Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '07

 
Kategori
Kitap
 

Yalanın göz ardı edilmesiyle ortaya çıkan çelişkinin gösterimi

Yalanın göz ardı edilmesiyle ortaya çıkan çelişkinin gösterimi
 

Sıradan, dar bir çevrede büyümüş, olağanüstü hafıza yeteneğine sahip, öğrenimini, bilgi birikimini, tüm yaşam tecrübesini neredeyse sadece ansiklopedik bilgilerle geliştirebilmiş, sosyal ilişkileri zayıf, çevresindeki insanlarla iletişim kurmakta zorlandığı için içine kapanmış, bilinmezle dolu bir kişilikle tanışıyoruz Tahsin Yücel’in “Yalan” romanında. Yusuf.

Yusuf, daha küçücükken, babasının ailesini açıklamasız terk edişini yaşamak zorunda kalmış, bu terk edişin verdiği travmaya duygularında bir türlü karşılık bulamamıştır. Annesinin, pek de ilgilenme fırsatı bulamaması zorunluluğu ile, oyalanması için kendisine hediye ettiği ansiklopedileri, onun hem oyuncağı, hem de sığınağı olmuştur . Kimimiz büyürken o anda farkına varmamış, varamamış olsak da, hepimizin gerçekte ebeveynlerimizin yaşam üzerine tavsiyelerine, tecrübe transferlerine, biçimsel uyarılarına, iyi-kötü alışkanlıklarına gereksinim duyarız. Yusuf için okuduğu ansiklopediler, gereksinmelerinin ister istemez karşılığı olacaktır. Belki de güçlü hafızası, içinde bulunduğu ortama uyum sağlamasına olanak verecek bir gelişimin sonucudur. Okuduğu herhangi bir yazıyı asla unutmayacak, her okuduğunun detayları değişime uğramadan, eksiksiz bilgi birikimine katılacaktır. İnsanları, doğayı, bilimi ansiklopedilerden öğrenecektir.

Zekası ve hafızası sayesinde, seçtiği dilbilim öğreniminde göreceli başarılıdır. Buna karşın okul arkadaşları tarafından sosyal çevrenin dışına itilme gerçekliliği ile de karşı karşıyadır. Çevresindeki öğrenci kalabalığına karşın, yalnız bırakılmış bir şekilde öğrenimine devam ederken, aniden birisi beliriverir sınıfta. Londra’dan geri dönüş yapmış zengin bir babanın tek oğlu, annesiz, kekeme, Yunus Aksu’dur bu kişi. Yunus Aksu, sınıfta o kadar kişi dururken yanında oturmak için bir bakışla, tereddütsüz Yusuf’u seçmiştir. Bu seçim güçlü bir dostluğa, kardeşe kavuşulmuş hissi ile kendi kendiliğinden gerçekleşmiştir.

Yunus, deli dolu, hırçın ve kekeme olmasına karşın lafını esirgemeyen daha güçlü bir kişilik olarak karşıma çıkıyor. Kitapta bunu bir çok davranışında görüyoruz. Onun kekemeliği ile dalga geçenlere, bunun bir konuşma aksaklığı olmadığını, aksine konuşurken konuşmayı pekiştirdiğini, kelimelerin daha vurucu bir üslup ile seçilebildiği yanıtını verir her seferinde. Yunus belki de bilerek böyle konuşuyordur. Öğretmenleri ile sürekli tartışır. Ona göre yazı, dilin önüne konmuş bir engeldir. İnsanoğlu yazıyı bularak aslında dilin gelişmesine en büyük darbeyi vurmuştur. Bu kuramı ilk Yunus belirtmiş, Yusuf buna katılmış, üzerinde çalışmaya başlamışlardır. Güçlü dostlukları sürerken, Yusuf, Yunus’un yaşamında önemli bir değer olarak yer almıştır artık.

Yunus’un delidolu yaşamı saçma sapan bir aşk yüzünden aniden kendi eliyle sonlanır. Bunun Yusuf üzerinde etkisini tahmin edebilirsiniz. Yunus’un babası için ise kendi üzüntüsünü hafifletecek bir davranış bulunmaktadır. O da Yusuf’u kendi nüfusuna almaktır. Artık Yusuf, Yusuf Aksu olmuştur. Annesi ile Yunus’un evine taşınırlar. Yusuf’un annesi ile babası arasındaki şaşırtıcı uyum ise bizde bir soru işareti olarak yerleşmiştir artık.

Belirli bir süre sonra kaçınılmaz olanı yaşar. Annesi ile ona öz babası gibi sevgisini göstermekten asla sakınmayan Yunus’un babası, yaşamını yitirir. Dökümüne hakim bile olamadığı bir miras ve geriye sadece anıları kalmıştır.

Yusuf ile Yunus, kendi annesi ile Yunus'un annesi, öz babası ile Yusuf’un babası, yılların geçmesiyle anılarında artık iç içe girmiş, kimin kim olduğu belirsizleşmiştir. Yalnız yaşamı sürmüş, kendisi 60 yaşına dayanmıştır. Yunus’un dil üzerine kuramı ise Yusuf için vazgeçilmez bir öğreti olmuştur. Bu kuramı, onunla iletişime geçen bir doçentin dayanılmaz teşviki ile uluslararası bir dilbilim toplantısında açıklamaya karar verir. Açıklama büyük bir tepki ile karşılanır. Tepkinin şiddeti onun kürsüden indirilmesine kadar varır. Bu tepki Yusuf Aksu’nun artık tüm dünyada bilinmesine yol açmıştır.

Basın çok ilgilenir. Özellikle, ülkenin önde gelen bilim adamları, sanatçılar, edebiyatçılar onunla tanışmak için yarışa girerler ve kuramını bilimsel bir kitapla toplaması için kendisine görüş belirtirler, baskı yaparlar. Onun ansiklopedik bilgi birikimi ise bu insanları kendisine hayran bırakacaktır. Yusuf Aksu’nun evinde toplantılar yapılacak, bu toplantılarda edebi ve bilimsel tartışmalarla ülkede ün salacaktır.

Bu süreç, dil kuramı ile birlikte ona çevresinin kendisine dayattığı bir yeni kimlik kazandıracak, kendisine yepyeni bir kişilik kazandıracaktır. Yusuf Aksu tam olanları benimsemişken ve keyfini çıkaracakken içine düşeceği karşılıksız bir aşk kendi yaşamını sorgulamasına yol açacaktır. Bu sorgulama onun yaşamının aslında sadece yalanlar üzerine kurulduğu gerçeğine ulaşmasına neden olacaktır.

Onun kişiliği ve ünü, aslında arkadaşı Yunus’un kişiliği ve ünüdür. Kuramda da artık yanıldığını düşünmektedir.

Yalan, her insanın yaşamında içinde bulunabileceği çelişkileri akıcı ve usta bir dille bize açıklıyor. Derini anlatan, bazen gülünç, bazen trajik bir anlatım gördüğüm bu roman, “2003 Ömer Asım Aksoy” roman ödülü ve “2003 Yunus Nadi” roman ödüllerini de kazanmış. Tahsil Yücel’in ustalığı ile bezenmiş , kesinlikle okunması gereken bir roman olarak gördüğüm bu eser, günümüz Türkiye’sinden çelişkileri de bize göstermekten geri kalmıyor.

 
Toplam blog
: 136
: 1494
Kayıt tarihi
: 16.02.07
 
 

Yaşam ışığını 1968 yılında Bafra’da gördü. İnşaat Mühendisi ve aynı sektörde yazılım geliştiren bir ..