Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

ZEREN KEZİBAN KARAASLAN

http://blog.milliyet.com.tr/zerenkezi

06 Mart '09

 
Kategori
Deneme
 

Yarımaylı gecede şiir ve alevlerin şarkısı

Yarımaylı gecede şiir ve alevlerin şarkısı
 

Bir öykü, bir şiir, bir metin nerden başlanır nasıl yazılırı düşünüyorum bir an ve ne yazacağıma bakıyorum… …Sözcükler sabırsız birer birer dökülmek istiyorlar beyaz boş sayfalara… nedeni, niçini, zamanı yok, sadece dökülmek istiyorlar..…Nerden nasıl başlayacağımı bilemesem de, hoşluk devşirecek bir yazı diyorum kendi kendime.. Bir şeyin başlaması gerekiyorsa başlıyor işte siz ne yaparsanız yapın… Böyle yazılası anların azaldığı zul zamanlardayız da ondan mı acaba..ya da bana öyle geliyor da olabilir bu kentte…

Bu yazı başladı işte…

Evet ateşi görünce ben atarım kendimi kendimden… Alevlerin şarkısını dinlerim..

Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık

Yahut hiç sevmeseydi

Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden

Tahir olmak ta ayıp değil

Zühre olmak ta

Hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil...

Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte

Yani yürekte

Evet yürekte! Yanan ateşin her şeyi değiştirip güzelleştirdiğini söylerim her zaman… Alevlerin şarkısını dinlemeyi becerebilirseniz eğer… eksiksiz ve abartılı bir şekilde anlatmak paylaşmak istersiniz..…

Alevlerin şarkısı sürüyor…Geceye bizden başka bir de yarımay eşlik ediyor..

Gece, ateş, yarımay, şarap, gülen mutlu simalar..

Ateşin ilmi her umudu okuyan sebep oluyor tüm renklere… Ateşin ilmi ve dili…Yarım ayın altında çırılçıplak bir gecede ateşin etrafında dönen yedi renk suret, yedi okunan şiir… Hepimiz kendimizi ateşin görkemine emanet etmiş mutlanıyoruz geceye... Herkesin içi suskun dışarıyı mı yoksa suskunluğun içini mi dinlemekte kimse bilmiyor…Ve havada bir muamma ruhumuza bakmakta…Ruh ve sükunet iki farklı kutup…Ve ruhumuzdan üstadın dizeleri akıyor ateşe doğru…

Sevmek mükemmel bir iş delikanlım

sev bakalım

mademki kafanda ışıklı bir gece var

benden izin sana

sev sevebildiğin kadar...

Ateşin şarkısı sürüyor! herkesin fiyortlarında geziniyor alevler!

Şarap ve hüzün…

Herkes karyaditler kadar yorgun, geçmişten nirengiler çoğalıyor etrafımızda durmadan…

Turgut Uyar dan bir kaç dize uyar buraya…

Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan

Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar

Dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsan

Muş Tatvan yolunda bir yer kanar…

Madde ve mana..

Bir merhaba geliyor gecenin içinden ve Ahmet Arif şiiri…

Saçakta serçeler daha çılgındır,
Bulutlarda kartal,
Daha çalımlı.
Koparır göğsünden bir düğme daha,
Tezkere bekleyen biri.
İncesu Deresi, merhaba.
Sonrası geç kalınmış tanışıklığa merhaba diyoruz hepimiz sessizce, temaşa kaplıyor dört bir yanı… Ve herkesin avucuna bir yıldız bırakıyorum…

sonra, sonrası öncede demek üzere… şiirimi okuyorum:

avuçlarına bıraktığım yıldızı incitmiyorsun değil mi

öyleyse gel çiz yüzüme sevdayı

taş plaklara bırakma

çek al yarım kalmış ne varsa

tak uçurtmaların peşine

uçurt uçurtabildiğin kadar

belirsiz cennete

Bak yıldızlar halay çekiyorlar

Avuçlarındaki yıldızı bekliyorlar halaya

Kanat takacaklarmış

Birbirlerinin yüzüne sevdayı çizip

Bizi ağlatacaklarmış..

Tesadüflerin, mıknatıs etkisiyle çekilmiş düşünüyoruz galiba… Sahi bu tesadüflerin hayatın seyriyle bir bağlantısı var mı acaba diye sorsam felsefe ne der, sosyoloji ne sunar, psikoloji ne anlatır… Ya tarih… Eyvah tarihi geçelim mitolojinin büyüsü lazım geceye…

Perselopenin yeryüzüne çıkma hazırlığında olduğu şu günlerde insanları etkileyen kıpırtıları görülmeye değer… Tabii görebilirsek…

hani arkadaşlardan birinin okuduğu üstadın şiirindeki gibi

Öptü beni "bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır" dedi
"Bu ıtır senin icadın değil, saçlarımda uçan bahardır" dedi
"İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde"
"Körler onu görmese de yıldızlar vardır" dedi.
Küskünlüklerimi kırgınlıklarımı, kırılmışlıklarımı, kızgınlıklarımı terk ettirebilmeyi başaran alevlerin şarkısı Murathan Mungan'dan dizeler sunuyor:

Eylüle girdim eylüle girdim

Her ömrün bir eylülü vardır

Onca yaşadım

Şimdi bildim..

Rastlantı ve kaos.. Aynalara ihbar eden kaç keşke avutur bizi.. Bir tutunma ve tutukluk hali …

Alevlerin şarkısı sürüyor..ardından benim şiirim…

Benimkisi çalınmış bir gençlik öyküsü

hüzne tirat

deniz fenerinin öyküsü yani

ne poyrazlara kul olmuş

ne yakamozlara küsmüş

bir sabah uyanmış ki

uçup gitmiş ak köpüklü mercan denizi

bütün şairler teğet geçmiş

onun şiirleri

tutkulu konaklara gömülmüş…

Şiirimin adına "Karine" demişler… Şiir ve gece, anahtar ve şifre, güzelleşelim güzellikleri çoğaltalım diyorum içimden..

dostluk ve sevgi…

zaman yol ve yolculuk..

gülerek gidilecek yol hayal ediyorum hep beraber…

ateşin ilmi alevin şarkısı gülerek gidilecek yoldan gülerek dönülebilmeli ki anlamlı bir öykü olsun bu başlangıç diye sürdürüyor şarkısını ve söz verilsin istiyor…

Edip Cansever dizesi: “Olsa, başlangıçlar sona kalsa” Ya da başlangıçlar sonda da olsa…

Başlangıçlar ve sonlar, sona inanma sonsuz kal demiştim sonla ilgili bir yazımda…

Zül zamanlar gül zamana dönüşüyor.. Somut ve soyut… Mümkünsüzlüğün mümkünleri…Yedi güzel insan… Yedi güzel arkadaş… Şiire ve düşe geç kalmayalım diyor başka bir üstat...

Başlangıç ve bitiş: bitmesi gerekiyorsa da bitiyor, bu yazının burada bitmesi gibi! Ama dedim ya madde ve mana… Ve yedi güzel söz istiyor bu yazı yedi sizden…

Alıyorum kendimi attığım yerden…

gülelim güzelleşelim hep birlikte…

"gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir" diyor ya şair...

Alevlerin şarkısını dinledim… Eksiksiz ve abartılı olmayan bir şekilde yazıp paylaşmak istedim…

Perselopenin yeryüzüne çıkma hazırlığında olduğu şu günlerde bizi etkileyen kıpırtılar bunlar… Yaşanmaya değer…

Sonrası!

Sonra çok öncede…


Keziban Karaaslan

 
Toplam blog
: 35
: 573
Kayıt tarihi
: 18.02.09
 
 

Bağımsız bir yaşam sanatsız düşünülemez! diyen bir kaç yıldır Gaziantep' te yaşayan, kamuda çalışan ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara