Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '10

 
Kategori
Öykü
 

Yalnızlık

Yalnızlık
 

Her zaman yalnızdım ben. Doğduğumda yalnızdım. Annem beni bırakıp gitmişti. Babamsa... Adını bile bilmem. Galiba oda annemi bırakıp gitmişti. Okula başladığımda gene yalnızdım. Anne babam olmadığı için herkes beni dışlıyordu. İlkokul bitti liseye geçtim. Yalnızlığa mahkumdum gene. Gittikçe içime kapanıyordum. İnsanlardan uzaklaşıyordum. Zamanla alıştım yanlızlığıma. Lise son sınıftaydım. Son 3 senedir okul birincisiydim. Hayattaki tek gurur kaynağımdı derslerim. Yalnızlığım sayesinde derslerimden başka birşey düşünmez olmuştum. Tek şansıma sıkı sıkı sarılmıştım. Son sınıfta birer ikişer arkadaşlarım olmaya başladı. Derslerimin etkilenmemesine dikkat ederek onlarla zaman geçiriyordum. Mutluluk ne güzel şeymiş. Ama sonunda bitmese keşke. Lise bitti. Okul birincisiydim gene. Üniversite sınavına girdim. Kazandım. Avukat oldum. Ama gene yalnızdım. Mesleğimde çok başarılıydım. Kaybettiğim tek dava bile yoktu. Bir avukatlık bürosunda çalışıyordum. Sabah işe gidiyor, akşam evime geliyordum. Yalnızlığımı sokakata bulduğum tatlı bir köpekle paylaşıyorum. Adı Pamuk. Bembeyaz bir köpek. Pamuk gibi. Bulduğumda hasta gibiydi. Ama bence tek sonunu yalnızlıktı. İçimde biriken onca ilgi ve sevgiyi ona verdim. Yıllardır verebileceğim kimse olmamıştı. Ben onu sevdikçe oda beni sevdi. Her akşam eve geldiğimde hemen yanıma gelir , bütün gece ayrılmazdı peşimden. Koltuğa oturduğumda hemen yanıma gelip koltuğa uzanırdı. Tüylerini okşamam hoşuna gidiyordu. O kadar sakin bir köpek ki. Apartmandaki kimse fark etmiyordu onu. Çokta akıllıydı. Sanki her dediğimi anlıyordu. Bir gün oda beni yalnız bırakırsa ne yaparım bilmiyorum. Ne olursa olsun onu çok seviyorum.. 

Bir akşam dışarı çıktık pamukla. Sahilde yürüdük. Bir anda kayboldu ortalıktan. Etrafıma baktım. Bir adamın yanında duruyordu. Adam tüylerini okşayıp onu seviyordu. Bir kaç kez seslendim. İlk defa çağırdığımda yanıma gelmemişti. İçimi kocaman bir korku kapladı. Anına gittim. Adam beni fark etmedi ya da umursamadı. Pamuk'a seslendim tekrar. Adam kafasını bana çevirdi. 

- Adı Pamuk değil Angel! 

dedi... Şaşırdım. Kimdi bu adam ? 

- Köpeğimin adını ben daha iyi bilirim heralde beyefendi ! 

Adam garip bir ifadeyle bana baktı.. 

- O benim köpeğim hanım efendi. Yaklaşık 3 ay önce kaybolmuştu. Anlaşılan siz bulmuşsunuz..Yanılıyor muyum ? 

Şaşırmış ve çok üzülmüştüm. Doğruydu. 3 ay önce gene burada bulmuştum Pamuk'u.. 

- Doğru. Onu buldum. Ama doğru söylediğinizi nereden bilebilirim ? 

- Sol ön patisinde bir iz var. Kahverengi. Oradan tanıdım. Ayrıca gördüğünüz gibi Angel beni görür görmez yanıma geldi.. 

- Ama o... Yani... Benim.. 

- Hayır hanımefendi. O benim köpeğim... 

- Ama biz Pamukla. Yani o beni çok seviyor. Bende onu... 

- Angel çok sıcakkanlı bir köpektir. Sevgi gördüğü herkese yakınlık gösterir... 

- Ben yanii... 

Sustum. Söyleyebilecek bir şeyim yoktu. Haklıyd. Onun köpeğiydi. Yapabileceğim birşey yoktu. Usulca başını okşadım Pamuk'un... 

- Hoşçakal kızım... 

Dedim. Arkamı döndüm. Uzaklaştık oradan. Sessiz hıçkırıklarla boğuldum. Gözyaşı denizinde yolumu kaybettim. Ama kimin umurundaydı ki ve yeniden yalnızlığıma döndüm.. 

Bir akşam evimde "tek" başıma otururken kapı çaldı. İsteksizce açtım kapıyı. Kimin geldiğini merak etmiyordum bile...Gözlerim kocaman oldu. Aylardır yüzüme uğramayan gülümseme dudaklarıma yerleşti... Karşımda Pamuk vardı. Bacaklarıma dolandı yine. Yanına çömeldim... Sırtını okşadım. Pamuk içeriye doğru gitti. O sırada fark ettim kapıda onu içeri almamı bekleyen adamı. Mahçup bir gülümsemeyle içeri davet ettim. Tekrarlatmadan kabul etti teklifimi ve içeri girdi... Salona geçip oturduk. 

- Bir kaç gündür huzursuzdu. Çok huysuzlandı. Sizi özlediğini düşündüm... 

-Bende onu çok özlemiştim... 

Adam "biliyorum" der gibi gülümsedi... Benim unuttuğum şey onun aklına gelmişti... 

- Bu arada adım Güven!? 

- Bende Pelin... Kusura bakmayın Pamuk'u görünce.. 

- Burayı... Yani evimi nasıl buldunuz ? 

-Ben değil... Angel buldu... Sahilde yürüyüşe çıkarmıştım... Elimden kaçıp buraya geldi... Peşinden geldim... Onu burada kapının önünde buldum... Sizin eviniz olduğunu düşündüm... 

- Evin yolunu öğrendiğini bilmiyordum... Evden pek çıkmazdık beraber... 

- Kendi evi olarak benimsediği her yeri bulabilir... 

Buruk bir gülümseme takıldı dudaklarıma... 

- Bir şey içermisiniz? 

- Zahmet olmasın ? 

- Yok... Hayır... Kahve, çay vs. 

- Kahve alabilirim...

- Tamam... Şekerli, sade ? 

- Sade... 

- Peki... 

İçeri gittim... İçecek bahaneydi... Kalbimin ilk defa bu kadar hızlı attığını hissediyordum... Peki neden böyle olmuştu...? Pamuk'u gördüğüm için mi ? Yoksa yeşil gözler yüzünden mi ? 

Kahveleri götürdüm hemen... Konuştuk biraz.. Saat geç oldu diyerek gittiler.. Evime ilk defa biri geliyordu ve bu adam bana kendini çok farklı hissettirmişti... 

Bir kaç kez daha "Angel seni özledi" bahanesiyle geldi... Bir süre sonra tek özleyenin Angel olmadığını anladım... Nedense bu beni mutlu etmişti.. Fark etmeden giyimime özen göstermeye başlamıştım... Kendime daha çok dikkat ediyordum... Makyaj bile yapmaya başalmıştım.. Büroda işler daha iyi gitmeye başlamıştı.. Diğer arkadaşlarım benimle konuşmaya, hatta bana akıl danışmaya bile başlamışlardı.. Gittikleri yerlere beni davet ediyor, gitmek istemediğimde kabul edene kadar çok tatlı bir şekilde ısrar ediyorlardı. Mutluydum ve bu sefer mutluluk kaçmayacaktı benden.. 

İki - üç hafta sonra iş yerine çok güzel bir çiçek geldi. Bana olabileceğini düşünmediğimden pek ilgilenmedim... Ta ki çiçekçi benim adımı söyleyene kadar.. 

- Pelin DAĞLAR!? 

- Benim.. 

- Bu çiçekler size efendim... 

- Teşekkür ederim. 

Şaşırmıştım.Hem de çok. Ofistekiler bana baktı... Ben onlara... Yerime oturdum.. Çiçeğin üzerinde ki "kırmızı"kartı elime aldım.. 

"Bu akşam benimle yemeğe çıkarmısın? 

Güven.." 

Şaşırdım... Ne cevap verecektim.. .Kabul etmeli miydim? Yoksa hayır mı demeliydim... Ofisten birkaç ses yükseldi.. 

- Bence kabul et. Hiç değilse denemiş olursunuz.. 

- Bence de. Birşey kaybetmezsin.. 

- Fazla naz aşık usandırır benden söylemesi.. 

Hepsinin yorumlarına ve tavsiyelerine sıcacık bir gülümsemeyle karşılık verdim.. 

Ne yapacağım?Kabul etsem birşey kaybetmem... Evet kabul etmeliyim.. 

Yaklaşık bir saat sonra telefon çaldı... 

- Alo!? 

- Merhaba.. 

- Merhaba.. 

- Nasılsın? 

- İyiyim... Sen? 

- Bende iyiyim... Ama daha iyi olabilirim.. 

- Nasıl daha iyi olabilirsin? 

- Mesela olumlu bir cevap beni dünyanın en mutlu insanı yapar. 

- Hımm.. 

- Gelmeyecekmisin? 

dedi üzgün bir tonda... 

- Öyle birşey söylediğimi hatırlamıyorum.. 

- Geliyorsun yani? 

dedi sevinçli bir sesle.. 

- İnsanları mutlu etmeyi severim.. 

- Akşam 7'de seni evden alırım..Uygun mu? 

- Evet olabilir. 

Sonunda yalnızlıktan kurtuluyordum... Buna çok seviniyordum ve içimi kaplayan o adını bilmediğim duyguyu şimdiden çok sevmiştim.. 

Beklemediğim bir anda gelen o duygu... Sonsuza dek benimle artık...
 

 
Toplam blog
: 112
: 512
Kayıt tarihi
: 05.08.10
 
 

Yazarım, çizerim... Hayalperestin önde gideniyim... Uykuya aşka aşık olduğumdan daha çok aşığım....