- Kategori
- Siyaset
Veto: YSK'nın özrü kabahatinden büyük!

Anayasa Madde 76: ... Devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.
YSK'nın, halen milletvekili olan Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel de dahil olmak üzere 12 bağımsız milletvekili adayını veto etmesinin Anayasa'nın 76. maddesi gereği hukuki olduğu görülmektedir.
Ancak bu kararla beraber oluşan soru işaretleri kuşkulara sebep olmuş ve karar açıklanır açıklanmaz da siyasi olarak yorumlanmaya başlanmıştır.
Tabii ki soruların başında Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel ile ilgili olanı gelmekteydi. Çünkü onlar önceki dönemde vetolanmamışlar ve milletvekili seçilebilmişlerdi.
22 Temmuz seçimlerinde olmayan veto şimdi nereden çıkmıştı?.
Sebahat Tuncel'in mahkümiyet kararı milletvekili seçildikten hemen sonra adli siciline işlenmiş...
Peki Gültan kışanak'ın durumuna ne demeli? Gültan Kışanak'ın veto kararına dayanak olan mahkümiyetinin ta 1980'li yıllara dayandığı görülmektedir. Yani yeni bir mahkümiyet söz konusu değildir.
Efendim, kızlık soyadıyla mahküm olmuştu da, o zaman atlamıştık, şimdi tespit ettik!
"Özrü kabahatinden büyük" derler ya, işte bu tam da bunun karşılığıdır.
Milliyet yazarı Derya Sazak'ın dediği gibi bir bankada basit bir işlem yaparken bile kızlık soyadı sorulurken, milletvekilliği gibi çok önemli bir görevle ilgili nasıl böyle bir araştırma yapılmaz?
Tabii ki bir kastın olup olmadığını bilemiyoruz, ama büyük bir görev ihmalinin olduğunu bizzat ilgilileri itiraf etmektedirler.
Bir ihbar üzerine YSK'nın böyle bir karar verdiği iddia edilmektedir.
İhbar üzerine YSK üyelerinin başka bir karar vermeleri ya da görmezden gelmeleri hukuka aykırı olurdu.
Ama ihbar gelmeden de YSK, milletveki adaylarının Anayasa'nın aradığı şartlara uygun olup olmadığını araştırabilmeliydi.
22 Temmuz seçimlerinde aynı işlem yapılmış olsaydı, bugün böyle bir problem yaşanmayacaktı. Büyük bir ihtimalle hukuki durumları uygun olmayan kişiler adaylığa soyunmayacaklardı bile.
Şimdi büyük bir kargaşa çıktı... Seçimlerin boykot edilmesinden bahsediliyor... BDP tabanında da büyük bir öfke ve kızgınlık oluştu; bu vesileyle sokaklar karıştı...
Karar hukuka uygun ve hukuki bir karar ama sonuçları siyasi olacak.
Karar açıklanır açıklanmaz BDP yetkilileri iktidarı suçladılar. Oysa durumdan en çok rahatsız olan iktidar olmalı.
İktidar Anayasa'yı değiştirseydi!
Peki özgürlükler getirecek, bu arada BDP'nin de önünü açacak olan Anayasa değişiklik paketi gündeme geldiğinde, BDP neden "hayırcılar kulübü"ne dahil olmuştu?
Biz, o zaman bu çelişkiye dikkat çekmiştik ve yazılarımızda da işaret etmiştik.
BDP, bir suçlu arıyorsa eğer, önce bir özeleştiri yapmak zorunda.
Ama esas özeleştiriyi yargı yapmalı...
Büyük bir yargı skandalı ile karşı karşıyayız.
Vicdanları rahatlatması, yaraları sarması beklenen yargı, verdiği kararla, pamuk ipliğiyle bağlı olan toplumsal düzenin bozulmasına ve çatışmalara zemin hazırlanmasına neden oldu.
YSK'nın bu kararının BDP mağduriyetine sebep olduğu açıktır...
Toplumumuzun mağdura sahip çıktığını düşünecek olursak, seçimlere katılması halinde BDP'nin çok daha başarılı bir sonuç alacağı kaçınılmazdır.
Eğer bir kasıt varsa, buna sebep olanlar bu sonuçları da öngörmüş ve istemiş olmalılar.