Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yarın ne olacağını bilmemek, insanlara verilen en büyük hediyedir…

Yarın ne olacağını bilmemek, insanlara verilen en büyük hediyedir…
 

http://www.derki.com


İki gün evde kalınca öyle yazmak için gözlem yapmaya, gezilere çıkmaya gömlek cebindeki not kâğıtlarını kargacık burgacık yazılarla doldurmaya gerek olmadığını anladım.  

Biraz geç oldu!  

Sabah programlarından daha büyük malzeme mi var yahu.  

Bir kanalda Kuranı Kerimin şifrelerini çözdüğünü iddia eden bir adam, diğer kanalda sadece sanatçıların geleceğini gören Astrolog olduğunu söyleyen bir kadın…  

İkisinin karşısında da dinlemeyi pek sevmeyen, asabi, birer hoca!  

***  

Daha yazının başında size bir soru sorayım.  

Geleceği bilmek işinize yarar mı?  

…  

Olacakları değiştiremedikten sonra geleceği bilmenin kime ne faydası var? 

Bir arkadaşınızın tavsiyesi ile hafta sonunu heba ettiniz, bir falcıya gittiniz,  

Yüzlüğü bayıldınız.( Bu işi hediyesi yüz liraymış, gidip önümüzdeki yıllarda yaşayacaklarını öğrenen arkadaşlarım var)  

Kehanetleri dinliyorsunuz.  

Eşinizden boşanacaksınız!”  

“ Evli değilim ki ben!”  

O zaman önce evleneceksiniz, eşiniz sizi aldatacak, ardından boşanacaksınız, çocuğunuz olmayacak”  

“ Oh iyi bari!”  

“ Kırmızı bir arabayla kaza yapacaksınız!”( Bu cümle yüzüne söylenen bir insanın her kırmızı araba görüşte düşeceği durumu düşünün artık? Bana söylense paranoyak olurum.) 

“ !”  

Çok kötü bir şey gördüm… Söylemek istemiyorum”  

Bu da işin gizem tarafı!  

“ Ne olur söyleyin yüz lira daha vereyim, meraktan çatlarım ben şimdi!”  

Söylemek istemiyorum dedim, ısrar etmeyin.”  

“ Yalvarıyorum, uyuyamam ben şimdi!”  

“ Benden günah gitti o zaman… Anneniz önümüzdeki yıllarda boğulacak”  

***  

“Kızım üç senedir yazlığa götür beni diyorum, her seferinde “tamam anne” deyip sonra bir bahane bulup erteliyorsun.”  

Gel de anneye durumu anlat şimdi!  

“ Anne otur bir dakika konuşmamız lazım… Bundan üç yıl önce okuldan bir arkadaşla falcıya gittik. O dönem iş arıyordum biraz da keyifsizdim ya. Bu kötü dönem daha ne kadar devam edecek diye meraklandım.  

Kadın durup dururken “anneniz boğulacak!” Dedi.  

“ Boğulacak olduktan sonra, banyoda ayağım kayar, başımı çarparım, su dolu küvete düşer yine boğulurum a kızım!”  

“ Anne bundan sonra sadece duşu kullan olur mu?”  

***  

Aradan yıllar geçer genç kız evlenir.  

Mutludur, onu seven bir kocası vardır…  

Hayatındaki her şey olması gerektiği gibidir...  

Bir gün televizyonda sabah programlarından birinde, aldatılan acılı kadının başına gelenleri gözyaşları ile izler.  

Sonra seneler önce gittiği falcının söyledikleri gelir aklına…  

Eşiniz sizi aldatacak, ardından boşanacaksınız, çocuğunuz olmayacak”  

***  

Size çok sevdiğiniz eşiniz tarafından aldatılacağınız söylense!  

Takılmaz mısınız?  

Bazıları “ umurumda bile olmaz” diyebilir. Kimileri de bu sözleri saplantı haline getirebilir.  

Kocanıza mı ( karınıza mı) inanacaksınız hayatınızda ilk defa gördüğünüz falcıya mı? 

Seçim sizin. 

***  

Falcının hatırladığı sözlerine güler geçer genç kadın.  

Tesadüf bu ya eşi o gece her zamankinden daha geç gelir.  

Geç kalmasının sebebini sorar, eşi işleri toparlayamadığını söyler… Kadın şüphelenir.  

İki gece sonra koca koltuğunun altında kocaman hediye paketi getirince, kadın dergisinde okuduğu cümleleri hatırlar..  

Durduk yerde hediye aldatma emaresidir!”  

Buyurun işte…  

Bayram değil seyran değil… Enişte karısına niye hediye alsın ki?( İçinden gelmiş olamaz mı?)  

Kadının beynindeki aldatılıyor muyum sorusu büyüdükçe, işi ilerletir.  

Eşinin cep telefonunu, ceplerini, bilgisayarını ve iş çantasını karıştırmaya başlar.  

Telefonda kayıtlı kadın isimlerini görünce delirir.  

Kimi isimler şifreli gibi gözükür gözüne.  

Şu Mesal Ltd. Pekâlâ ‘ Selma’ adlı bir bayanın gizlenmiş adı olabilir.  

Kadın numarayı not eder, ertesi gün ankesörlü bir telefondan arar…  

“ İyi günler buyurun Mesal Ltd”  

“ Özür dilerim yanlış oldu sanırım”  

Olsun. Ya eşi bu hattı kadına hediye ettiyse, ya her telefon çalışta “Mesal Ldt” diyerek açmasını tembih ettiyse!  

Bir süre sonra koca, karısının kendisine eskisi kadar güvenmediğini anlar.  

Bir gece hayatlarında ilk defa yüksek sesle kavga ederler.  

Kadın bütün gücüyle eşine bağırır  

“ Sen beni aldatıyorsun!”  

Adam hava almak için dışarıya çıkacağını söyler, kapıyı çeker gider...  

En iyisi de budur…( Bana göre)  

Bu psikolojideki bir insanla tartışmak zaman kaybından başka bir şey değildir...  

Adam tepki gösterse bağırıp çağırmaya başlasa!  

Yapılacak yorum bellidir “ ateş olmayan yerden duman çıkmaz”  

Tepkisiz kalsa, hiçbir şey yokmuş gibi davransa; “ susmak kabullenmektir”  

Kadın iki elini yüzüne kapatıp, kanepede hıçkırarak ağlarken…  

Adam ne hisseder, ne düşünür? ( benzer olayları yaşayanlar vardır mutlaka)  

Güvenin büyük yaralar aldığı evlilikler ne yazık ki fazla yürümez…  

***  

Falcı geleceği görmüştür, yıllar sonra haklı çıkmıştır. 

Peki, bundan sonra ne olacaktır?  

Falcılar varken ben nereden bileyim?  

Konunun özü; bugünü yaşamak keyfini çıkartmak varken, değiştiremeyeceğiniz geleceği merak etmek neden?  

Yarın ne olacağını bilmemek, insanlara verilen en büyük hediyedir… Bir düşünün!  

 

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..