- Kategori
- Edebiyat
Vuslat
bir fincan kahve vuslattır mesela..
Çok büyük kavuşmaları bekleyip de ömrü heder etmemeli yürekler. Mutluluğu yakalayacak vuslatları olmalı…
Kuru, soğuk, ayaz geçmiş bir kışın ardından fidandaki ilk tomurcuğu görmek vuslattır mesela. Rengini bize sunabilmek için gösterdiği gayret vuslattır. Ve açması o eşsiz endamıyla…
Hanım ellerinin, iğde çiçeklerinin kokusuyla uyanmak bir sabah…Ne tarifsiz duygular yaşar insan. Kimi zaman bir anıyı, kimi zaman bir anayı, kimi zaman bir dostu getiriverir can evimize. Vuslattır onların kokusu da…Yanlarında, yakınlarında isen kokla…
Bir çınar ağacının mesela, dalıyla, yaprağıyla düştüğü telaşa vuslattır. Baki dostluklara el uzatmak için her gün yaprak çıkarır baharda…
Yoğun bir haftanın son günü.. Bitmemiş işler, çözülmemiş sorunlar, hatta kırgınlıklar bohçalanırken yürekte ‘gel bir fincan kahve içelim’ diyen bir ses vuslattır aslında.
Alır gider ruhundaki onmazları, olmazları, vuslat kalır hafta sonuna .
Bir güzel insanın tavsiyesi üzerine okumaya başladığım edebiyat dergisinde Rabindranat Tagore vardı geçen sayılarda.Ve diyor ki Tagore:
‘Kelebeğin ömrüne bir gün deme, o senin gibi ayları değil anları sayar’
Evet…İşte bu olmalı yaşam felsefesi insanın…Yaşadığı her anı ömrüne eklenmiş saymalı, yaşadığı her anı kendi yüreğine vuslat yapmalı..Kim bilir belki bir bahar dalıyla, belki yaslandığın bir omuzla, belki kokusuna doyamadığın yavrunla geçen bir an.
Ne dersiniz… Biz de başlayalım mı benekli kelebekler misali anlarımızı saymaya?
Kendi vuslatımızı, kendimize bir demet çiçek yapmaya…
Sevgi, dostluk ve muhabbetle ama illaki yürekte kalmanız dileğiyle…
Lillo 02.05.2008