleştirmekle hiç olmaz.

Kimse “aman başıma ne gelir, en iyisi sesimi çıkarmayım” düşüncesiyle hareket ederek değişim bekleyemez. Korku, öyle birşeydir ki; bir gün gelir kapınıza dayanır ve ”ben o korktuğum” der.

Değişim, tüm paydaşların katılımcılığı ile ekip anlayışı ve paylaşımın en üst seviyesine ulaşıldığında başarılabilir ancak. Şekilcilikle bu iş hiç olmaz. Herkes tribünlere oynarsa, değişim zaten başlamadan bitmiş demektir. Adil bir performans sistemi şarttır. Grubun yada grupların başında güvenilir, dürüst, adil, gerçek vatansever ve temiz liderler olmalıdır. Ekip elemanları içerisinde iletişimin şeffaf olması çok önemlidir. Değişim planını canlı yayında izler gibi izlemeli herkes.. Adım adım değişimi hissederek.

Peki Japonlar’ın, “var mısınız” gibi inanç dolu bir sorusuna bizler hazır mıyız?

Örneğin KKTC için, O’nu sahiplenmeye ve tanıtmaya var mıyız? Adanın tek sahibinin Rumlar olmadığını, “KKTC’nin bir devlet ve bizlerin de üzerinde yaşayan bir halk olduğumuz dünyaya haykırmaya var mıyız?

Onu, çok çalışarak, tüm dünyanın tanıdığı bir ülke konumuna getirmeye var mıyız?

10 -15 Japon’un milletinin onurunu zedeleyen bir ifade karşısındaki onurlu hareketi kazanca dönüştüren ayni davranışı sergilemeye, bizler de var mıyız?

Bize, her türlü izolasyonu uygulayıp sonra da bizi “izolasyon duygusallığına sarılan bir toplum gibi” göstermeye çalışan BM’ye de ders vermeye hazır mıyız?

Her birimiz bir kıvılcım olmaya ve alevler yaratmaya var mıyız?

Ulusca seferber olmaya, 2009 yılını, “Bağımsızlığımızın tanıtım” yılı ilan etmeye; Her bir birey olarak elimizden geleni ülkemiz için yapmaya; fazladan ek mesai yapıp, ek maaş almadan, ülkemiz için fark yaratmaya var mıyız?

Dünyayı, kararlılığımız ve azmimizle dize getirmeye; KKTC’yi kurduğumuz günlere nasıl geldiğimizi, o tarihi süreç içerisinde neler yaşadığımızı, nereden nereye, geldiğimizi; bizlere yapılan haksızlıkları, saldırıları ve katliamları, belge ve belgesellerle anlatmaya ve dünyayı gerçeklerle ağlatmaya var mısınız?

Ve sonunda, “KKTC’yi tanıtmayı” başarmaya...Var mısınız? Bu bizim için bir vazifedir.

Ve siz Sayın Talat, bu inançla bizlerle bir kıvılcım olmaya, alevler yaratmaya ve tarihte bir “tarihi lider” olmaya var mısınız ? Eğer siz varsanız, vatanını ve milletini sevenler olarak, bizler de sizin, gönüllü destekçiniz olmaya varız.

Haydi o zaman daha ne bekliyoruz?

Emine Sütcü

06.12.2008

 
Toplam blog
: 62
: 707
Kayıt tarihi
: 18.11.08
 
 

1962 dogumluyum. Doğu Akdeniz Üniversitesi mezunu bilgisayar programcısıyım. Mesleğim gereği birçok ..