Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Vatan Sağolsun... mu?...

Vatan Sağolsun... mu?...
 

Doğu insanına has özellikler nelerdir diye düşünürsek, toplumca da kabul edilen bazı özellikler yüklenmiştir doğu insanına: Mert, sıcakkanlı, güler yüzlü, misafirperver, paylaşımcı, cesur oldukları söylenir. Hepsi böyle midir, tabii ki her milletin iyisi de vardır kötüsü de ama genellikle bu niteliklerle tanımlanırlar… Doğu kökenliyim, rahmetli babacığım tam altmış yıl önce göçüp gelmiş İstanbul’a… Doğma büyüme Üsküdar’lı olmama rağmen doğu kökenli olduğumu her zaman her yerde göğsümü gere gere söylerim ve saydığım tüm bu özellikler bende de var deyip de övünmek değil amacım… Son yıllarda kökenimi belirtmek durumunda kaldığım zamanlarda hani o bahsettiğim göğüs germeler var ya, germe yerine büzülme pozisyonlarına girer gibi oluyorum da… Neden mi, bu lanet olasıca terör eylemleri yüzünden…

Rahmetli babacığım tam bir Atatürkçü idi, biz küçükken anlattığı bazı konular hala belleğimdedir, Dersim Kürtlerinden bahsederken, çok iri yapılı olduklarını, bir Kürdistan devleti kurmak istemeleri üzerine de Atatürk’ün buna engel olmak için ölüm fermanlarını verdiğini söylemişti. Ayrıca okulda da okuduk, başka kaynaklardan da öğrendik ki Kürtlerin ayaklanmaları, bir devlet kurmak istemeleri yüzünden olmuş tüm bu olanlar. Devlet içinde devlet olur mu, haklı sebeplerle yapılan eylemler bunlar. Babam bunlardan bahsederken hiçbir zaman Atatürk’ü suçlar bir ifadeyle anlatmadı, zaten suçlasaydı biz evlatlarını da Atatürkçü olarak yetiştirmezdi…

Babam göçüp geldikten sonra uzun yıllar hiç gitmemiş, bizi de götürmedi hiç, köye çeşme ve yol yapmak için gitmişti birkaç kez… Anneciğim anlatırdı kışın altı ay köyün çevre ile irtibatı kesilirmiş, kar öyle yağarmış ki sürekli kapının önünü, yolu açmak gerekirmiş özellikle gece kalkıp da yağan karları küremezlerse (kürekle atmazlarsa) kapıyı açmak mümkün olmazmış, yol da bildiğimiz yollardan değilmiş, gidip gelinirken oluşmuş tabii bir yol ve köye vasıta da yokmuş, ancak atla, eşekle ya da yayan olarak gidilebiliyormuş nahiyeye…

Doğumlar ebe vasıtasıyla olurmuş, Allah esirgesin doktorluk ve hastanelik bir durum varsa yapılacak hiçbir şey olmadığından insanlar kaderlerine razı olurlarmış… Tanıma şansına erişemediğim iki ablam da o dönemlerin en kötü hastalığı vereme yakalanıp ölmüşler, babacığım bakmış ki köyde yaşamlarını sürdürmeye devam ederlerse bir bir yok olup gidecekler çareyi köyden kente göç etmekte bulmuş… Çocuklarını da kültürlü, aydın, Atatürkçü bireyler olarak yetiştirmek için elinden gelen tüm gayreti göstermiş…

Geçmiş iktidarlar hatta tüm iktidarlar döneminde doğuya yeterli yatırımın yapılmadığı, oralara medeniyet götürülmediği gerçeği hepimizce bilinen bir gerçek... Kısaca bazı konulara değinmek istiyorum kendi bildiğimce… Özellikle Özal döneminde doğuya yapılacak yatırımlar için teşvik kredileri veriliyordu. Açıkgöz yatırımcılar teşviği alıp krediyi orada kullanmak yerine büyük kentlerde kullanmışlardı. Oradaki eylem sadece göstermelik bir temel atılmasıyla kalmıştı. Bir takip ve denetleme mekanizması da olmadığından meydan bu açıkgöz yatırımcılara kalmıştı.

Çoğu yerde yeterli okul yok, hatta hiç yok, okul olan yerde öğretmen yok, ya da bir tane var, tüm sınıfları o öğretmen okutuyor. Var olan okullarda ısınmak dert, okula ulaşmak ayrı bir dert yol yüzünden… Kitap, defter, kalem alacak güç yok, sınıfta bir harita bile yok, yok üstüne yok… Yokluk hayatlarında o kadar yer etmiş ki bazı şeyleri var etmek mümkün olsa da uğraşmak zor geliyor onlara… Ekime müsait araziler olduğu halde köylü yokluktan, bilgisizlikten yeterli ekimi yapamıyor, biraz da tembel, kendi kaderine gömülmüş vaziyette elindekiyle yetinip, daha fazlası için çaba göstermeden, kaderine küskün bir durumda yaşayıp gidiyor. Hal böyle iken, kendi dünyalarında olup bitenden bihaber yaşar iken, televizyon denen alet giriyor yaşamlarına, birden gözleri açılıyor hepsinin. Dışarıdaki hayatı görüyorlar, bizde niye yok diye isyanlar başlıyor, bir yaşadıkları hayata bir de gördüklerine bakıyorlar, arada uçurumlar var…

Tüm bu olumsuzluklar bu anlamda terör yapan örgütleri ya da devlet kurmak isteyen kişileri haklı çıkarır mı?... Asla… Yıllardır verdiğimiz şehitlere yazık değil mi, onların yaşam hakları ne hakla ellerinden alınıyor, onların ailelerine özellikle analarına yazık değil mi, yıllarca gözlerinden sakındıkları evlatları terör uğruna kara toprağa giriyor. Ben evladı ölen (özellikle bu uğurda ölen) hiçbir annenin yaşamının “tam anlamıyla yaşamak” olduğuna inanmıyorum, bu dünyada vakti dolana kadar zaman geçirmektir onlar için yaşamak… Allah’ım sabırlar versin onlara, izlerken yüreğim parçalanıyor, çoğu kişi gibi ağlıyorum ama sadece gördüğüm zamanlarda, ya onlar sürekli yüreklerinde bu acıyla yaşamlarını sürdürüyorlar… Yazık çok yazık, çünkü karşımızdaki düşman diye gördüğümüz kişiler de beyinleri yıkanmış gençler, onları bu oyuna sürükleyenlere lanet olsun…

Ormanları yakmak, çeşitli yerlere bombalar koymak, on binlerce askeri şehit etmek onlara yandaş mı kazandırıyor aksine nefretle lanetler yağdırıyoruz. Ne yapmak istiyorlar, amaçları ne diye düşünüyorum, tabii ki ülkemizi bölmek isteyen dış güçler de var işin içinde… Amaçları devlet kurmaksa böyle bir şeyin olamayacağı açık ve seçik ortada… Ayrıca PKK terör örgütüne destek verdikleri alenen belli olan bazı kişilerin parlamentoda milletvekili koltuklarında oturmaları, bizden kesilen vergilerle maaş almaları da içimi acıtıyor, onları orada görmek beni rahatsız ediyor…

Teröre destek veren tüm kuruluşlara, kişilere lanet olsun, hiçbir haklı ve mantıklı gerekçeleri olamaz…İki oğlum da askerlik görevlerini yaptılar şükür ki başlarına bir şey gelmedi… Şayet gelseydi "vatan sağ olsun"
diyebilir miydim onu da bilemiyorum, bu da olayın bir başka boyutu bence… Niye mi: Yıllardır halkı rahatsız eden kafasında soru işareti olan bir konu, acaba vekil ya da bakan olan kişilerin, üst düzey komutanların oğulları, yakınları nerelerde askerlik yapıyor…

Her şehit cenazesi ve ağlayan ailelerini gördüğümde, cenazeye katılan komutanlara ve hükümet yetkililerine nedense öfke duyuyorum bu bahsettiğim sebep yüzünden… Şimdiye kadar bu kadar şehit verdik onların yakınları olarak duyduğunuz var mı ben hatırlamıyorum, sanırım geçenlerde bir bakan yeğeni vardı sadece hatırladığım… Bunun dışında hatırlamıyorum. Halk arasında herkes benim gibi düşünüyor eminim, onlara görev yeri seçilirken kura uygulanıyor mu, hiç sanmıyorum… Bu konuya açıklık getirilirse ve onlara da kura uygulanırsa işte o zaman ben de “VATAN SAĞ OLSUN” derim…

Terörün her türüne, anaların ciğerini yakan bu acıyı yaşatanlara ve ülkemi bölmek için planlar yapan dış güçlere de lanetler olsun… Asla amacınıza ulaşamayacaksınız bilesiniz…

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..