- Kategori
- Kültür - Sanat
Yaratıcı Yazarlık

Büyübozumu:Yaratıcı Yazarlık Kitap Kapağı
Yazar olmanın okulu yok ne yazık ki. Çünkü yazar olmanın kesin kural ve kaideleri de yok. Yazar olmak için gereken en önemli şartlardan biri yetenek ne yazık ki bu da herkeste bulunmuyor. Yetenekte okuldan kazanılacak bir şey değil. Öyle olsa müzikte, resimde ve diğer yetenek gerektiren alanların okulunu bitiren kişilerin hepsinin sanatçı olması gerekirdi.
Yazar olmayı da sanatçılık olarak ele alırsak bu böyle. Üniversitelerde Yaratıcı yazarlık dersleri var. Üniversite dışındada çeşitli kursların ve atölye çalışmalarının da sayıları gün geçtikçe artıyor. Hatta yazar koçluğu yapan kişiler bile var.
Bu yazın atölyelere gelenlerin hepsinin birincil amacı yazar olmak değil.Bazıları emekli “ Emeklilik günlerimi yazarak çizerek geçireyim diye düşünenler” .Bazıları ev kadını “ Evde çok canım sıkılıyor. Ben diğer ev kadınları gibi değilim. Farklıyım”diyor. Bazıları işinden ayrılmış, canı sıkkın, bazıları eşinden ayrılmış canı sıkkın. Bir süre sonra yazar olmanın en önemli şartlarından biri olan sebat sağlanamadığından kopuyorlar yazarlıktan.
Yazar olunamasa da bu atölyeler sayesinde insanlar okuduklarını daha iyi anlıyor. Bir kitabı okurken, bir filmi seyrederken nerelere bakması gerektiğini öğreniyor. Bir anlamda kültür hayatımıza bir katkı sağlanıyor bu eğitim çalışmaları sayesinde.
Yazar olmak için bazı şartlar var. (Prof. Dr. Ahmet İNAM –Atölye Dersleri) Bu şartların hepsinin bir araya gelmesi çok zor. Herkes bunu başaramasa da bu süreci yaşamakta bir şeydir.
-EMEK
-DONANIM
-EDEBİYAT AŞKI
-SEBAT
-YETENEK
Bunların hepsi yoksa da kişi kendine dürüst olarak, donanımlarını güçlendirip, iyi vakitte geçirebilirler. En azından entel bir görünüme sahip olabilir. (bu espride Ahmet İnam Hoca’ma aittir)
Bazı kişiler içinde yazarlık yolculuğunda yol arkadaşıdır atölye arkadaşları. Hocası da yürüdüğü yolda kılavuzluk eden kişidir.
Yaratıcı Yazarlık atölyesi bulunan yazar Murat Gülsoy’un (Büyübozumu:Yaratıcı Yazarlık) atölye derslerinde oynattığı bir salon oyunu var. İnsanın ömrü düşünüldüğünde edineceği bilgilerin sınırlı olduğu bir gerçek. İnsan zihninin bu sınırlı bilgilerle nasıl yaratıcı şeyler çıkarabileceğine bu oyun çok iyi bir örnek .
-Öncelikle oyunun kuralını bilmeyen bir kurban gerekli. Kurban dışarı çıkarılıyor. Diğer kalanlar oyunun kuralları konusunda anlaşmaya varıyorlar.
-Kurban içeri girdiğinde “Sen dışarıdayken içimizden birisi rüyasını anlattı. Senin görevin rüyanın ne olduğunu ve görenin kim olduğunu bulmak”deniyor.
-Kurban sadece evet ya da hayır şeklinde cevap verilebilecek sorular sorabiliyor. Kurbanın anlatacağı rüyada diğer oyuncuların müdahalesi olmaması için evet hayırların nasıl olacağı rastlantısal olarak belirleniyor.
Örneğin kurbanın sorduğu sorudaki ana kelimenin ilk harfi alfabenin N harfine kadar olanlara evet deniyor. N'den sonra gelen harflere ise hayır deniyor. Çelişkiye düşülmesi durumunda bu kural bozulabiliyor.
-Oyunun sonunda kurban kendi uydurduğu sorularla kendi rüyasını(hikayesini) oluşturuyor. Bir rüyayı bulmak için kendi rüyasını yaratmış oluyor.
Oyun sonunda insan zihninin hikayeler uydurma konusundaki ustalığı ortaya çıkıyor. Ayrıca kurbanın psikolojisi hakkındada fikir sahibi olunuyor.
Yazarlık aslında insanın kendi içine yapacağı bir yolculuk. Ancak aradığı soruların cevabını zihninde bulabilir.