Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Yaralı bir kalbe kulaktan girilmez

Demokrasi, bir yaşam biçimidir, biat toplumlarında yaşanamaz.

Demokrasiyi kullanarak kazanamazsınız, keza 'edep'i de. Çünkü, edep de, demokrasi gibi 'insan saygısı' gerektirir.

Saygıyı sözcüklerde arayanlar davranışı unuturlar. Saygı anlatılmaz, gösterilir. Bu bağlamda bazı kavramlar anlatıldığında, karşı tarafın hassasiyetlerine dokunur. (Ahlak, edep, saygı, sevgi, din, milliyetçilik...vb. kavramlar gibi)

Edep (saygı) 'iletişim' üzerinde kurulur. Anlamaya, anlaşmaya açık olmaya hazır olmak demektir. Tıpkı, demokrasilerde olduğu gibi...

Demokrasiyi 'araç' olarak kullanmak, edebe yakışmaz. Kullanıldığında, insanın çirkinliklerini kapatmaya yarayan bir 'makyaj', bir 'maske' imaji verir.

Acıklı olan durum ise, ülkeyi yönetenlerin dünya görüşleri, siyaset anlayışları, felsefi yaklaşımları ve tabii ki bilgi düzeyleri hakkında insanın üzüntüye ve umutsuzluğa düşmesidir.

İnsanların "yaşam biçimi", içinde yaşadıkları "toplumsal yapı" tarafından belirlenir.

Toplumsal yapıyı belirleyen ana öğe ise, "üretim ilişkileri"dir.

Esas olan yaşam biçimini, günün üretim ilişkilerinde değil de, geçmişin paslı kapılarının arkasında arayan iktidar sahiplerinin inandırıcı olması, "toplumsal ilişkiler" açısından da kaygı verici duruma gelmiştir.

Ancak, "feodal tarım toplum yapısı"nda din, dil, ırk, milliyet ve mezhep farklılıkları belirleyici olur. Bu bağlamda görülüyor ki, toplumumuz henüz feodal yapının siyasi rejiminden kurtulup, endüstriyel üretim biçimine geçememiştir. Dolayısıyla da endüstriyel üretim biçiminin zaman içinde laiklik, demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti çizgisine erişememiştir.  

Osmanlı İmparatorluğundan kalan siyasal, kültürel, toplumsal ve dinsel tartışmaların izleri hâlâ devam etmektedir.Baştan beri 'irtica' ile suçlanan insanlar, siyasi gücü ellerine geçirdiklerinde, karşılarındaki güce bir ad verdiler: "ERGENEKON"

Bunca karmaşık ilişkiyi bir sözcükle açıklamak, bir zihinsel özrü gösterir.

İktidar, kafasında oluşturduğu belli bir halk resminin bütün bir ülke insanına ait olduğu kanısında.

Özgürlüğün, ancak kendi dünya görüşleri egemen olursa sağlanabileceğini sanıyor.

İktidar, halkın da kendisi gibi düşündüğüne inanıyor. Farklılıkların o denli 'farkında' değil ki, herkesi kendi partisinden sayıyor. Saymadıklarını ise, adamdan saymıyor.

Tüm yaşamlarını koşullanmış alışkanlıklar üzerinde kuranlar, kendi dışlarında olup bitenlerin farkında olamazlar, hayatları boyunca da bu koşullarla, bu kalıplarla hareket ederler. Zihinlerindeki arka planda hüküm sürmekte olan gücü / enerjiyi göremezler ve "bu benim" diyerek, 'kukla' misali bir ömür geçirirler.

Sahiplenme duygusu ("bu benim", "ben şu'yum", "ben bu'yum".. ben muhafazakârım, ben milliyetçiyim, ben dindarım, ben müslümanım, ben hıristiyanım...vb. gibi), insana "alışkanlık" gibi istenmeyen bir 'mizac' kazandırır.

Alışkanlık, farkındalık alanımızı daralttığı için, görüşümüzü sınırlar, bizi 'ego'muza (sahte benliğimize ) doğru sürükler.

Zihin takılmadığında, sınırlanmadığında, bir şeylere bağlanmadığında "tarafsız" olur. Bu, ÖZGÜRLÜKTÜR.

Evrende hiçbir şey tıkanmış, takılmış, saplanmış, yapışmış değildir. Her şey her şeyi etkiler. Her şey hareket, (devinim) halindedir.

Tıkanmanın bir tek yolu vardır. O da "Tıkanmışlık Düşüncesi'dir. Ancak bu düşünceyi bıraktığımızda, özgürlüğü hissedebiliriz...

Din, "tıkanmışlık düşüncesi" yarattığı içindir ki, değişmezliği, özgürlüğümüzü de engeller.

Batı, bu "tıkanmışlık düşüncesi"ni aştığı için, özgürleşmiş, özgürleştikçe de  gelişmiştir.

Madde ve zihin ayrı değildirler; onlar tek enerjinin yüzleridir.

Maddeye zihnin ürünü olarak bakın, işte size DİN;

zihne maddenin bir fonksiyonu olarak bakın, iste size BİLİM...

Cahilliğimizle masum, eylemlerimizle suçluyuz.

İnsanın kendi ürünleri insandan koparak bağımsızlaşırlar ve kendilerini üreten insanlara egemen olurlar.(din...)

Unutma, "yaralı bir kalbe kulaktan girilmez."

"KENDİ ELLERİMİZLE KİLİTLEDİĞİMİZ HAPİSHANEMİZDE, GÖNÜLLÜ TUTSAKLIĞIMIZDIR Kİ, BİZİ İNSANLIKTAN ÇIKARMAKTADIR."

Alaettin Morgül / 25.02.2012- 00:25   

 
Toplam blog
: 193
: 1086
Kayıt tarihi
: 02.02.10
 
 

İsveç`in Göteborg şehrinde oturmaktayım;  evli ve bir kiz bir oglan iki çocuğum var. İsveç`te..