Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

ve sahne

ve sahne
 

yollar


Benim etrafımda, benim tarafımdan, ama benden çok uzak bir biçimde devam ediyordu hayat. Rota çizilmiş, eşyalar toplanmış, evin bir çok yerinde koliler hayat bulmaya başlamıştı; bizlerin yerine. Artık alışmak için canımı dişime taktığım, fakat alışmanın ötesinde içime işleyen o şehirden ayrılma vakti geliyordu.
Önceleri olayı küçümsemek istememden midir, yoksa güçlü görünmek istememden mi bilmiyorum ama, herşey çok ama çok güzeldi. O kadar basitti ki, ben aynı ben olduğum sürece her yerde ben olurdum. Taaa ki ayrılık vakti gelene kadar... İş yerimden, evimden, dostlarımdan, komşularımdan, her gün geçtiğim caddelerden, camımın önünde açan çiçekten, evin girişindeki çam ağacından, günaydın demekten büyük zevk aldığım dağlardan ve denizden ayrılmak. Ayrılık sadece ayrılık değilmiş kısacası. Yalnızca kent değilmiş geride bırakılan, o kentin içindeki tüm detaylar da geride kalıyormuş; ki en çok da onlardan ayrılmakmış insanı yoran, tıpkı güzelleştirenin de onlar olduğu gibi.
Evin önüne yanaşan tıra eşyalar yüklenmeye başladıkça oturmaya başlamıştı kareler yerine. Beni bu kente bağlayan her bir parçamla birlikte taşınıyordum. Artık bomboştu bütün ev. Odalardan yükselen sevinç kahkahaları, tartışmalar, çocuk ağlamaları, dost sohbetleri, şarkılar, şiirler, çatal-bıçak sesleri, tokuşturulan kadehler, hepsi ama hepsi yerini sessizliğe bırakmıştı. Veda vakti geliyordu.
Gece sahneyi yeni güne bırakırken, biz de yeni hayatımıza doğru yol almaya başladık. Gözlerimde yaşlar ve benim yerime dile gelen Zülfü Livaneli şarkısı...

"Bir kenti böylece bırakıp gitmek,
İçinde bin kaygı binbir soruyla,
Bitmemiş şarkılar dudağımda bir yarım ezgi,
Sığınmak, şarkılara sığınmak bir ömür boyu"

 
Toplam blog
: 2
: 288
Kayıt tarihi
: 24.10.08
 
 

Yıllarca çabalayıp didinip kendisi olmaya çalışmış, sonrasında ise kendisini aşka teslim edip bambaş..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara