Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Temmuz '09

 
Kategori
Felsefe
 

Vicdan ayaklar altında kürsüde ego

Vicdan ayaklar altında kürsüde ego
 

KİM BU EGO


Armut piş ağzıma düş", "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu".Kızım bilmiyorsan konuşmayacaksın konuşacaksan bileceksin ya da öğreneceksin. "Bilmemek değil öğrenmemek ayıp" dememişler mi?

Şimdilerde bilmek de ayıp, öğrenmek de. Bir şeyi paylaşmak istersin üzerinde çalışırsın ."ıı bu olmamış daha iyi yap, şöyle yap da anlayayım, böyle yap da dinleyeyim, bunu yaparsan seni bozar atarım. Kırılırsan kırıl ne olacak ki, kaç kuruşluk kalbin var ki senin, kimsin ki sen, kendini ne sanıyorsun, öyle kolay mı aramıza girmek? dur! önce ezeriz biz böyle".iNSAN ELEŞTİRİYE AÇIK OLDUĞUNA DA BİN PİŞMAN OLUR. Sonuçta onun da bir egosu vardır ve bu söylenenler karşısında ego bilinçaltı bir kargaşayla karşılaşır ve kişi saldırganlaşır. Sonra da kabahatin hepsini ona yıkarlar. Çünkü söyleyenler, eleştirenler mükemmellik derecesinde hayranlık uyandırmış artık benliklerinden sıyrılmış başka benliklerdeki gözlerin birer putlaştırılmış kuklası olmuştur. Ne araştırmaya hacet vardır artık ne edebi eserlere. Dil sade olsun, basit olsun, hemen anlaşılsın, araştırılmaya meydan vermesin, merak uyandırmasın, karşıdakiler hemen anlasın kopyalasın. Güzellik pencere süsleri gibi asılı kalsın herkes ona öyle baksın…uyuyoruz uyuyoooorrr…

Şimdi ben bunca şeyi bilinçsiz mi yazıyorum. Bir insan yaşarken hedef seçer. Şu olacağım ya da bu olacağım der. O yönde o istikamette öğrenimini araştırmasını sürdürür. Sürdürür de, ezbere mi, bilinçli mi?

Entellektüel olmak kolaydır; bir mesleğin olur, bir koltuğa oturursun o koltuk sayesinde, gönüllerin de koltuğuna da oturursun. Herkes sever pohpohlar. Bir zaman gelir ki artık kendinden hedeflerinden, ideallerinden ayrımcılığa karşı durduğun ideolojilerden, her türlü vicdani duygudan uzaklaşırsın. Sadece dildedir söylenenler, sadece başkasını etkiler, başkasını etkilemek için konuştuklarına vicdanını kapar duyumsamazsın bile. Bir insandan" kendine gel, bak biz buradayız, biz de seni seviyoruz, sen iyisin ama bizi de gör" diye durmadan mesajlar gelir. Bu mesajlar; bir başka dilde gelir, bir başka şivede gelir, bir başka lehçede gelir; divan edebiyatı edasıyla gelir, halk şiiri tarzında gelir, aruz vezni edasıyla gelir; anlamaz eleştiri yağmuruna tutarsın, oysa o sana bir mesajdır."önce insan kendine bakmalı" derken aslında söylenen karşısındakine bir hitap olmamalıdır. Gerçekten de bu sözü söyleyenin "ben, -önce insan kendine bakmalıdır- diyorum ama ben gerçekten kendime mi bakıyorum yoksa bu insanın yolladığı mesajda, rahatsızlık duyduğum bir şey olduğu için, ona hitaben mi söylüyorum? "demeli. Biraz gelen mesajları, insan üzerine almalı.
Ama ego bırakmaz. Olduğumuz mekanı kaybetmemeliyiz(!) Dostlarımızın sevgisini kaybetmemeliyiz(!) Bu öyle bir egosal problem o kadar büyük bir kibirdir ki, bir insanın gönlünü yıkmak; bir koca dünyayı yıkmak kadar, bir insanın hayatında deprem oluşturmak üstelik bunu kasıtlı yapmak, onu Veli Göçerin yaptığı binalara bile bile koyup enkazlar altında kalmasına sebep olmak kadar, vicdani duyguların kapısını kapatmaktır. O enkazlarsa hep beraber verilen dışlama, önyargı, yıkıcı eleştiri, egomuzu tatmin eden her türlü sadist duyguların kararıdır. Kalemi kırmadan önce, bilincimize ama daha önce vicdanımızın sesine bir kulak versek fena mı olur.

 
Toplam blog
: 58
: 352
Kayıt tarihi
: 11.07.09
 
 

04/07/1968 Gaziantep doğumluyum. İstanbulda yaşıyorum. İstanbul aşığıyım. Şiir yazmakla uğraşıyorum...