Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '11

 
Kategori
Öykü
 

Yalnız bir ölümün paramparça hikayesi (Ivana'nın hikayesi) II

Adım Ivana.  

28 yaşındayım. Moskova'da doğdum ve büyüdüm. Moskova İktisat, İşletme ve Hukuk Üniversitesi, İktisat ve Finans Fakültesi, Finans ve Kredi Bölümü'nden mezun oldum. Bir finans kuruluşunda çalışmaya başladım. 

Bir gün İnternette takılırken bir adamla tanıştım. Adı Erdem'di. Erdem bana o güne kadar tanıdığım erkeklerden çok farklı geldi. Bir kaç aylık internet ve telefon görüşmesinden sonra uçak biletlerimi aldı, yol masraflarımı karşıladı ve beni İstanbul'a getirtti. Onunla rüya gibi üç gün ve üç gece geçirdim. 

Moskova'ya geri döndükten bir hafta sonra beni tekrar çağırdı, bu defa tek gelişti biletim. Bir ev tuttu ve ben o evde yaşamaya başladım. Bana annesiyle birlikte yaşadığını, onu bırakıp devamlı benimle kalamayacağını söyledi. Haftanın en fazla iki-üç günü benimle kalabiliyordu. 

Çalışmıyordum ve bütün masraflarımı o karşılıyordu. Öyle müşfik ve sevgi doluydu ki, kendimi onun yanında bir prenses gibi hissediyordum. Bazen günlerce evde oturup onun gelişini bekliyordum. Akşamları bana elinde paketlerle geliyordu. Gelir gelmez yatağa giriyorduk, sonra sabaha kadar sevişiyor, kalan zamanlarda da sohbet ediyorduk. Onunla olmak bu dünyada başıma gelen en güzel şeydi sanki... Sadece bazen annesi arıyordu ve onunla uzun uzun tartışıyordu. Böyle gecelerde keyfi kaçıyor, çoğunlukla çekip evine gidiyordu. Türkçe konuştuğu için ne konuştuklarını hiç anlamıyordum. 

Önceleri giysiler, takılar ve parfümlerden oluşan hediyeler zamanla tuhaf seks oyuncaklarına dönüşmeye başladı. Üstelik artık geceleri de pek fazla benimle kalamıyordu ve annesinin hasta olduğunu onu yalnız bırakamadığını söylüyordu. Aslında artık onu eskisi kadar heyecanlandıramadığımı anlıyordum. Daha da fenası, bütün hafta sıkıntıdan patlıyordum ama yine de ondan vazgeçemiyordum, onu beklemek bile güzeldi... 

Bir gün öğleden sonra hiç gelmeyeceği bir zamanda bana geldi. Onu ilk defa bu kadar gergin görüyordum. Konuşmamız gerektiğini söyledi ve karşıma geçip evli ve iki çocuklu bir adam olduğunu itiraf etti. Söylediğine göre karısını ve çocuklarını seviyordu ve onlardan vazgeçmesi mümkün değildi. Üstelik karısı şüphelenmeye başlamıştı ve artık eskisi gibi akşamları benim yanıma gelemeyecekti. Meğer o telefonda konuştuğu annesi değil, karısıymış... 

Bana iki seçenek önerdi. Ya eşyalarımı toplayıp Moskova'ya geri dönecektim ya da yatalak annesiyle kalıp onun bakıcılığını üstlenecektim ve o da annesine gelmek bahanesiyle gelip benimle olacaktı. Onu öyle çok seviyordum ki, kabul ettim. Beni danışmanlık şirketinden bulduğunu söyleyerek, annesiyle bırakıp gitti. Buz gibi bir evde, ölümü bekleyen yaşlı bir kadınla yapayalnızdım. 

Ona olan aşkımın gücüyle annesinin bakıcılığını ve daha da zoru ikinci kadın olmayı kabul ettiysem de; annesinin altını temizlemekten bile zordu onu her gün karısının kollarına uğurlamak... Sanırım ikinci kadın olarak sıkışıp kalmış olmanın bütün hıncını da, istekleri bitmek tükenmek bilmeyen o yaşlı kadından çıkarıyodum. Ne yapsam memnun olmayan huysuz daha da önemlisi mutsuz bir ihtiyardı. Her geçen gün ondan daha çok nefret ediyordum ve bu duyguya nedense bir türlü engel olamıyodum. Bu öyle deli bir öfkeydi ki, zaman zaman onu tartakladığım bile oluyordu. Aslında bu yaptıklarımı düşününce kendimden iğreniyorum. 

Günler böylece gelip geçiyor, Erdem her gün geliyor ancak baznen annesine hiç görünmüyor, benimle sevişip gidiyordu. Biliyordum ki, bu yaptığından utandığı için annesinin karşısına çıkamıyordu, çünkü ne zaman annesinden sonra benim yanıma gelse bir türlü sevişemiyorduk. 

Karısı annesini ziyaret ettiğini düşündüğü kocasından artık hiç şüphelenmiyordu. Bir gece Erdem karısının çocukları alıp ailesini ziyarete gideceğini, birlikte dışarı çıkmak istediğini söyledi. Annesi uyuduktan sonra yalnızca bir kaç saatliğine çıkacaktık ve gece de benim yanımda kalacaktı. Aylardır ilk kez böyle bir şey istiyordu ve ben mutluluktan uçuyordum. Bir bara gidip çatlayana kadar içtik ve kör kütük sarhoş eve döndük. Uyumadan önce kapıyı aralayıp annesine baktığımda uyuduğunu düşünüp rahatladım ve büyük bir mutlulukla uyudum o gece Erdem'in hasretle beklediğim koynunda... 

Sabah uyandığımızda giyindi ve sanki yeni gelmiş gibi annesinin odasına girdi fakat yaşlı kadın buz gibiydi ve büyük ihtimalle bizim barda eğlendiğimiz dakikalarda o bu dünyaya veda etmişti. 

Erdem'i bereber geçen onca ay boyunca hiçbir zaman öyle acılı görmemiştim. Çektiği vizdan azabı damarlarında dolaşıyor ve göz pınarlarından yaş yerine kan akıtıyordu adeta... 

Bu ölümün ne anlama geleceğini aslında en başından beri biliyordum. Cenaze işlemleri tamamlandıktan sonra uçak biletimi alıp cebime de üç beş kuruş sıkıştırdıktan sonra beni Moskova'ya geri gönderdi. Ama biliyorum ki, ayrılmak onun için de kolay olmadı, ayrılırken döktüğü gözyaşlarından ve aynı gece benimle yaptığı o son konuşmadan anladım bunu. Bir seçim yapmak zorunda kaldı ve kolay olan bir düzeni bozmaktansa bir kalbi fırlatıp atmaktı... 

Benim adım Ivana...  

Siz kocalarınızın yanında, sıcak yataklarınızda huzurla uyurken, biz ikinci kadınlar aslında artık sizi arzulamayan kocalarınızın aylak ruhuna ev sahipliği ederiz.  

Peki siz, ardımızdan lanetler okurken bizim nasıl kandırıldığımızı ve ikinci kadın olmanın nasıl sancılı olduğunu bilir misiniz? 

 
Toplam blog
: 42
: 1011
Kayıt tarihi
: 16.06.10
 
 

1980 'de doğdum. Batı'da küçük bir şehirde büyüdüm. Büyüyünce durduğum yerde duramaz oldum. Kuş o..