- Kategori
- Deneme
Yalnızlık güçtür, hâşâ Tanrı’nın arkadaşı mı var; zayıf insanlar başkalarına ihtiyaç duyar

Yanımızda birisi olmadan yaşayamazmışız gibi yanlış bir algı var; başkalarıyla sadece hayatımız daha güzel olur. Bu algı doğru olsaydı Allah bizi yapışık olarak yaratırdı ki yaratan bize birlikte yan yana yaşayın da demedi aslında.
Herkes birini arıyor ya, kimi kimsesi olmayana ölmüş gözüyle bakılıyor; dost ahbap hayatın olmazsa olmazı. Oysa dünya sadece insanlardan teşekkül etmiyor. Hayvanlar, bitkiler, dağlar taşlar, nehirler… Bunlarla da pekâlâ yaşanabilir. Ama işte insan insanla yaşıyor.
Şüphesiz aynı formatta olduğumuz için; aradığımız şeyler onlarda. Fasulyenin parası yok ki çalalım; ya da çam ağacını kandıralım. İnekle birlikte oturup film seyredemeyiz. Pırasayla seks yapılmaz herhalde… Yani sadece insanlarla birlikte bir şeyler yapabiliriz.
Ben dip dibe sokuluşumuzun nedenini bunlardan çok korkuya bağlıyorum; yalnız yaşamaktan korkuyoruz! Öte yandan her şeyimiz insanlarla. Birlikte iş yapıyoruz, birlikte eğleniyoruz, yardımlaşıyoruz, bir şeyler paylaşıyoruz…
Ama ben yine de insanların bu denli birbirlerine sokuluşunu abartılı buluyorum. “Bugün canoşumu göreceğim. Akşam beraberdik, özledim” Bu, tipik yalnız yaşaması mümkün olmayan basit insan. Ezkaza yalnız kalsa hemen ölür. Bu gibilerin sadece conoşu yoktur; adlarına dost, arkadaş, kanka denilen bir sürü insancıkla hayatı paylaşırlar.
Sorun değil, birileri böyle yapsın. Ancak toplumun geneli bunu yapınca sosyallik zorunluymuş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Hatta toplum içine girmeyenler kaba ve görgüsüz olarak lanse edilip dışlanıyor. Ne demek canım, ben belki kendi kendime yettiğim için gerek duymuyor ya da tercih etmiyorum.
Sosyal ortamların muhabbet masaları, yani böyle yaşam kapitalizmin icadı; zira bu muhabbet masalarında bir şeyler tüketiliyor ve bu tüketilenler sayesinde kapitalistler zengin oluyorlar. En büyük paralar buralarda harcanıyor.
İnsanlar birbirleriyle yan yana ve beraberce yaşamak zorundalar mı? İhtiyaçlarım sağlanırsa dağdan şehre inmem. Ortaköy muhabbet masalarının da ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Yani belki güzel olabilir ama yerine başka şey ikame ederim; evimde ayı belgeseli seyrederim.
Böyle yan yana yaşayan insanlar birbirlerinden ne alıyorlar (ya da birbirlerine ne veriyorlar) Bir bardak portakal suyunu birlikte içiyorlar. Konuşuyorlar. Sevişmenin planını yapıyorlar. Hepsinde de bir beklenti bir menfaat için yan yanalar. Canımız biriyle tanışmak, konuşmak, muhabbet etmek, yatmak istiyorsa çağıralım, işimizi görüp gönderelim. Daha sonra yeniden bir başkası…
Yani gerekli gereksiz insanları tanımak, tanışmak birlikte her gün gezip eğlenmek mantıklı değil. Sadece ihtiyacımız olan insanlar… Yalnız olan insana acınıyor. Sizin gibi zayıfsa acımakta haklısınız; zira o zavallı yalnız yaşayamaz. Ama herkes sizin gibi değil. Yalnız insan seçimleri kaliteli elit kişiliğe sahip insan demektir. Siz iti köpeği kolunuza takıp gidebilirsiniz. O ise beğenmediği adama/kadına yol bile sormaz!
Görüldüğü gibi iki tür yalnızlık var ve hangi tür yalnız olduğunuz önemli. Kimsesiz ve bu yüzden ağlayıp sızlayan biriyseniz sizin yalnızlığınız zor; annesinin ardından ağlayan çocuk gibisiniz. Etrafınızda konuşmaya tanışmaya değer insan bulamadığınız için yalnızlığı seçiyorsanız sizin tercihiniz asil bir tercih. Böyle yalnızlığa can kurban. Ne demişler kargalar sürüyle kartallar yalnız uçar… Her gördüğünüz yalnız yalnız değildir. Yalnızlık onun yaşam şeklidir.