Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Zeynep Öztekin Yıldırım

http://blog.milliyet.com.tr/gecanne

15 Nisan '11

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Ve yankı büyüyor-2

Evet, oğlum. İlk bölümde anlattığım anılarımız daha çok senin ilk altı- yedi aylık dönemlerine aitti. Havaların ısınmasıyla seninle artık hergün sokağa çıkar olduk demiştim ve ilk defa sen yedi aylıkken seyahate çıktık. Baktık ki senin uykularını bir programa bağlayamıyoruz. Ve ben de yorgunluktan ve el kadar çocuğu uyutamamanın getirdiği sinirle depresyona girmek üzereyim anneannen yürü yazlığa gidiyoruz orada deniz havası alır uyur dedi. Ben de bunu bekliyormuşum hemen kabul ettim. Anneannen dayınla karayoluyla, sen ile ben ise havayoluyla gidip İzmir Adnan Menderes Havaalanında buluştuk. Yedi aylık bebek ile yalnız uçak yolculuğu nasıl olur diyenler vardır elbet ama gayet kolaydı. Bebek arabasını körükle uçağa girinceye kadar götürmenize izin var ama aklınızda bulunsun yanınıza her parçayı koyacak büyük poşetler alın çünkü havayolu bebek arabasını ve koltuğunu açıkta bırakabiliyor, poşet kalmadı diyebiliyor ve çıkışta elinize leş gibi bir koltuk verebiliyorlar. Onun dışında basınç değişikliğinden kaynaklanan kulak ağrılarını önlemek için kalkışta ve inişlerde bebeğinizi emzirirseniz öyle bir sıkıntı da olmuyor. Ya da emziğini verebilirsiniz. Onun dışında uçağın içi yaz da olsa soğuk olduğu için ayağına çorap, patik, ayakkabı, pantolon, uzun kollu bir penye giydirmekte de fayda var. 

Maceralı bir İzmir-Çandarlı seferinden sonra yazlığa vardık ama sen ne yazık ki yine uyumadın. Geceleri sabah üçlere kadar ağladın, çıt çıkartsak uyanıyordun aman allahım ne zor günlerdi ! Ben üçe kadar uğraşıp seni anneannene devrediyordum sonra ikiniz sabaha karşı sızıyordunuz ama sabah altıda yine uyanıyordun. Bahçeye iki ağacın arasına çingene salıncağı yaptık da onunla hiç değilse gündüzleri bir saat uyudun. Bir de havalar nasıl kötüydü, bir yağmur bir yağmur burnumuzu dışarı çıkartamadık günlerce. Onun da çaresi yerlere halı serip seni yere salmak oldu. Allahtan tepesinden oyuncaklarının sallandığı ışıklı, aynalı oyun minderini yanıma almıştım da onunla seni bayağı oyaladık. Ama güneşi görünce de hemen kendimizi dışarı atıyorduk, ver elini sahil yolu, bütün komşulara selam vererek geziyorduk. Baban da bizi görmeye geldi iki defa. O geldiği günler daha rahat uyudun galiba derdin onun yokluğuydu. Yavaş yavaş yardımsız oturmaya ve göbeğinin üstünde 360 derece dönmeye başladın. Birkaç ay sonra zaten oyun minderin sana dar gelmeye başladı ve artık sıkı bir şekilde emeklemeye başladın. 

Emekleme dönemin yaklaşık beş ay sürdü ve on üç aylıkken yürümeye başladın. İkinci seyahatini ise sekiz aylıkken karayoluyla Burhaniye’ye yaptın. Arabanın arkasına bağladığımız ana kucağında kah uyuyarak, kah agu yaparak, kah gülerek Bursa’ya vardık tabii iki saatte bir molayla. Her molada kendimize çimenlik gölgeli bir yer bulup senin kalın çarşafını yere serip altını açıyorduk, sen öyle bir yarım saat oyuncaklarınla takılıyordun, hem yemek yeyip, hem meme emip biraz kendine geliyordun. Burhaniye’de bizi babaannen, deden ve babanın teyzesi bekliyordu. Orada bir hafta kaldık, ilk defa denize de girdin, pek de hoşuna gitti. Sonra ver elini Ayvalık, Ayvalık’da pek uzun kalamadık ama ilk yaz tatili denememiz hiç de fena değildi. Sen bol bol deniz havası aldın, vücudun güneş gördü biraz, sosyalleştin. 

İşte böyle oğluş, doğduğunda nasıl büyüyecek diyen annen senin başardığın herşeye hayretle bakmaya devam edecek anlaşılan ! 

Ankara, 14 Nisan 2011 

 
Toplam blog
: 12
: 556
Kayıt tarihi
: 10.03.11
 
 

Yirmi yıllık mütercim-tercümanım, şimdilerde öğretmenliği deneyimliyorum. Boş zamanlarımda yazmay..