Yandaş Blogçular

Günümüz iktidar anlayışı, bize yandaş medya kavramını kazandırmıştır. Nedir peki bu yandaş medya? İktidar ne yaparsa yapsın, hangi zammı koyarsa koysun antidemokratik uygulamalar da dahil koşulsuz destek vermek, bu medya anlayışının temel görevidir.

Hatta zaman zaman, iktidara yardımcı olacağını düşündükleri asılsız ve provokatif haberlerle kamuoyu oluşturarak, halkın, özellikle tüm dünyayı bu tip gazete ve televizyonlardan takip eden, az okumuş, spekülatif haberlerle hareket eden kitle üstünde hem baskı hem de korku oluşturmak bu medyanın bir başka görevidir.

Yandaş blogçular da görev üstlenmişlerdir burada. Bu tipler, Pirmete'nin son blog yazısında bizlerle paylaştığı tablo örneğinde olduğu gibi, içi boş söylenmesi zor ve görünüşte ağır kelimelerle kendilerine aydın süsü vererek, güya demokrasi ve eşitlik üstüne yazı yazarlar. TSK'nın yıpratılmasına yönelik, planlanmış yazılar yazar, verdikleri haber boş çıkınca da sanki hiç bir şey olmamış gibi yaşantılarına, bir sonraki içi boş habere kadar devam ederler.

Albay Dursun bunun en güzel örneğidir. Çukurambar'da da bir başka örneği yaşanmıştır. Artık o kadar abartmışlardır ki, marangoz, aşçı, elektrik teknisyeni er ve erbaşları, suikast timi diye yazmaktan bile korkmazlar.

Ama sığındıkları hep yargı ve demokrasidir. HSYK bile son incelemenin kanun dışı olduğunu söylerken, duymamazlıktan gelirler. Onlar için önemli olan ileride çıkar sağlayabileceklerini düşündükleri yeni düzenin yalakalığını yapmaktır. Bu uğurda Türk kimliğini, vatanın bütünlüğünü tehlikeye atmaktan bile çekinmezler. Dini istismar etmek en büyük silahlarındandır. Liboş denince kızarlar, cinsel bir tercihle bağlantı kurarlar. Sanırım bir korkuları var.

Yandaş blogçuların bir başka özelliği de bazan siyaset ve güncel gelişmelerin dışına çıkarak, öykü ve diğer yazılarla yandaş toplama çabalarıdır. Bu noktada zaman zaman da başarılı olurlar. Yazılarında çizdikleri son derece demokrat, aydın ve yorumlardaki kibar üsluplar bunların bir şey olduğunu düşündürür. Ama bam tellerine bastıklarında küfür ve hakaret bildikleri tek şeydir. Bu tipler hayatta başarılı olamamış, sosyal bir çevre oluşturmak için MB'nin onların son şansı olduğu korkusuyla, etrafta takılıp durular. Kendilerine karşı çıkan herkesi de ergenekoncu, ulasalcı olmakla suçlarlar. Ulusalcı olmak ne zamandan beri suç olduysa?

Hatta benim gibi yasal hakkını kullanarak emekli olup, bu ülkeye hizmete özel sektörde devam edenlere asalak demekten bile çekinmezler. Bilmezler ki, dünyanın bir çok ülkesinde (gelişmiş olanlar da dahil) silahlı kuvvetlerden emekli olma şartları diğer kurumlara nazaran farklıdır. Ama dediğim gibi bu tipler özellikle üniformaya karşı olan kompleksleri nedeniyle saldırmaktan asla vazgeçmezler. TSK'ya kabul edilmek için yapılan spor, sağlık ve bilimsel sınavlardan geçecek alt yapıları ve zeka seviyeleri de olmadığı için, komplekslerinden kurtulamazlar. Bu arada lütfen tüm siviller üstlerine alınmasınlar. Ben sadece sürekli TSK üstünden prim yapmaya çalışan zavallılardan bahsediyorum.