- Kategori
- Deneme
Yalnızca iki kelime
İki kelime. Yalnızca iki kelime… Bu iki kelime toplumu güzelleştirir. İnsanı güzelleştirir çünkü. İnsanı insan yapar, yaşamı yaşam.
Kendine saygıyla başlar herşey. Kendine saygısı olan insan kendisiyle barışıktır. Kendisiyle barışık olan da herkesle ve herşeyle barışıktır aslında. Kimsenin hakkını yemez. Bilir yerini, sınırını. Kimsenin yaşam alanına girmez. Sokağa bir şey atmaz mesela. Attığı şeyin birbaşkasını rahatsız edebileceğini bilir. Sigara içmez içmeyenin yanında, onu zehirlemeye hakkı olmadığını bilir. Kesmez kimsenin sözünü. Bilir ki enaz kendisi kadar onun da konuşmaya hakkı vardır. Gürültü yapmaz; düşünür hastayı, uyuyanı, çalışanı. Yalan söylemez, kandırmaz kimseyi. Toplumda yaşamanın kuralları olduğunu ve onlara uymak gerektiğini bilir. Kırmızı ışıkta durur. Sağdan işleyen trafikte soldan gitmeye kalkmaz. Karşıdan gelenin sağıdır onun solu çünkü. Piknikten dönerken çöpünü bırakmaz orda; bilir ki oraya başkaları gelecektir ondan sonra ve düşünür kendisi gelecektir daha sonra. Denizi kirletmez yüzüyor birileri, balıklar yaşıyor diye. Koparmaz dalından çiçeği. Tükürmez sokağa; evine tükürmüyorsa tabi. Tasmasını çıkarmaz köpeğinin; pisliğini arkasında bırakıp gitmez. Onun sevdiğini herkesin sevmesi gerekmediğini bilir. Suyu hoyratça kullanmaz. Bilir ki; boşa akan her damlada çocuklarının ve torunlarının geleceği gizlidir ve tabi başkalarının da. Kağıdı öyle kolayca buruşturup atamaz. Bilir attığı her kağıdın hayat demek olduğunu ve suyun, toprağın ve havanın ağaç olmadan olamayacağını.
Daha çok üretip daha çok kazanırken parayı doğaya zarar vermemek gerektiğini bilir ve önlem almak gerektiğini de. Paranın solunamayacağını, yenemeyeceğini ve tabi içilemeyeceğini de. Böyle insanlar oluşturunca toplumu yönetici de saygılı olur kendine ve herkese. Onun yönettiği şehirde mazgallara düşüp ölmez kimse. Çünkü mazgallar açık kalmaz o şehirde. Kaldırımda yayalar rahatça dolaşır. Ne genişliği engeldir yürümeye ne de yüksekliği. Engellilerin engeli yaşamaya engel değildir o şehirde. Ne arabalar yayaların yürümesine, ne yayalar trafiğe engel olur o şehirde. Binalar yıkılmaz durduk yere, hatta deprem olsa bile. Ne kumu deniz kumudur, ne malzemesi eksiktir çünkü. Saygının ve vicdanın olduğu yerde güzellikler yeşertir insanlar hep birlikte; elele, gönül gönüle.
Not: Bu yazı 14 Kasım 2008 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ege ekinde yayınlanmıştır
Kendine saygıyla başlar herşey. Kendine saygısı olan insan kendisiyle barışıktır. Kendisiyle barışık olan da herkesle ve herşeyle barışıktır aslında. Kimsenin hakkını yemez. Bilir yerini, sınırını. Kimsenin yaşam alanına girmez. Sokağa bir şey atmaz mesela. Attığı şeyin birbaşkasını rahatsız edebileceğini bilir. Sigara içmez içmeyenin yanında, onu zehirlemeye hakkı olmadığını bilir. Kesmez kimsenin sözünü. Bilir ki enaz kendisi kadar onun da konuşmaya hakkı vardır. Gürültü yapmaz; düşünür hastayı, uyuyanı, çalışanı. Yalan söylemez, kandırmaz kimseyi. Toplumda yaşamanın kuralları olduğunu ve onlara uymak gerektiğini bilir. Kırmızı ışıkta durur. Sağdan işleyen trafikte soldan gitmeye kalkmaz. Karşıdan gelenin sağıdır onun solu çünkü. Piknikten dönerken çöpünü bırakmaz orda; bilir ki oraya başkaları gelecektir ondan sonra ve düşünür kendisi gelecektir daha sonra. Denizi kirletmez yüzüyor birileri, balıklar yaşıyor diye. Koparmaz dalından çiçeği. Tükürmez sokağa; evine tükürmüyorsa tabi. Tasmasını çıkarmaz köpeğinin; pisliğini arkasında bırakıp gitmez. Onun sevdiğini herkesin sevmesi gerekmediğini bilir. Suyu hoyratça kullanmaz. Bilir ki; boşa akan her damlada çocuklarının ve torunlarının geleceği gizlidir ve tabi başkalarının da. Kağıdı öyle kolayca buruşturup atamaz. Bilir attığı her kağıdın hayat demek olduğunu ve suyun, toprağın ve havanın ağaç olmadan olamayacağını.
Daha çok üretip daha çok kazanırken parayı doğaya zarar vermemek gerektiğini bilir ve önlem almak gerektiğini de. Paranın solunamayacağını, yenemeyeceğini ve tabi içilemeyeceğini de. Böyle insanlar oluşturunca toplumu yönetici de saygılı olur kendine ve herkese. Onun yönettiği şehirde mazgallara düşüp ölmez kimse. Çünkü mazgallar açık kalmaz o şehirde. Kaldırımda yayalar rahatça dolaşır. Ne genişliği engeldir yürümeye ne de yüksekliği. Engellilerin engeli yaşamaya engel değildir o şehirde. Ne arabalar yayaların yürümesine, ne yayalar trafiğe engel olur o şehirde. Binalar yıkılmaz durduk yere, hatta deprem olsa bile. Ne kumu deniz kumudur, ne malzemesi eksiktir çünkü. Saygının ve vicdanın olduğu yerde güzellikler yeşertir insanlar hep birlikte; elele, gönül gönüle.
Not: Bu yazı 14 Kasım 2008 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi Ege ekinde yayınlanmıştır