- Kategori
- Anılar
Yanlış mezar, yanlış Feth-i kabir işlemi

Görsel alıntı
Yakınlarının ifadelerine göre yurt dışında bir ülkede bulunduğu sırada karıştığı olay nedeniyle o ülkeden çıkışı verilmiş ve girişi yasaklanmıştı.
Yine beyanlara göre yakınlarının gönderdiği maddi yardımla Mersinde hayli hareketli bir yaşam süren kişi daha sonraki yıllarda sahilde bir kavga esnasında ateşli silah sonucu öldürülmüştü.
Ölü muayene ve otopsi raporunda dış görünüşü ile ilgilinin yaşı, boyu, vücut ağırlığı, ten rengi, adı, soyadı gibi önemli bilgiler rapora derç edildikten sonra harici muayenesi geçilmişti.
Göğüsten giriş, çıkışlı tek kurşun yarası mevcut olan ölünün “kesin ölüm sebebinin Adli Tıp Kurumunca belirlenmesi gerekir” görüşü Adli Tabiplikçe bildirilmişti.
Bu beyan üzerine ölüye ait hayati önem arz eden bölgelerden alınan parçalar ayrı, ayrı alkol karışım ilaçlı kavanozlara konularak usulüne uygun kapatılmış, hangi parçanın hangi kavanozda olduğu teferruatlı şekilde yazılmıştı.
Ölüden alınan parçalar, ifadeler, ölü muayene ve otopsi raporu ile birlikte “ Kesin ölüm sebebinin bildirilmesi” için İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmişti.
Hayli uzun bir süre sonra gelen cevabı yazıda “ Gönderilen parçalarla şahsın kesin ölüm sebebi tespit edilememiştir” Bu konuda gerekli raporun düzenlenebilmesi için ölüye ait kafatasının gönderilmesine iktiza edilmektedir deniyordu.
Buda ölüye ait kabrin açılması demekti. Bu işleme Feth-i kabir işlemi denir.
Belediye Mezarlık Müdürlüğüne gerekli yazı yazılarak, kişiye ait mezarın bulunduğu ada, parsel, pafta ve mezar numarasının bildirilmesi istenmişti.
Gelen cevabi yazı üzerine Adli heyet şehir mezarlığında Feth-i kabir işlemi yapacağından belirtilen gün ve saatte yeterli görevlinin hazır edilmesi rica olunur diye ayrıca bir yazı yazılmıştı.
Heyet Feth-i Kabir görevini ifa etmiş ölüye ait kafatası yine alkol karışım ilaçlı kutu içinde bir üst yazı ile İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmişti.
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı yine uzun bir müddet sonra “Gönderilen kafatasının 25-30 yaşlarında bir erkek kafatası olduğunu, oysa ölü muayene ve otopsi raporunda 30-35 yaşlarında bir ölünün bilgileri yazılı olduğu görülmüştür.
Başka ölüye ait olduğu anlaşılan ve iade edilen kafatasının ilgilinin mezarına usulüne uygun şekilde yerleştirilmesi, hazırlık evrakına konu olan 30-35 yaşlarındaki ölü erkeğin mezarının bulunarak kabrin açılması ve kafatasının Başkanlığımıza gönderilmesi önemle rica olunur” diye bildiriliyordu.
Bu konuda işin ehli asıl görevi müstahdem olan lakin ölü muayene ve otopsi işlemlerinde daima heyetin imdadına koşan ölünün kafatasını, göğüs kısmını Adli Tabibin tarifine uygun şekilde kesen ve heyette görevli olan, otopsi yardımcısı Hatice Cesur Hanımın ifadesine başvurulmuştu.
Hatice Cesur ifadesinde:
Efendim biz soruşturma evrakında ismi geçene ait mezarı açtık. Zaten mezar mermerlerle süslenmiş, şahsın adı soyadı, doğum ve ölüm tarihi dahi yazılıydı. ( Bildiğim kadarıyla Hatice Cesur halen görevine devam etmektedir)
Bu kez yeniden Belediye Mezarlık Müdürlüğüne Acele, önemli ve günlü başlıklı bir yazı, Filan tarihte ateşli silah sonucu öldürülen filan kişinin mezarının bulunduğu ada, pafta ve mezar numarasının acilen bildirilmesi önemle rica olunur.
Gelen yazı cevabı bir önceki yazıda verilen tüm bilgileri doğrular mahiyette olduğunu gösteriyordu.
Bu kez Şehir mezarlığında inceleme yapılmasına karar verilmişti. Adli heyetin şehir mezarlığında yaptığı inceleme sonucunda;
Ölümleri aynı gün, defin saatleri ve mezar sıraları denk gelen bitişik mezarın açıldığı tespit etmişti.
Bunun nedeni ise;
Yurtdışında bulunan ölü yakınları kendi akrabalarının yanındaki bitişik mezarı kendi akrabalarının mezarını zannederek mermerle süslemişlerdi.
Olayla hiçbir ilgisi olmayan bitişik mezara kendi akrabalarının adını, soyadını, doğum ve ölüm tarihlerini yazmışlardı.
Elbette bu ibretlik yanlışlıktan sonra bir başka ölüye ait kafatası ait olduğu mezara usulüne uygun şekilde bedene eklenmesi için Mezarlık Müdürlüğüne gönderildi.
Mermersiz, bitişik ve olayda ateşli silahla öldürülen 30-35 yaşlarındaki ölüye ait gerçek mezar açılarak kafatası alınmış ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderildi.
Ağır Ceza Mahkemesindeki dava sadece bu nedenden dolayı iki yıla yakın süre uzamıştı.
Başkasına ait mezarı kendi akrabalarına ait mezar diye mermerle inşa edenlerin bu davranışları dava dosyasının karara bağlanmasını geciktirmişti. Adaletin çok geç tecelli etmesine sebebiyet vermişti.
Bu olay dikkatin, özenin yaşamın her safhasında ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözer önüne seriyordu.
İlgi, sevgi ve sahiplenme kişinin sağlında gösterilmeli, kişi esasa göç ettikten sonra yapılan ilginin, sevginin, sahiplenmenin kıymeti tartışılır.
Evet, yazımızın başlığında dile getirildiği üzere yanlış mezar, yanlış Feth-i kabir işlemine ve onca zaman kaybına neden olmuştu.
Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.
Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN