- Kategori
- Deneme
Yaralarıyla yaş alan insanlar...

farkında olmasanızda, ben hala varım... ben bir dünyayım aslında ...ve ben bir kitabım okuyana...
Yüreğimde bir camkırığı yaşanmışlık… Kağıtçı kadın…
Kağıtçı kadını ilk gördüğümde; sırtında koca bir kağıt çuvalı, ayağında en az beş numara büyük gelen bir erkek botuyla, ayağını sürüye, sürüye ordan oraya koşuşturuyordu.
Yaşını tahmin etmek çok zordu; yaşam onu o kadar çok yıpratmıştı ki…
Gözlerinden biri görmüyordu, diğeriyle de sadece önünü görebiliyordu ama bütün bunlara rağmen gülüyordu kağıtçı kadın, hem de ağzında kalan son iki dişini göstere göstere gülücükler dağıtıyordu etrafına.
Beni her gördüğünde de gülüyordu; ağzının içinde anlayamadığım bir şeyler söyleyerek gülüyordu… Bense bir o kadar karamsar, içten içe isyan ediyordum, inandığım her şeye…
Ve utanıyordum cebimdeki paramdan…
Bir ay sonra duydum ki; o yüreği yüzünde gülen güzel insana araba çarpmış…
Ve cami avlusuna bırakmışlar ölüsünü…
Belki de çarpar çarpmaz ölmemişti…
Belki adam yerine koyup hastaneye götürselerdi, yaşayacaktı…
Belki ….
Haberi aldığında içimden bir şeylerin eriyip gittiğini hissettim ve durmadan denge dedim kendi kendime… Denge, denge, denge…
Bu muydu denge ?
Bu muydu adalet ?
Bu muydu insanlık?....
Ve o güzel insana üzülürken bir de baktım ki sadece kağıtçı kadın değildi üzüldüğüm…
Kendi adıma ve yaşayan bütün insanlar adına da üzülüyordum…
Üzülüyordum çünkü; duygusuz, ruhsuz, sevgisiz birer et yığını haline gelmiştik…
Üzülüyordum çünkü; sadece nefes alıp vermenin yaşamak olduğunu düşünüyorduk artık…
Ve üzülüyordum çünkü; belki de bir kere olsun o güzel insan gibi, yüreğimizle gülemeden, sevip sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu hiç tadamadan ölecektik…
Arabada giderken ya da yolda yürürken kağıt toplayan insanları gördükçe hep o güzel insanı hatırlarım ve sanki, karşımda gülüyormuş gibi hemen gülümserim …
Yüreğimle konuşurum onunla…
Derim ki : iyi ki rastlamışım sana güzel insan…
Şu kısacık birliktelikte bana neler neler öğrettin bir bilsen…
hatice atalay