- Kategori
- TV Programları
Ve Fatih Bitti…

Fatih dizisi bu akşam yayınlanan son bölümüyle bitti.
Daha doğrusu yayından kalktı.
Bir haftadır biteceği haberleri üzerine neden bittiği ile ilgili yorumlar yapıldı, yazıldı çizildi.
Birçok neden sıralandı çoğu doğru olmakla beraber bana göre ortada tek gerçek var. Fatih Aksoy tarih dizisi yapamıyor.
Ama nasıl olur filmi gişe kırdı diyeceksiniz hatta dediğinizi de duyar gibiyim
Film tek vuruşluk iş merakla gidilir ama dizi farklı bir iş.
Ayrıca o dönemde Muhteşem Yüzyıl’a kaldırın bu diziyi şu bu veryansınlar vardı tam da o boşlukta çekilmiş bir film bir kesimin yüreklerini rahatlatacaktı. Öyle de oldu. Ama dedim ya dizi başka iş.
Şöyle gerilere gidelim Fatih’i bir kenara bırakalım. Fatih Aksoy Star TV için daha Muhteşem Yüzyıl yayınlanmadan çok önce Muhteşem’i çekmişti.
Adı Hürrem Sultan da olsa Muhteşem Yüzyıl’ın şu anki senaryosunun minik haliydi. Sekiz bölümde yapıldı ve bitti.
2003 yapımı bu dizinin başrollerinde Ali Sürmeli ve Gülben Ergen vardı.
Donuk, ağır bir dil, ruhsuz bir yüzyıl.
Orda bir Hürrem vardı vardı olmasına da akılda kalırlığı olmadı.
Demem o ki Fatih’in Hürrem’i olsaydı da sonuç değişmezdi.
Çünkü MED Yapım imzalı ya da Fatih Aksoy imzalı tarih dizilerinde benim gördüğüm tek şey senaryoların dilinin ağırlığı ve izleyiciye geçmemesi.
Zaten kendiside platoya önem verdik senaryoya önem vermedik diyor demeçlerinde.
Hoş senaryoya çok da gerek duyulmadan Muhteşem Yüzyıl’a bak kopyala gitsin olmuş. Bir Fatih’e dini yükleyip kuran okutmuşlar dinine düşkün bir padişah profili çizmişler gerisi yatak döşek muhabbeti sahneler.
Padişah’ı kurtardık onun dokunulmazlığı var gerisi haremin her köşesinde başkasının nikahında da olsa yasak ilişki yaşar.
Muhteşem Yüzyıl’ı yerden yere vuranlar buradaki çarpık ilişkilere göz yumuyor. Dedim ya nasılsa Padişah’a dokunulmuyor.
Bu ne lahana ne perhizde neyse mesele o değil.
Yani söylemeye çalıştığım bir dizide olması gereken çok şey var ve iki kesime de hitap ediyor.
Padişahlara dokunulmasın diyenler ve dizilerde aşk meşk yatak döşek görmek isteyenler.
Buna rağmen sevilmedi. Kendi tabirleriyle çakıldı.
Çünkü sorun dili, ruhsuzluğu ve inandırıcılığının olmaması. İşin samimiyetsizliği.
İşe soyunulurken yaşananlarda üstüne eklenince Fatih dizisini seyirci sevmedi. Hiçbir kesimi tam kucaklayamadı.
Aslında hep derim herkes her işe soyunmamalı en iyi bildiğini yapmalı diye. Örnek bir ağa dizisi yapılır reytingler kırılır ardından özüne inmeden taklidi yapılır. Diğeri ilk olduğundan değil işin özüne indiği için başarmıştır oysaki. Ya da edebiyat eserleri günümüze uyarlanır. Bunu en iyi yapanlarla, eline yüzüne bulaştıranlar iki tarafa ayrılır. Çünkü biri kitabı okumuş içselleştirmiş günümüze çıkış noktalarını yakalamış buluşturmuştur. Beş sezonda da liderliği kaptırmamıştır. Diğeri ise kitabı okumadan özetle yetinmiş doğal olarak da seyirciye geçiremediği için çuvallamıştır.
Daha çoğaltmak mümkün bunları.
MED Yapımın da en başarılı olduğu alan Yurt Dışı yapımları bize evirmesi. Örnek Doktorlar, örnek Umutsuz Ev Kadınları. Ve birçok yarışma programı.
Ama tarihi dizi konusunda üzgünüm sınıfta kaldı. Ki dediğim gibi örneği ilk değil.
2003 Hürrem her ne kadar sekiz bölüm anlaşmalı olsa da o tarihlerde insanlar sevseydi eminim ki sezonlara yayılır uzatılırdı.
Ama birilerine ışık olduğu su götürmez şimdi Fatih dizisinde çuvalladılar ama biraz zaman geçince yeniden biri çıkar çeker.
Hürrem’i Muhteşem Yüzyıl’a çevirip sundukları gibi.
Benim asıl anlamadığım kafamı kurcalayan durum şu; 2011’de vizyona giren “Fetih 1453”ün ulaştığı seyirci rakamıyla kırdığı rekor herkesin malumu bu filmi MED Yapım, televizyon dizisi yapacaktı.
Hatırlarsanız o günlerde, “Fatih”in çekilmeden yurtdışına satıldığı da açıklanmıştı.
Ardından Show TV’de yayınlanacağı açıklanmış ve platolar kurulmuş, filmde ki ekiple devam edileceği söylenmişti.
Sinema filminin 4 bölümde yayınlanmasından sonra, dizi olarak 5.bölümüyle yol alacağı Fatih rolünde Devrim Evin olacağı açıklanmıştı.
Yani tüm açıklamalar bu yöndeydi.
Sonra malum Show’un kriziyle sözleşme fesih edildi.
Sözleşme fesih edilince o dönemde "Fatih” dizisi çekilmeden iptal olan Fatih Aksoy’un söylediği şu cümle uzun süre konuşulmuştu. “Kolay kolay bir daha dizi işine elimi sürmem.”
Sonra ne olduysa oldu bu işe mesafeli olan Kanal D’nin çıkan bu haberlerin mürekkebi kurumadan diziyi yayınlanacağını öğrendik.
Ve bir anda Kanal D’ye geçmesi ile oyuncu değişikliği de paralel oldu. Yapımcının kararı mıdır bilemem ama bana o zaman da bu zaman da kanalın isteğiymiş gibi geliyor.
Magazin yüzü bir ismi kullanmak haber yapmak adına işlerini kolaylaştıran bir durumdu ne de olsa bu yüzden de oyuncu seçiminde tercih Mehmet Akif Alakurt yönünde oldu diye düşünüyorum. Fanları da az değil o rüzgarla gider mantığı.
İyi mi oldu kötü mü oldu durum ortada.
Bir rüzgar yarattığı kesin ama taraflı ama tarafsız sonuç gölgeli.
Ama şu gerçek de var Devrim Evin ile yola devam edilseydi ve yine senaryo bu dille yazılsaydı sonuç değişmezdi. Tek fark ömrü beş bölüm değil de on bölüm olurdu belki.
Birde tabii Gamze Özçelik durumu var ki o tam bir fiyasko. Magazinde yıpranmış bir ismin Sultanlığı ne kadar inandırıcı olur ancak bu kadar inandırıcı olur.
Özetle onca zamanda ortaya çıkan iş bir Fatih dizisi çekmek değil Muhteşem dizisine muhalefetmiş onu anladık.
İlkyazımda da söylemiştim İstanbul’un Fethi olmadan bir Fatih olmaz diye. Siz hem Fatih dizisi çekeceksiniz hem de Fetihsiz işe başlayacaksınız. Ya da Fetih’ten bir sahne göstermeyeceksiniz. Oysa Show’da başlasaydı böyle olmayacağını da firma olarak açıklamışken.
Tüm bunları alt altta topladığımızda değişim ve seçimlere kanalın etkisi olduğunu düşünmekte pekte haksız sayılmam değil mi?
Ya da soru sorayım bir gazeteci olarak ne oldu da uzak duran kanal pahalı bir projeye evet dedi, ne oldu da aynı ekiple yola devam edilecekken fikir değişti? Ne oldu da filmin dört bölümünden vazgeçildi?
İşte tüm bu değişimler kayganlıklar işin samimi bir iş olmadığını sırf yapmış olmak için ya tutarsa sinemadaki rüzgarı arkamıza alırız düşüncesiyle yola çıkıldığını gösteriyor.
Yani yönetmenin reklam kokan açıklamalarıyla işi bıraktım hedefim şudur açıklamasının izleyici üzerinde ki etkisi bir prestij kotarma taktiğinden başka da bir işe yaramamıştır.
Bir oyuncunun üzerine giydirilen onca sözde hatanın sorumluluğundan kaçmaktan başka bir şey değildir?
O zaman da sorarlar neden seçtiniz bile bile diye!..
Yazık oldu haliyle onca emeğe ama dedim ya biraz zaman geçsin devşirilip, evşirilip yeni bir Fatih çekilir.
Gelelim son bölüme finalsiz soruları bırakıp beşte başlayacağız denilip beşte biten bölüme.
Son bölüm hızlandırılmış bir bölüm olmuş. Kardeş katlinin vacip kılınması meselesinin altı doldurulmuş ama dizi bittiği için havada kalmış. Kendi sesi ile bir Fatih daha gerçekçi olmuş. Heybetli bir Fatih duruşu yakalanmış. Çekimlerin farklılığın da hissedilir bir haldeydi. Sahnelere can gelmiş, ruh gelmiş yani baştan beri anlattıklarım son bölüme işlemiş. Yani son bölüm ilk bölümde olsa dizi yarım kalmazdı gibi.
Şunu da söylemek gerek. Son bölüm şu ana kadar yayınlanan bölümlerin çok üzerinde olmuş. Bu da yönetmen farkını konuşturmuş anlamına geliyor ki şunun gönlü olsun aman küsmesin ilişkileri böyle özel projelerde anlam taşımıyor. Yani en başından işi erbaplarına teslim etmek her şeyden önemlisi işe gerçekten gönül vermek gerek seyirci bu farkı oyuncusundan, senaryosuna her şeyinde hissedince o işi kucaklıyor. Faruk Teber’in izlerini taşıyan bir Fatih izlemek zevkini yaşadık son bölümde. İlk bölümün sönüklüğünden sonra finaliyle hatırlarda iz bıraktığını söyleyebilirim.
Özetle tek bir oyuncuya yüklenen bunca şeyin sorumlusu baştan özensizlik olduğunu cevap olarak da zaten son bölüm vermiş.
https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)
http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35
Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.