Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '09

 
Kategori
Felsefe
 

Varlık, yokluk, içselliğe dönüş...

Varlık, yokluk, içselliğe dönüş...
 

rizelisesi.yoo7.com/.../79/12/63/avatars/2-6.jpg


Sebep ve sonuç zincirleriyle harmanlanmış hayatlarımız. Bazen bir çelişki, tereddüt ya da kişisel kaygı sebep ve sonuç zincirlerinde kopmalar yaratıyor. Şu sıralar hayatımıza “sebep” kelimesi hakim olmaya başladı. “Sebep” ancak “sonuç” varolabildiği anda anlamlı olabiliyor. Her sebebin bir mutlak sonucu, her sonucunda bir sebebe bağlı olarak anlaşılırlığı vardır.

Varlığımız da bir sebep yazgısı ile sınırlanmıştır kimi düşünceye göre. “Gündelik” ya da bazı görüşler için de “monoton” sayılabilecek yaşamlardan kaynaklanan sebebimizi ve buna bağlı sonucumuzu da araştıramama ve “Benim varlığım aslında neyin sebebi?” bir başka deyişle “Varlığıma neden olan olağanüstü güç nerden kaynaklanıyor?” gibi sorgulamalarımıza bir nebze de olsun vaktimiz kalmıyor. Oysa varlık ve sebep-sonuç ilişkisi sorgulanabildiği ölçüde yaşamdan alınan lezzetler birlikte paylaşılabiliyor ve insanoğlu ortak paydada buluşabiliyor.

“Sebep” biz miyiz? Yoksa “sebep” siz miyiz? Sebep bizi sonuca bağlar mı? Ya da “sebep” başlı başına içinde sonucu bulundurduğu anlamda yeterli mi? Varlık sorunsalı, sebep-sonuç zinciri ile iç içedir. Varlığın gerçekten bir maddeden mi yoksa insanın kafasında yarattığı düşsel bir imgeden mi kaynaklandığı sorusu bugün bile bence yanıtı kesin bir soru değildir.

Varlık yokluktan ileri gelebiliyor. Yoklukla bir olabiliyoruz. Varlık, yokluğun sebebi olabiliyor. Bütün bunlar aslında yine sebep-sonuç zinciri ile birbirine bağlanıyor. Ünlü Alman filozofu Hegel’in de dediği gibi “O halde saf varlık ve saf hiçlik özdeştirler.” Bu bağlamda da “varlık” ve “hiçlik” birbirinin tamamlayıcısıdır. “Hiç” kavramından bir “var” da yaratılabilir. “Hiç her zaman genel anlamda olan bir “hiç” değildir. Elle tutamadığımız ve gözlerimizle göremediğimiz soyut kavramlara “hiç” diyemeyiz. Hiçliği gözlerimizle görüp ellerimizle tutamayız fakat duyularımıza hitap eder ve bizi daha önce belki de bilmediğimiz güzelliklerle tanıştırır.

Tanrı da böyledir aslında, onun kimyasında hem varlık, hem de yokluk birliktedir. Hem keder, hem mutluluk, hem yalnızlık, hem birlik ve kainatın içinde her ne zıtlıklar varsa hepsi Tanrıda birleşmiştir. Tanrı her sebepten bir sonuç, her sonuçtan da yine tekrar bir sebep çıkarabilir. Varlığın çirkinliğini, hiçliğin huzurunu Tanrı bize yaşattıklarıyla öğütler…

Varlık-yokluk, sebep-sonuç gibi iç etkenler ve aynı zamanda insanoğlunun kendi ruhsal çıkarımlarından anlayabildiğimiz çelişki, kişisel kaygı, monoton yaşantılar yani iç etkileşimler hep Tanrının bahşettiği, hayatın damıtılan ve damıtılmamış saf maddeselleridir.

Hep bir sorgulama içerisinde hayat ancak yaşanabilir olabiliyor. İnsanlık tarihi boyunca sorarak, sorgulayarak amacına ulaşmıştır. Amaç; “Varlığı bulma çabalarıdır.” Varlığa ne kadar yaklaşırsak kendi içselliğimize de o oranda yaklaşmış oluruz.

 
Toplam blog
: 69
: 720
Kayıt tarihi
: 17.10.06
 
 

Ben 1982 İstanbul doğumluyum. Selçuk Üniversitesi Süt ve Ürünleri ve Anadolu üniversitesi Çalışma Ek..